Fransa’da en uzun soluklu dönemini yaşayan gotik mimarı sanatının en güzel örneklerinden olan Notre Dame Katedrali, geçtiğimiz yıl Nisan ayında çıkan yangından dolayı bizi hala misafir edemese de, Seine Nehri boyunca görebileceğiniz dini motifli vitray camları ve kabartmalı süslemeleri ile görkeminden hiçbir şey kaybetmemiş durumda. Fakat dışarıdan yüzyıllar boyunca böylesine ihtişamlı durabilen bir yapının şu an yanına dahi yaklaşılamıyor oluşu son derece üzücü bir durum. Yangının çıktığı “la forêt”, yani tamamı meşe ağacından oluştuğu için “orman” olarak adlandırılan kısım için planlanan restorasyon süresinin yaklaşık beş yıl olduğu söyleniyor. Geçtiğimiz yüzyıllarda Fransız Devrimi’nin etkileriyle yağmalanan, verilen zarar için ciddi çalışmanın sağlanmadığı o yıllarda önemini son derece kaybeden bu katedral sizce 21. Yüzyıldaki bu beş yıllık süreçte aynı unutuluşu yaşayacak mıdır?

  Yangın sonrası çıkan haberlere baktığımızda yangının sönmesi için dua eden insanları, milyonlarca avro bağışlayan şehrin varlıklı ailelerini ve olay sonrası Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Notre Dame Katedrali’nin restorasyonuna yönelik yasa tasarısı nedeniyle bu soruya bir yanıt aramanın pek de gerçekliğinin olmadığını söyleyebiliriz. 19. Yüzyılda unutulmaya yüz tutmuş bu yapının tek kurtarıcısı olan Notre Dame’ın Kamburu adını taşıyan eseri ile Victor Hugo, Paris halkına yapının önemini tekrar özümsetmesi çabasına o dönemde güçlükle karşılık bulmuş olsa da, günümüzdeki farkındalık nedeniyle neyseki büyük kitlelerce bu kolaylıkla yapılabiliyor. Öyle ki yangın sonrası dünyanın dört bir yanından devlet liderleri duyarlılıklarını belirten konuşmalar yaptı, televizyonlardan olayın gelişimi saatlerce takip edildi ve gazeteler kapak sayfalarına bu ihtişamlı yapının alevler içerisindeki fotoğrafını yeni baskılarına vakit kaybetmeden eklediler. Bu haberler içerisinden benim aklımda kalan en hüzünlü içerik ise “Notre-Drame” başlığı ile Liberation dergisi oldu. “Bizim dramımız” anlamına gelen bu çarpıcı başlığı hala hatırlıyor olmamın nedeni ise bu iki sözcüğün sadece bir yangını ve ortaya ansızın çıkan bir zararı değil; varolan bilinci, kaybedilmiş bir değeri ve yaygın bir üzüntüyü ifade ediyor oluşu. 

   Napolyon’nun imparator ilan edildiği ve De Gaulle’ün cenaze törenin yapıldığı tarihin önemli anlarına tanıklık etmiş olan bu yapının önemi yadsınamaz. Victor Hugo’nun katedrale tekrar dikkat çekmek için yazdığı yapıtta bir yangından bahsetmesi ise tesadüf diyebileceğimiz kadar şaşırtıcı bir noktada da yer alıyor. Kendisinin bu sözleri o dönemde katedrale dair bilinci artırmak için bir yangın tasviri gibi görünse de, geçen yıl Notre Dame’ın yaşadığı talihsiz olay ile neredeyse örtüşür nitelikte. Kitapta yangın şu sözlerle aktarılıyor: “Tüm gözler katedralin tepesine doğru yükseldi. Burada olağanüstü bir manzarayla karşılaştılar. Galerinin en yukarısında, merkezdeki pembe penceresinin de yukarısında, iki kule arasında hırçın alevler yükseliyordu.” 


Güneşli bir Paris gününe uyandığınızda Seine Nehri sularına gölgesiyle misafir olan yapı ile şehirde yapacağınız bir akşam yürüyüşü sırasında inşaat çalışmaları devam etmesine rağmen sahip olduğu tüm ışıklandırma sayesinde karşınıza birden çıkıverecek yapının kısa süreliğine farklı iki yapı olup olmadığını sorgulamanız olası. Öyle ki bu katedral her cephesinde sahip olduğu farklı heykelleri ve günün her saatinde ışık yardımıyla oluşan değişik görünümleri ile başınızı döndürmeyi başarabilecek. Dışarıdan böylesine detaya sahip olan bu eserin içerdiği baş döndürücü atmosferi tahmin etmek bence hayal gücümüzün çok daha ötesinde. Paris’e gittiğinizde katedrale belirlenen sınırdan daha fazla yaklaşamadığınız için “keşke” diyecek olsanız da, bence içerinin güzelliği hakkında tahminleriniz için yaklaşık beş yıl kadar sürenize “neyseki” demekte şanslı hissedebilirsiniz.

 

 

Kaynakça:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Notre_Dame_Katedrali

https://www.tarihlisanat.com/notre-dame-katedrali-tarihi-mimarisi-ve-yangin/

https://www.pinterest.com/igori/notre-dame-de-paris/

Leave a Reply