Kurban, antropolojiden tarihe, etnografyadan teolojiye insanı ilgilendiren hemen her sosyal ve pozitif bilim dalının konusu olabilecek bir tarihsel konuma sahiptir. İnsanlık tarihini incelediğimizde, ateşe ve güneşe tapan ilk insanlardan çok tanrılı dinlere, günümüzün Sami dinlerine kadar hemen her noktasında karşımıza çıkmaktadır. Hal böyle olunca, kurban denen eylemin insan aklının en değerli dışa vurumu olan sanata bir şekilde yansıması kaçınılmazdı. Bu yazıda, kurban motifinin özellikle Akademik* resimde nasıl bir yer edindiğine, tanıdığımız hangi sanatçılara büyük ilham olduğuna ve ortaya ne gibi eserler çıkmasını sağladına bakacak ve spesifik bir eseri etraflıca inceleyeceğiz.
Kurban etme eylemini tarihsel bir gerçek olarak incelediğimiz takdirde bizi insanlığın ilk medeniyetlerine kadar takip edecek bir serüven ile karşı karşıya kalırız. Tabii ki bağlamsal olarak günümüzde karşılık bulduğu haliyle aynı çizgide olduğunu söylememiz pek mümkün olmaz. Oysa antropolojide, insanlık tarihini dinler tarihi olarak değerlendirmenin mümkün olduğunu söyleyen pek çok görüş ile karşılaşıyoruz. Bu da demek oluyor ki, dini ritüellerin evrimi ile insan medeniyetinin evrimi hemen hemen paralel bir biçimde ilerliyor. Öyleyse, insanlığın ilk medeniyetlerinden bu güne gelen kurban etme eyleminin tarihselliğini incelemek, günümüzdeki haliyle kurban kavramını değerlendirmek adına elzemdir.
Tabii ki günümüzü ve şaşılmayacak şekilde klasik resmi en çok ilgilendiren, Sami dinlerin en temel hikayelerinden, bugün de hala kutlanan Kurban Bayramı’nın temeli olan olay, Hz. İbrahim’in başından geçen hikayedir. Özellikle akademi çevresinde şekillenen sanatın çok temel kompozisyonlarından biri haline gelmiş olan Teoloji, bu manada da birçok Rönesans ve Post-Rönesans/Akademi sanatçısına ilham olmuştur. Sevgili GazeteBilkent okurları için, en beğendiğim, en değerli bulduğum çalışma olan aynı zamanda kapak fotoğrafında da bulunan Caravaggio’nun Sacrificio d’Isacco adlı eserini yorumlamaya çalıştım.
Sacrificio d’Isacco, Michelangelo Merisi de Caravaggio
İsmini olayın kendisinden alan bu resim, İsmail’in Kurban Edilişi olarak Türkçeye çevrilebilir. İtalyan ressam Caravaggio’nun en çok konuşulan resimlerinden bir tanesi olmamasına rağmen en iddialı resimlerinden biridir. Resmin Caravaggio’ya ait olmadığını ve dönemdaşı Cavarozzi’ye ait olduğunu öne süren bir görüş olsa dahi, Caravaggio’nun üslubunun tam anlamıyla yansımış olduğunu söyleyebileceğimizden dolayı, resmi zorlamadan bir Caravaggio olarak değerlendirebiliriz.
Resmin detaylarına gelecek olursak,
Öncelikle Caravaggio resmini doğru okuyabilmemiz adına İtalyan ressamı Batı medeniyetine adeta hediye ettiği bir Klasik Resim tekniğinden bahsetmeliyim. Chiaroscuro denen bu teknik, Türkçeye açık karanlık şeklinde bir oksimoron şeklinde çevriliyor. Karanlığın açık ışıklı olanı şeklinde izah edilebilir. Bu Caravaggio’nun üslubunun en karakteristik özelliğidir.
Kurban resminde de bu tekniğin etkilerini görüyoruz. Özellikle İsmail’in yüzünün neredeyse tamamının gölgelenmiş olmasına rağmen bu teknikle beraber muazzam bir duygu yansıtılmayı başarabilmiş ressam.
Kompozisyon açısından, karşımızda dört figür görüyoruz. Melek, İbrahim, İsmail ve koç. Resmin ise Melek’in İbrahim’e tam olarak “Dur” dediği anda hayata geçirildiği söylenebilir. Bu noktada, Caravaggio’nun bir diğer karakteristik özelliği olan duygusal detaylardan bir tanesiyle karşılaşıyoruz. Sol eli oğlunun kafasında, sağ eliyle de bıçak tutan İbrahim, Melek’i gördüğü anda bıçağı elinden az da olsa salıyor. Bu bize oğlunu kurban etmesinin ardından ne kadar ilahi bir neden yatıyor olmasına rağmen yeni bir mesaj gönderildiği için ne kadar rahatlamış olduğunu gösteriyor. Baba buna hazır, ama çocuk hala aynı derecede rahatlamış değil. Burada babanın oğluna bakışı ile oğlunun bakışı arasında jenerasyonel bir fark yakalamak mümkün.
Resmin duygusal etkisi kuvvetli romantik detaylarının yanısıra, Caravaggio’nun çok sık başvurduğu bir yöntem olmamasına karşın ciddi bir arkaplan dizaynı ile kompozisyonun kuvvetlendirildiğini görüyoruz. Arkaplanın bu denli net bir biçimde çalışılması, resmin ilahi öğelerine bir vurgu olarak değerlendirilebilir. Bunu da Caravaggio’nun Rönesans’a bir göndermesi olarak yorumlamak mümkün. Zaten böyle Samî bir kompozisyon kurarken Rönesans öğelerinden tamamen konulması beklenebilir bir durum değildir.
Her bir detayıyla bizi Rönesans’tan alıp Barok’a taşıyan, sıradışı teknikleriyle her an bizi şaşırtabilen ve işlemesiyle bizi fazlasıyla hayran bırakan bu resmi sizler için elimden geldiğince yorumlamaya çalıştım. Resimle ilgili benim değinmediğim ve sizin gözünüze çarpan başka detaylar varsa lütfen paylaşın. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
*Avrupa’nın Klasik döneminde ressamlar Akademi adı verilen bir kurum etrafında toplanmışlardı. Bu nedenle modernizm öncesi klasik akımları Akademik (fr. Académisme) olarak tek bir başlık altında toplayabiliriz