Aslında adını anımsadığım fakat bu haftaya kadar kendisi hakkında bilmem gerekenleri tam olarak bilmediğim birisiydi Homer Hickam. Hickam’la asıl olarak October Sky adlı film sayesinde tanıştım. Kendisinin hayat hikayesini anlattığı Rocket Boys adlı romanından uyarlanan October Sky, şu hiçbir şey yapmak istemediğim günlerde unutulmaya yüz tutmuş çoğu hayalimi tekrar gün yüzüne çıkarttırdı benim için. İlk bakışta sıradan bir başarı öyküsüymüş gibi gözükse de abartıdan uzak ve etkileyici üslubuyla film gerçekten içime işledi diyebilirim.

Homer için her şey 1957 yılında SSCB’nin ilk yapay uyduyu yani Sputnik’i uzaya fırlatmasıyla başlıyor. Amerika Batı Virginia’da Coalwood adlı küçük bir kasabada yaşayan lise öğrencisi Homer, evinin bahçesinden kısa bir süre de olsa Sputnik’in havada süzülüşüne şahit oluyor ve tam olarak o an hayatta ne yapmak istediğini anlıyor. İnsanlara roket yapmak istediğini söylediğindeyse başta ailesi olmak üzere çoğu kişiyi ciddi olduğuna inandıramıyor Homer. Çünkü bu kasabadan üniversiteye gidip yeni bir yaşam kurmanız, spor bursu kazanmadığınız sürece pek mümkün değil. Spor bursu kazanmak ise kolay bir iş olmadığı gibi bir de Homer’ın yeteneğinin olmadığı bir alan. Bunun dışında kasabanın gençleri için iş imkanları oldukça kısıtlı. Liseden mezun oldukları anda neredeyse hepsinin hayatı ancak yerin metrelerce altında olacak çünkü bu kasaba geçimini kömür madenciliğinden sağlamakta ve Homer’ın babası da bu madenin şefi. Oğlunun spor bursunu kazanamayacağının bilincinde olan babası, onun için madencilikten başka bir yol olmadığı kanaatinde ve Homer’ın hayalini işten ziyade bir hobi olarak görüyor.

Ancak Homer, başta babası olmak üzere birçok kişinin onu engellemeye çalışmasına, imkansızlıklara, çoğu kez yaşadığı başarısızlıklara rağmen asla kolaya kaçıp yukarıdaki hayallerinden vazgeçip de yerin altına girmeyi düşünmüyor. Filmi izlerken kendim bile “Ben olsam artık pes ederdim.” dediğim birkaç an yaşadım aslında. Çünkü bir izleyici olarak ben dahi böyle bir kasabada Homer’ın hayalini gerçek olamayacak kadar ütopik buldum başlarda.

Homer Hickam ve October Skyda onun gençliğini canlandıran Jake Gyllenhaal

Ona yardımcı olan insanlar da yok değildi tabii bu süreçte. Onunla beraber roket yapımına yardım eden arkadaşları(yani rocket boys) ve roketlerine ismini verdikleri fen öğretmenleri Miss Riley en büyük destekçilerinden oluyor Homer’ın bu süreçte. Bu azmin bir zaferi olarak da o ve arkadaşları, zorlu bir sürecin ürünü olan roketleri sayesinde kasabadan çıkış biletlerini, Indianapolis ulusal bilim yarışmasında altın madalya alarak kazanıyorlar. Kazandıkları birincilik sayesinde üniversite bursu da beraberinde geliyor ve rocket boys için üniversite kapıları aralanmış oluyor. Üniversitedeki eğitimini tamamlayan Homer Hickam ise sonunda uzay endüstrisinde çalışma hayaline ulaşıyor ve 38 yaşındayken mühendis olarak NASA’da çalışmaya başlıyor.

Yakın bir zamandan gerçek rocket boys ve bilim yarışmasını kazandıkları roketle fotoğrafları.

 

Homer Hickam’ın NASA’da çalıştığı dönemler

Birkaç gündür etkisinden çıkamadığım bu hikaye sonrasındaysa film beni içinde bulunduğumuz koşullar ve kendi eylemlerim hakkında öz eleştiri yapmaya itiyor: Yüksekten uçmak isteyen fakat biraz da çevrenin etkisiyle bunu hayata geçirebilme inancında eksikleri olan biri olarak film, hayallerime verdiğim değeri ve bu hayallere uğraşmak için ne kadar gerçekçi eylemler gerçekleştirip gerçekleştirmediğimi sorgulattı bana. Bu yüzden Homer Hickam’ı tanımak ufak tefek de olsa bir şeyler kattı bana. Sadece benim değil bu filmi izleyen herkesin hayatına küçük de olsa bir şeyler katabileceği inancındayım October Sky’ın. Bu yüzden herkesin izlemesi ve hayallerini gerçekleştirmesi dileğiyle…

Leave a Reply