Her şeyde olduğu gibi müzik sektöründe de popüler olmak için çok sıradışı bir yeteneğe ya da esere sahip olmak gerekmiyor. Her popüler olan iş kalitesizdir diyemeyiz tabiiki, aralarında hayran kalınacak eserler de rahatlıkla bulunur; ancak genele bakıldığında, her kesime ulaşabilmek için sanatın da belli kalıplar içine oturması gerekir. Eserler ortalama bir zevke hitap etmeli ki olabildiğince çok kişiye ulaşsın. Zaten senelerdir belli insanların popüler olanı yerden yere vurmalarının önemli bir sebebi de budur. Şimdi konuyla alakasız görünse de “High as Hope” albümünü ilk dinlediğimde aklıma gelenler bunlardı.

Florence + the Machine, 2009 senesinde genç bir indie grup olarak ortaya çıktı. İlk albümleri olan “Lungs” ile kendilerine küçük bir hayran kitlesi oluşturmayı başarmışlardı. Kaliteli müzisyenin harman olduğu yer olan İngiltere’de, ikinci albümleri “Ceremonials” ile isimlerini iyice de duyurmuşlardı. Ancak asıl ünlerini, Baz Luhrmann’ın 2012’deki “The Great Gatsby” filminin o çok ünlü soundtrack albümüne bir şarkı ile adlarını yazdırarak kazandılar. Çünkü o soundtrack albümü Leonardo DiCaprio başrolündeki filmin kendisinden bile daha ünlü oldu.

Bu grubun “High as Hope” isimli son albümünü dinlemeyi tamamladığımda, parmaklarımı ovuşturup “eksik bir şey var sanki burada” demek istedim. Evet, gerçekten de fiziksel olarak eksik bir şeyler vardı: enstrümanlar. İlk iki albümde, gruba ismini veren vokal Florence Welch’in sesinin güzelliği yanında, harptan elektro gitara kadar kullanılan birçok enstrümanın uyumunun da güzelliği vardı. Her şarkı birbirinden o kadar farklıydı ki karıştırmanız imkansızdı. Bu albümde ise şarkıların tamamı oldukça depresif bir hava ile kaplanmış ve biraz da enstrüman cimriliği yapılmış. Şarkılardaki melodiler ise albümde ilerledikçe birbirlerinin içine giriyor ve bir yerden sonra parçalar ayırt edilemez hale geliyor. Bahsettiğim kadar kötü bir albüm olmasa da grubun yeteneği ve potansiyelini düşündükçe bu oldukça üzücü bir durum.

En başta anlattıklarıma geri dönersek eğer diyebilirim ki, daha büyük kitlelere ulaşmak karşısında bazı kurbanlar vermek gerekir. En başta yakalanan kalite ve orijinaliteden kırıntılar barındırıp daha sıradanlaşmak gerekir. Buna çok inanmak istemesem de hayranlıkla dinlediğimiz çoğu müzisyenin sırayla bu aşamalardan geçmesi bu söylediklerimi daha da doğruluyor. Değişen müzik kültüründe çemberin dışında kalmamak için çok fazla uğraşılıyor ve bunun için de gereksiz güvenilir adımlar atılıyor. Hala ortaya güzel işler çıksa da güzel müzik için bu yeterli gelmiyor. Popülerleştikçe kaliteyi kaybetmeyelim, herkes köyüne geri dönsün.

Görsel Kaynaklar:

https://www.omelete.com.br/musica/criticas/florence-the-machine-high-as-hope

http://dinnerpartyblog.com/post/176475624207/florence-the-machine-reigns-in-the-hurricane-in

Leave a Reply