Kelimelerin bir romana, boyaların bir tabloya, notaların bir senfoniye dönüşmesi gibi parçaların bütünle buluşmasında ortaya çıkan güzelliklerden birisi de minik taşların renk ve şekil kombinasyonuyla oluşturduğu mozaik yüzeylerdir. Toprağın bir parçası olduğu hâlde, zamana meydan okurmuşçasına asırlarca kendini koruyan bu sanat eserleri biçim ve renkleriyle ülkemizde milattan öncesine kadar geniş bir arşiv gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kendilerini gösteriyor. Toplulukların, kavimlerin, imparatorlukların gelecek nesillere bırakmak için sanatı seçtikleri bir alanda büyük öneme sahiptir mozaikler. Geçmişin insanlarının dillerini, kültürlerini, yaşadıklarını, inandıklarını sanat yoluyla sokaklarında, evlerinde ve mabetlerinde, bugünse müzelerde ve ören yerlerinde hatta henüz keşfedilmeyi beklerken toprağın altında yaşatmaya devam ediyorlar. Öyle ki günümüzde kazı çalışmalarının başlatıldığı çeşitli yerlerde hâlen daha bulunmaya ve bizi geçmişe biraz daha yaklaştırmaya devam ediyorlar:
Mozaik sanatının ilk örneklerini bizlere bundan 5000 yıl önce topraktan yaptıkları, çivileri belirli desenlerde bir araya getirerek duvarlarını süsleyen Sümerler ve M.Ö. 5. yüzyılda siyah-beyaz çakıl taşlarını yollarının döşemesine dizen Yunanlılar gösteriyor. Yan yana dizilen renkli ve şekilli çakıl taşlarının oluşturduğu şekil, harf, sahne her ne ise geçmiş kültürlerin hayatlarıyla ilgili bizlere çok gerekli bilgiler veriyor.
Bu tarihi izlerin en belirgin olanlarını ise Roma döneminde görmeye başlıyoruz. Romalılar mozaik sanatına dini inanışlarını ve günlük yaşamlarını işlemeye başlamışlar. Mitolojik öykülerin, avcılık ve giyim kuşamlarının, savaşların, hayvanların küçük taş ve cam parçalarıyla bütünleştiği günümüzde tarihin görsel kanıtları olan detaylı mozaiklere sahiptiler. Roma’nın mirasçısı Bizans döneminde ise, Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte mozaiklerde dini konuların işlendiği de görülmüştür.
“Kültür Mozaiği” tanımına çok yakışan ülkemiz mozaik sanatını topraklarında sevgiyle misafir eden bir ülkedir. Bu topraklarda var olan insanların hatırına bu eserleri uzun zamanlar korumada ve gelecek nesillere ulaştırmada çok titiz olmalıyız. Biz çok şanslıyız ki Gaziantep, İzmir, İstanbul, Şanlıurfa, Adana, Mersin gibi bu zarif sanata sahip çıkan topraklara sahibiz. Çok eski zamanlarda bile insanların renge, şekle ve dekorasyona önem vermeleri, sanatı gerekli bir yol görmeleri; bugün tarih meraklılarına ışık tutarken, sanatçılara ve tasarımcılara ilham kaynağı olmaya da devam ediyor.
Kaynaklar:
http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=589
http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=6483
http://tarihinizinde.com/roma-ve-bizans-donemi-mozaik/
http://megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_pdf/Mozaik%20Analizleri.pdf
http://aa.com.tr/tr/pg/foto-galeri/pergede-bin-800-yillik-mozaik-heyecani/0/383371
http://www.haberturk.com/gundem/haber/1544355-mozaigin-sirrini-yunan-arkeolog-sophia-aneziri-acikladi/4