Çoğu insan hayatı boyunca kendisini ne istediğini bilen biri olarak tanımlar, hatta belki öylelerdir de. Kararlı bir yapıya sahip olmanın belirli bir kriteri var mıdır bilmiyorum ama küçükken izlediğim bir reklama göre, lokantaya gidip menüye bakmadan sipariş vermek ne istediğini bilmek için yeterli bir ölçüydü. Farkında olmadan, en sevdiğim renk, en sevdiğim müzik grubu, en sevdiğim dondurma, en sevdiğim kelime ya da en nefret ettiğim insan gibi çeşitli konu başlıklarıyla doldurulmuş uzun listeler hazırlamak, gerçekten ne istediğini bilmek midir; yoksa asıl düşünülmesi gereken yer büyük parçaya odaklanıp hayatın ağır taşlarını belirmek ve bu hedef doğrultusunda ilerlemek mi?
Zaman zaman küçüğünden büyüğüne yaptığımız seçimleri sorgulamak çoğumuzun alışık olduğu bir durumdur. Bir şekilde vakit geçirmeyi kabul ettiğimiz insanlar ya da belki sadece rutin halini almaktan öteye geçemeyen günlük alışkanlıklar bizi gerçekten biz yapan unsurlar mıdır diye düşünmeden edemeyiz. Herkesin kendine göre bir ‘ben’ olduğunu kabullenip o benlerden ayrı bir ben ortaya çıkartmaya çalıştığımız noktada da ise sanırım işler, yoğun bir sis bulutunun ardından karayı görmeye çalışmak gibi bir hâl alıyor. Bu bulutlar ardından bir nevi de olsa bir şeyler kat etmeyi başarabilmiş bir yazar olan Haruki Murakami ise serüvenlerini kısa da olsa belli başlıklar altında toplayarak okuyucuya sunmuş. Oldukça üretken bir yazma hayatı olan Haruki Murakami’nin Koşmasaydım Yazamazdım adlı eseri toplamda 176 sayfa olmak üzere Türkçe olarak ilk defa 2013 yılında yayına sokulmuş. Temel olarak yazma sürecini ve bu sürecin şekillenme aşamasında bir yazar ve bir birey nasıl olunacağı ile ilgili yazarın kişisel hayatının anlatıldığı olaylar, kitapta mükemmel bir şekilde işlenmiş. Son zamanların popülerliğini birçok açıdan yakalamış ama buna rağmen üslübundan ve kurgusundan ödün vermeyen Murakami’nin bu kitabının diğerlerine göre daha rahat ve daha kısa bir zamanda okunulabileceğini de rahatlıkla söyleyebilirim.
Kitabında Murakami “Benim ben olmam, başka biri olmamam, benim için önemli bir servet.” diyor. Farklılıklarımız doğrultusunda birbirimizden bağımsız yaşayabileceğimizden bahsediyor. Yazarın hayatı göz önüne alındığında da bu düşünceyi düstur hâline getirdiği kolaylıkla anlaşılıyor. Otuzlu yaşlarında koşmaya ve roman yazmaya karar vermiş biri olarak belli bir müddet eski yaşantısı ve yeni isteklerini aynı anda yürütmeyi başarmış ama en sonunda kimseyi dinlemeden gerçekten istediği şeylerin aslında sadece yazmak ve koşmak olduğuna karar verip kendisi için önemsiz olan diğer bütün her şeyi geride bırakmış. Koşmak ve yazmanın belirli bir kararlılık süreci, sabır ve sebat gerektiren eylemler olduğunun altını çizen yazar, bu aşamada benliğin her bir yapı taşını tanımanın üzerinde duruyor.
Koşmaya başladığınızda eğer çok idmanlı değilseniz, çok kısa bir zaman içinde kalp atışlarınız hızlanır. Vücudunuzun her yerinden teker teker sinyaller almaya başlarsınız. Hızlı hızlı, kısa nefes alıp vermek kaçınılmaz olur ve bir süre sonra dalağınız bu durumu pek fazla hoş karşılamaz. Sanki tüm bacak kaslarınız durmanız için size yalvarır. Her seferinde biraz daha ileri gitmeye çalışarak kendinizi geliştirirsiniz. Şu tepeyi geçeyim ondan sonra, ilerdeki ışıkları görünce yavaşlarım gibi cümlelerle kendinizi motive etmeye çalışırsınız. Murakami ise koşmaya başladığında yürümemek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Onun için her şey net. Profesyonel bir yazar olmak gibi profesyonel bir koşucu olmak da ödün veremeyeceği iki temel unsur. Her seferinde biraz daha ileriye taşımaya çalışmak ve belli bir seviyenin altına düşmeden bunu bir süreklilik haline getirmek, ne istediğini bildikten sonra kendiliğinden gelişen doğal bir süreç olmuş onun için.
Murakami önceliklerine ve istediklerine karar vermiş, yıllar boyunca da bunlar için çaba göstermiş bir insan. Koşabilmek ve daha iyi yazabilmek için diğer insanlar için anlamsız gelen kararlar alıp hayatını da seçimleri doğrultusunda düzenlemiş. İyi bir gelir elde ettiği barını kapatmış yeri geldiğinde de yaşadığı ülkeyi değiştirmiş. Koşabilmek için sağlıklı beslenmiş ve sadece istediği şeyleri istediği zamanda istediği şekilde yapmış. Yazımın başında sorduğum soruya tekrar gelecek olursam, sanırım ne istediğini bilmek dengeyi sağlamaktan geçiyor. Büyük adımlarla birlikte küçükleri es geçmemekten. Daha doğrusu büyük taşlar için küçük olanların da şeklini ve yerini belirlemekten. Herkes istediklerini elde etmek ve kararlı olmak konusunda Murakami kadar şanslı mıdır bilmiyorum ama belki de ancak bu şekilde kendi hayatımızın baş rolünde profesyonel bir ‘ben’ olmayı başarabiliriz.
Görseller
-
http://www.milliyetsanat.com/haberler/edebiyat/yazar-atlet-haruki-murakami-/3381
-
http://www.boyutstore.com/kosmasaydim-yazamazdim-kitabi
-
http://yaseminselmuhabbet.blogspot.com.tr/2014/05/haruki-murakami-kosmasaydm-yazamazdm.html