Uyarı: Bu yazı Black Mirror dizisinin 5. Sezon 1. Bölümü Striking Vipers hakkında tat kaçırıcı spoiler’lar içermektedir. 

Geçtiğimiz günlerde son zamanların en çok izlenen ve tartışılan dizi Black Mirror’un beşinci sezonu televizyonlardaki yerini aldı. Özellikle Netflix tarafından satın alındığından beri dizinin sevilen yapısının değiştiğine dair pek çok eleştiriye tabi tutulan yapım, son yayınlanan sezonuyla da oldukça ciddi eleştirildi. Bu yazıda, dizinin son sezonunun ilk bölümü olan ve çok eleştirilen Striking Vipers hakkında konuşacağız.

Ne Anlatılıyor?

Bölüm yirmili yaşlarında aynı evi paylaşan üç arkadaşı (Danny, Karl ve Theo) konu alıyor.  Danny ve Carl’ın sallantılı bir ilişkisi var, Karl ve Danny arasında da tam bir kankalık ilişkisi söz konusu. En büyük paylaşımları ise iş akşamları bile sabahladıkları video oyunu, bölüme ismini de veren Tekken’vari dövüş oyunu Striking Vipers.

Dizi bizi 11 yıl sonrasına götürüyor. Danny ve Theo evli ve bir çocuk sahibi. Danny’nin doğum günü partisine uzun süredir görmedikleri dostları Karl geliyor. Ve tabii ki bir doğum günü hediyesiyle. Hediye, gençlik yıllarında sabahlara kadar oynadıkları oyun Striking Vipers’ın son sürümü, sanal gerçekçilik(VR) aygıtıyla ultra-gerçekçi bir deneyim vaatleyen oyunu Karl, Danny’ye doğum günü hediyesi olarak veriyor.

Bir akşam Danny boş bulunmuşlukla konsolda oyun oynarken Karl ona Striking Vipers oynama çağrısı yapıyor. Kurulumu nasıl yapacağını, VR aygıtını nasıl kuracağını anlatıyor. Aygıt, dizinin daha önce başka bölümlerinde de karşımıza çıkan beyne takılan bir çip yoluyla çalışıyor.

Favori şampiyonlarını seçip oyuna başlıyorlar. Danny ultra gerçekçi bu deneyime alışmakta ilk başta zorluk çekiyor, buna rağmen bir şekilde adapte oluyor ve oyunlarını oynuyorlar.

Eleştirmenleri Rahatsız Eden Ne?

Buraya kadar geldiğimize göre, bölümü izleyicilerin ve eleştirmenlerin yaptığı gibi kabaca iki noktaya ayırmakta fayda var. Dizi, bir şekilde genel Black Mirror ve Charlie Brooker kafasında, teknolojiyle bir alıp verememe noktasında ilerliyor. Bu nedenle izleyicilerin ciddi bir kısmı bölümlerden teknolojik mesajlar veya uyarılar bekliyor. Bu bölümde kullanılan teknolojik aygıtın gerçeğe uygunluğu birçok yazar tarafından eleştirilmiş. The Wrap sitesinden Phill Owen‘a göre dizinin hazırlanışında ve tekniğinde eleştirmeye tabii tutulması gereken ciddi hatalar yok, sorunsa dizide kullanılan teknoloji.

Bölümün diğer bir noktası ise birazdan “Ne Anlatılıyor” kısmına ek olarak devam edeceğim yerde başlıyor. Queer Theory üzerine bolca konuşacağımız bir bölüm olacak, sabırsızlanıyorum.

Sanal Gerçekçilik, Video Oyunları ve Cinsel Kimlik

VR teknolojisiyle oynanan gelişmiş Striking Vipers oyunu, oynayanın oynadığı karakteri her anlamda, sanki ruhu başka bir bedene girmiş gibi hissettiği bir sisteme dayanıyor. Dövüşün sonunda, kadın bir karakter olarak oynayan Karl’ın, erkek bir karakter olarak oynayan Danny’yi öptüğünü görüyoruz. Danny ilk başta karşı çıkmasa da sonradan fikir değiştirip bunun yanlış bir şey olduğunu anlıyor ve Karl’ı üstünden itiyor, ve oyundan çıkıyorlar.

Kısa bir süre sonra, ikisi de günlük hayatına devam ettikten sonra o olay üzerine konuşup unuttuklarını, tekrar doğru düzgün bir oyun oynayacaklarını dile getirip sözleşiyorlar. Ve oyuna giriyorlar. Fakat bu sefer bir dakika bile olsun dövüşmeyip oyuna girdikleri anda yarın yokmuşçasına öpüşüyorlar.

Bölüm tam da bu noktada ilginçleşmeye başlıyor. Video oyununa girip favori karakterlerini alıp saatlerce sevişen iki eski dostun bu ritüeli artık günlük bir olay haline geliyor. Akşamları oyuna girmek üzere sözleşiyorlar, telefondan gizlice mesajlaşıyorlar.

Tabii bu noktada Danny ile eşi Theo’nun arası da eskisi gibi olmaktan çıkıyor. Ona daha az vakit ayırdığından yakınan Theo, Danny’nin hayatında başka bir kadın olup olmadığını merak ediyor. Neticede Theo’ya hak veren Danny, bu ritüele bir son vermek adına Karl ile konuşuyor.

Unutmak Mümkün Mü?

