“İnsanlar Boğaz’ı üstünden tanır, balıklar içinden”

Başkahramanları balıklar olan öyküler düşünün, insana insanlığını hatırlatma amacıyla yazılmış olsun. İşte Gündüz Vassaf’ın Boğaziçi’nde Balık adlı eseri tam da böyle bir kitap. İnsanoğlunun bir türlü bitmeyen hırslarını, isteklerini, uğraşlarını çoğu zaman unutuyoruz. Kendimizi hesaba çekip hiç tek ayak üstünde durmuyoruz mesela. Öyle olunca balıklar üzerine kurulmuş bu öyküler kulağımızı çekip hafifçe kızartma mahiyetinde oluyor.

bogazici-nde-balik-gunduz-vassaf-7426336_x_7047_o

Kitabın sayfalarını çevirip balıklarla hemdem oldukça sorular yükseldi satırlardan zihnime. Sahi neden hırslıyız bu kadar? Neden hem o ev hem o araba hem de o en üst düzeydeki iş bizim olmalı? Neden başkalarına geçit vermiyoruz kendi isteklerimiz söz konusu olunca? Nedenleri bilmiyorum,  ama bildiğim bir şey var ki o da insan denilen varlığın bir türlü doymak bilmez, kanaat düşmanı bir canlı olduğu. Hedeflediğimiz üniversiteye kavuştuk mu, derhal en prestijli şirkete girmeyi planlarız. Yeni bir telefon aldık ama daha da yenisi mi çıktı, derhal onu da alırız. Eski ama aslında yeni telefonun akıbetini aklımızın ucuna dahi getirmeyiz hem de. Aslında hep kendi rekabetimizin kurbanı oluyoruz. Neden mi? Komşu çocuğu desem akıllarda canlanır mı acaba bu sorunun cevabı? Hani her şeyi bizden daha mükemmel olan komşu çocuğu var ya, belki de odur bizi bu hale getiren. Komşu çocuğunu geçmek için ders çalışan, ondan daha iyi olmak için efendi olan, ondan daha çok beğenilmek için mahalledeki teyzelerin karşısında süklüm püklüm olan insanların daha sonraki hayatlarında “rekabet” kelimesi olmadan yaşamalarını nasıl düşünebiliriz ki?

Peki ya her yeri fethetme isteğimiz ne olacak? “Tüm güzel şeyler benim olsun” düşüncesini  ne yapacağız? Bu sorulara boğazın dip sularından balıkların gözüyle baktığımızda kitaptan şu satırlar yükseliyor:

“Fethedildim
Yağmalandım
Nice donanma demir attı sularımda
Gelen giden bayrak dikti topraklarıma
Bayrağım yok
Dinim yok
Sadakat aramayın bende
Biri gider, öteki gelir
Ben kalırım”

Boğaz’daki balığın haklı haykırışını ve sessiz çığlığını aktarıyor bu satırlar. İnsanoğlu karşısında ezilişini  sunuyor bizlere. Bir “insan” olarak balıklara baktığımda hiç böyle şeyler aklıma gelmezdi, ta ki bu satırları görene dek. Sonra kedilere, çimenlere,  gökyüzüne, balıklara kirlettiğimiz güzellikler olarak bakmaya başladım. İlla sahibi olmak için mahvettiğimiz nimetler. Oysa zor muydu onlara dokunmadan yaşamak? Çok mu zordu haklarını gasp etmeden faydalanmamız gerektiği kadar faydalansak? Zor belki; ama çekilesi bir zorluk, hatta çekilmesi gereken bir zorluk. Aksi takdirde çimenleri ezdikçe, balıkları zehirledikçe, gökyüzünü siyaha boyadıkça kendi sayılı günlerimiz kendi ellerimizle siliyor olacağız.

indir

Kitabın verdiği bu bakış açısıyla baktığımızda hırslarımızın, kanaatkar olmayışımızın, tükenmek bilmez isteklerimizin esiriyiz aslında. İzlememiz gereken davranış ölçütlerinden dışarı çıktığımızda, biraz olsun performans kaybedip başarımızda düşüş yaşadığımızda antidepresanlara sarılan insanlar haline geldik. Oysa zor mu özgür olmak, mutlu olmak? Yazar “Gülmeyen insan özgür olamaz.” demiş, doğru da söylemiş. Yaşama çabasından, hayat gailesinden kendimiz vakit ayırmaya, iç sesimizi dinlemeye vakit bulamıyoruz son çağın insanları olarak. Tamamlamamız gereken görevlerin arasından bir türlü mutluluğa gelmiyor sıra. Sanki dünyaya mutlu olmaya değil, ızdırap çekmeye gelmişiz gibi. Hiçbir zaman küçük şeylerle mutlu olmayıp her zaman bir üstünü isteyip kendi mutluluğumuzu kelepçeliyoruz aslında. Zincirliyoruz özgürlüğümüzü, kendi irademizle. Oysa gülsek, iyi vakit geçirmeye baksak fena mı olurdu hayat? Sabahları neşeyle uyansak, işlerimizi memnuniyetle yapıp yatağa huzurlu girsek güzel olmaz mıydı? Sanki biraz ütopik geliyor kulağa; ama değil, inanın değil. Bir tutam yaşama sevincimiz bir avuç da kanaatimiz olsa düzelecek hayat.  Balıklar da, çimler de, gökyüzü de mutlu yaşayacak o zaman. Sadece bir tutam yaşama sevinci ve bir avuç kanaat yeterli; sonra çiçeklenecek dünya, özgür olacağız.

Kaynakça

Vassaf, G. (2015). Boğaziçi’nde Balık. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Leave a Reply