Bir kültür sanat yazarı olarak uzun zamandır hayalini kurduğum bir yazı vardı: En sevdiğim filmin yazısı. Üzerinden yıllar geçse de, kurguyu ve kurgulamayı bana sevdiren, kurgu içerikli her şeye bağlanmamı ve belki bir kültür sanat yazarı olmamı sağlayan filmin hikayesi: Kelebek Etkisi.
Kelebek Etkisi, orijinal adıyla Butterfly Effect, başrollerini Ashton Kutcher ve Amy Smart’ın paylaştığı bir kült film. Ancak bu filmi bir çoklarından ayıran müthiş bir kurgu yapısı var: Bir dizinin genelde 4 koldan gittiğine tanık olmuşsunuzdur. Her zaman değil ama filmlerde de bazen bunu görmek mümkün. Ancak zaman algısını kırıp, geçmişle geleceği büken ve yeniden şekillendiren bir film, izlemeyen herkese izlemek için milyonlarca sebep verir nitelikte.
O halde filmin ana sorusunu sorarak başlayalım: Nedir Kelebek Etkisi? Edward Lorenz’in “Kelebek Etkisi ve Kaos Teorisi” der ki: “Afrika’da kanat çırpan bir kelebek, Amerika’da fırtına yaratır.” Lorenz, bu kelebeğin bir fırtına çıkaracak kadar güçlü kanat enerjisine sahip olduğunu söylemez, hayır. Ancak bazen, küçücük olaylar birbirini tetikler ve olacakları etkilemek için bir kelebeğin minicik kanatlarından çıkan ufak bir hava akımı, Amerika’da fırtına yaratacak olaylar silsilesinin tetikleyicisi olabilir.
Bu teori, yüzdeye vurulduğunda küçücük ihtimaller taşır. Yani bir kelebeğin o an doğru yerde, doğru zamanda ve yeterli kuvvetle kanatlarını vurması imkansıza yakın gibidir. Ancak bu durum, insan hayatına uyarlandığında Lorenz’in ne demek istediğini anlamak kolay: Hayatınızdaki herhangi bir kırılma noktasını düşündüğünüzde, verdiğiniz karar ya da yanlışlıkla yaptığınız bir tercihin bugün sizi bulunduğunuz noktaya getirdiğini fark edebilirsiniz. Bugün olduğunuz kişi, yaşadığınız hayat ve hatta sahip olduğunuz çevrenin belirleyicilerinden biri o minik an, o ufacık tercihtir.
İşte Kelebek Etkisi bize bunu anlatıyor. Ana karakterimiz olan Evan Treborn, bir psikoloji öğrencisi ve araştırmasını beynin anıları depolaması üzerine yaparken birden karşısına küçükken tuttuğu bir günlük çıkıyor. Ve günlüğü okurken birden kendini o anda bulan Evan için, artık hayat sadece ileri doğru akmıyor. Geriye dönüp bir şeyleri değiştirebildiğini fark eden Evan, bu durumu ölümüne sebep olduğu çocukluk arkadaşı Kayleigh’yi kurtarmak için kullanırken geçmişinde yaptığı minicik dokunuşla bambaşka bir “bugün” oluşturuyor. Evan’ın mükemmel bugünü yaratmak için zamanın içinde yaşadığı gel-gitler, onun geçmişindeki kayıp anılarının yerini dolduran çok zamanlı tavırlarıyla birleştiğinde, ortaya baştan sona bir sanat eseri çıkarken okuyucuyu içine alan mükemmel bir yan daha ortaya çıkıyor. Geçmişe gidip anılarıyla oynayan Evan’ın yerine olsaydınız, hangi zamana gider ve neyi değiştirirdiniz, diye düşünmeye başlıyorsunuz.
Bu filmle ilgili güzel taraflardan biri de, gizliden gizliye kader vurgusu yapan yanı. Yaşananları ve olayları değiştirse bile, karakterlerin sonucu etkileyemediklerini izlemek insanın beynine durgunluk verir nitelikte sebeplere bağlanıyor. Ana karakter, zamanla değiştirdiği şeylere rağmen etkileyemediği sonucu kabullense bile, geçmişe gidip milyonlarca şeyi değiştirmek ve buna göre bugünü şekillendirme imkanı, izleyiciyi dahi ikna ediyor.
Kelebek Etkisi, merkezine aşk temasını almış gibi görünse de aslında çok fazla duygu ve düşünceyi içinde barındırıyor. Fedakarlık, dostluk, aile gibi kavramların da üzerine düşen bu film, herkesin ömründe en azından bir defa izlemesi gereken bir başyapıt.