Üçüncü Yeniler akımı denildiğinde aklıma sonbahar mevsimi geliyor. Bunun bir nedeni üçüncü yeni olarak sınıflandırılan müzik gruplarının genellikle bir yakarışı anlattıkları olabilir. Benim için de sonbahar bir geçiş dönemidir. Bu da demek oluyor ki durumlara karşı en çok tepki gösterdiğim ve söylendiğim dönemdir. Yaz mevsimi geçmiştir ancak aklım hâlâ sıcacık bir boşlukta mayıştığım günlerdedir. Aklım ve bir anda bulunduğum kaygılı dönem uyumsuzdur. Bu örtüşmezliği körükleyecekmiş gibi göründüğü için çok mantıklı duyulmasa da beni sonbaharda en çok rahatlatan müzik grupları Üçüncü Yeniler oluyor. Bir uyum yakaladığım için olabilir.

Üçüncü Yeniler denildiğinde akla karamsarlıklarla dalga geçmek olmalıdır. Büyük Ev Ablukada “Boşluk” adlı parçasıyla bunu yapıyor mesela.

“Hafızalar tıklım tıkış bir vagon gibi
Taşıyor ağzımızdan burnumuzdan
Kavgalı gibi yol almaktan
Efsanelere dadanmaktan
Kaybolup yorulmaktan
Patlamak üzereyiz”

Sözleri yorgunluğu ve bıkkınlığı anlatsa da parça gayet eğlenceli ve neşeli bir tempoya sahip. Dinlerken ritim tutup dans edilebilir. Bu yüzden beni bunaltmıyor tam tersine kendimi akışa bırakmamı hatırlatıyor.

“Herkes kendi boşluğunu arıyor” sözünü birkaç kez tekrarlıyorlar. Bu da bana bizim, öğrenciler olarak okuldaki günlerimizi anımsatıyor. Aslında herkes bir dönem kaygı yolundan geçiyor çünkü hayatın boyunca ne yapacağını belirleyen yer üniversite olarak görülüyor. Her zaman doğruluk taşımayan bir yargı bu. Her an yollar değişebilir. Bu yollar maalesef ki pürüzlerle dolu ancak devam ediyoruz bir şekilde ya da yeni bir yol seçiyoruz.

Üçüncü Yeniler aynı İkinci Yeni şairleri gibi imgelere bolca yer verir. Açık açık belirtmez aslında fikrini. Belki genel olarak değindiği temayı çözebiliriz ancak herkesin duygu durumuna ve anılarına göre ayrıntılar değişebilir.

“İnsan gelir, insan geçer
Çık hücrenden, ruhun göster
Ya da en tepesinden
Bana hep baktığın yerden
Düş!
Korkaklığın pınarından
Ekinsiz bostanıma
Düş!
Kollarıma
İlmik ilmik bilir beni
Ama anlatmaz bana derdini
Dokunur bana, sancılarıma
Melankolik yazı güzü
Belki yalan sazı sözü
Dokunur bana, sakladıklarıma”

Sena Şener “İnsan Gelir İnsan Geçer” adlı parçasında herkese ortak olarak yalnızlaşmayı hissettirse de bu hissin nedenlerini ve beraberinde getirdiği sonuçları dinleyiciye bırakır.

Modern dünyada insanların içinden çıkamadığı düşüncelere de yer veriyor üçüncü yeniler. Toplumdaki bazı sorunlara da dokunuyorlar. Dolayısıyla onları dinlerken bir etkileşim içerisinde oluyorsunuz. Bazen belli bir hikâye üzerinden sizinle iletişime geçiyorlar. Dinlerken anlatılan hikâyede kendinizi buluyorsunuz ve empati kurabiliyorsunuz. Ya da üçüncü yeni kuruyor bu bağı diyebiliriz.

“Akıyormuş zaman, ben ittirmesem de
Gülümsersem sana gülecek misin sen de
Günler karışıyor, insan alışıyor
Vapurlar yanaşıyor içinden sen inmesen de
Şu son bir buçuk sene gerçek bir düşüştü
Sana olan aşkım artık bir deliliğe dönüştü
Kavgalar ve polisler, dost kazıkları ve hapisler
Tüm bunlar olurken çocuk büyümüştü
Akıyormuş zaman, ben ittirmesem de
Gülümsersem sana gülecek misin sen de
Günler karışıyor, insan alışıyor”

Yüzyüzeyken Konuşuruz “Uykusuz ve Dengesiz” adlı parçalarında günümüzde geçebilecek(modern dünyada geçen) olumsuzluklar silsilesi anlatılıyor. Herkesin düştüğü oluyor. Zaman durmuyor, alışıyoruz, devam ediyoruz.

Kaynakça:

Leave a Reply