“Tumbleweeds”lerin Evi: Shakespeare and Company

Paris’te bir öğleden sonranızın birkaç saatini ayırabileceğiniz en güzel yerlerden birisi: Shakespeare and Company. Kitapçının, zamanında Ernest Hemingway, F. Scott Fitzgerald, James Joyce gibi yazarlar için de bir buluşma noktası olarak kullanıldığı düşüncesi ayırabileceğiniz bu saatlerin daha değerli geçmesini sağlayabilir.

Shakespeare and Company, ilk olarak 1919 yılında Odéon’da Rue Dupytren’de Sylvia Beach tarafından açılmıştır. Daha sonra, o zamanlar sadece İngilizce kitapların satıldığı bu mağaza 1921‘de Rue de l’Odéon’a taşınmıştır. Ancak Sylvia Beach, İkinci Dünya Savaşı’nın ülkede yarattığı kargaşanın sonucu olarak mağazasını bir daha açmamak üzere kapatma kararı almıştır. 

Günümüzde Seine Nehri kıyısı, Notre-Dame Katedrali’nin karşısında konumlandırılmış olan dükkan, ilk olarak 1951 yılında Amerikalı George Whitman tarafından “Le Mistral” adıyla açılmıştır. William Shakespeare’in doğumunun dört yüzüncü yıldönümü olan 1964 yılında ise Whitman, hayranı olduğu Sylvia Beach ile tanışması sonucu dükkanının ismini Shakespeare and Company olarak değiştirme kararı almıştır. 

Kitabevi sayesinde George Whitman, Beach’in mağazasının ruhunu sürdürme amacına büyük ölçüde ulaşmıştır ve hızla Paris’teki gurbetçilerin İngiliz edebiyatı açısından kitap merkezi haline gelmiştir. Öyle ki, Whitman mağazanın açıldığı ilk günden itibaren, yazarları, sanatçıları ve aydınları, kitap yığınları arasında ve raflar arasında katlanıp açılabilen küçük yataklarda uyumaya davet etmiştir. Whitman, böylece kitabevi üzerine kurduğu hayallerinden en büyüğünü gerçekleştirmiş ve kaybolmak üzere olan genç sanatçıları birleştirmeyi başarmıştır. Bu topluluk, şehrin farklı noktalarından gelen yazarları tesadüfen tanıştırdığı için “şans rüzgarlarıyla içeri ve dışarı sürüklenen” anlamını mecazi olarak karşılayan “Tumbleweeds” adını almıştır. 

Her Tumbleweed’in üç görevi vardır: günde bir kitap okuyun, günde birkaç saat dükkan işlerine yardım edin ve tek sayfalık bir otobiyografi üretin. Yazılan bu otobiyografilerden zamanla binlerce toplanmıştır. Böylece, hayatları bu küçük dükkanda kesişen sayısız genç sanatçının kişisel hikayeleri, artık günümüz hayalperestleri, genç yazarları ve gezginleriyle yine aynı dükkanda buluşma imkanı bulmaktadır.

Artık bir gelenek haline gelen “Tumbleweed” günümüze de hakim olan bir alışkanlık. Kitabevine ilk girdiğinizde her raf arası sizi İngiliz edebiyatının bambaşka türlerine çıkarırken, yerden tavana kadar uzanan raflara dayalı eski merdivenler görebilirsiniz. Bu dar raf araları ise dükkanda biraz ilerlediğinizde sizi yukarı çıkan bir merdivene ulaştırabilir. Merdiveni takip ettiğinizde şaşırmayacağınız üzere kitaplarla dolu raflar sizi yine karşılıyor. Fakat alt kattan farklı olarak buradaki kitaplar satılık değil, sadece kitabevinde okumak için düzenlenmiş. Ayrıca, bu katta raf aralarına yerleştirilmiş koltuklarda kitabınızı okurken piyano sesi duymanız da ihtimal dahilinde. “Tumbleweed”den gelen bir alışkanlıkla yukarı kata yerleştirilmiş birkaç yatağın yanında oldukça eski bir piyano yer alıyor ve dükkana misafir olanların kısa parçalarını kitaplarınızı karıştırırken dinleme şansı elde edebiliyorsunuz. 

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Paris’te böyle bir tarihi geçmişe sahip kitabevinden çıkmışken biraz dinlenmek için hemen yanında bulunan Shakespeare and Company Café’ye uğramayı tercih etmek isteyebilirsiniz. Taze meyve suları, kahve çeşitleri veya gluten kullanılmadan hazırlanmış atıştırmalıkları burada kolaylıkla bulabilirsiniz. 

Before Sunset” ve “Midnight in Paris” filmlerinin bir kısmına ev sahipliği yapan Shakespeare and Company’nin büyüleyici atmosferini Paris’e gitmeye gerek kalmadan da ekran başından eksik de olsa hissedebilirsiniz.

 

Kaynakça:

https://shakespeareandcompany.com

https://en.wikipedia.org/wiki/Shakespeare_and_Company_(bookstore)

Leave a Reply