Aradan belli bir zaman geçiyor, Danny ile Theo’nun arasının düzeldiğine, Danny’nin oyunu çoktan rafa kaldırmış olduğuna şahit oluyoruz. Bir gün Theo, Danny’nin yaş günü için yemeğe eski dostukları yad etmek adına Karl’ı çağırıyor. Aralarındaki durumdan hiçbir haberi olmayan Theo, Danny ile Karl’ın arasındaki soğukluğa bir türlü anlam veremiyor. Theo’nun olmadığı bir anda masadaki boşluktan yararlanan Karl, Danny’ye geceyarısı son bir kez oynamak adına oyuna girmesini söylüyor. Danny her ne kadar o an bu teklife hiç olumlu yaklaşmasa da gece yarısı fikrini değiştirip son bir sefer için oyuna girmeyi kabul ediyor. Eski günlerdeki gibi tekrar sevişiyorlar. En sonunda ise Danny bu duruma ciddi bir son vermeleri gerektiği konusunda yakınıp Karl’ı gerçek hayatta karşılaşmaya davet ediyor. Gecenin bir yarısında karşılaştıklarında “Ne yapacağız?” diye soran Karl’a Danny, “Öpüşeceğiz.” diyor. “Eğer öpüşürsek ve gerçekten bir şeyler hissedersek tamam deriz, aramızda ne varsa o gerçektir ve ona göre hareket ederiz. Ama eğer bir şey hissetmezsek burada bitiririz.”. Karl kabul ediyor ve öpüşüyorlar, bekledikleri gibi de hiçbir şey hissetmediklerini söylüyorlar. Oyunda farklı olduğuna dair irdeliyen Karl’ı ise Danny susturmaya çalışıyor. Sonunda tekme tokat kavgaya karışıyorlar.

Kavga poliste bitiyor ve Danny onu almaya gelen Theo’ya her şeyi açıklamak zorunda kalıyor.

Bu “Durum” Ne?

Danny ve Karl’ın arasındaki bu “durum” aslında günlük hayatta karşılaşma imkanımızın hiç bulunmadığı, tamamiyle olağandışı bir olay değil. Biyolojik cinsiyet ile gerçek cinsiyet arasındaki farkın gün geçtikçe daha da netleştiği modern dünyada, Queer Theory alarak isimlendirilen bu düşünce aslında tam da “bu durum”u açıklıyor.

Bu yazıda Queer Theory’yi açıklamam mümkün olmasa dahi, bütün okuyucularımı konuyla ilgili araştırmalar yapmaya davet ediyorum. Annamarie Jagose’un Queer Theory: An Introduction isimli eseri kafalardaki soru işaretlerini fazlasıyla giderecektir.

Konuya dönecek olursak, Danny ve Karl’ın sergilemekte oldukları cinsel davranışların günlük hayatta kendini oldukça gösterebilen olağan bir cinsel yönelim olan non-binary yöneliminden hiç farklı olmadığı, yalnızca bunu tecrübe etmek için günümüz teknolojisinin çok ötesinde bir yol edindiklerini söylesek yeterli olur. Hatta kimi istatistiklere göre toplumdaki non-binary bireylerin oranı toplumdaki “kızılların” oranıyla tam olarak aynı. Yani yolda yürürken ne kadar kızıl insan gördüyseniz, bir o kadar da non-binary insan gördüğünüzü söyleyebiliriz.

Kendisini hiçbir cinsiyete ait hissetmeyen, hissetmek zorunda dahi hissetmeyen bu yönelim, dizide özellikle Karl’ın kadın vücudunu tanımaya dair merakı ile bağdaşıyor. İlk bakışta eşcinsel yönelimler sergiliyor gibi gözüken ikilinin, aslında kendisini cinsel olarak hiçbir kalıba sokmak istemeyen insanlar gibi düşündükleri alt metinde okunabilir olarak sunuluyor. Nitekim aslında yalnızca bir kadınla sevişiyormuş ve hetero yönelimlerinden sapmamış gibi gözüken Danny’nin o karakterin arkasında Karl’ın olduğuna dair bilinci, konuyu Danny tarafından da tartışmalı bir noktada olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Sonuçta her ikisinin de yönelimleri düşündüklerinin çok ötesinde, fakat yine o kadar da toplumsal.

Sonuçta

Bölümün sonunda, Danny’nin Theo’ya her şeyi anlatmış olduğunu ve ayda bir geceyi Danny’nin Karl ile geçirebileceği, Theo’nun ise bekar bir kadın olarak dışarı çıkabilecekleri bir geceye ayırmış olduklarını görüyoruz.

İlişkinin dinamikleri açısından birçok yazara göre fazlasıyla elzem olan bu durumun yanı sıra, Theo’nun Danny ve Karl’ın ilişkisine dair olumlu yaklaşımı, farklı cinsel yönelimdeki insanlara karşı olması gereken olumlu yaklaşımımız adına çok ciddi mesajlar veriyor.

En nihayetinde çıkarmamız gereken sonuç, farklı cinsel yönelimlerin toplumda var olduğunu kabullenmekte ve bunlar hayat arkadaşlarımız dahi olsa karşılıklı bir hoş görmenin arkasında saklanıyor.

Bu yazı Onur Ayında (Pride Month) Türkiye LGBTQ+ hareketine ithaf edilmiştir. Aşk kazanacak! 

 

Leave a Reply