Bu ay hayatımıza adeta corona virüsü gibi girmiş olan ve herkesin dilinden düşürmediği bir dizi hakkında yazmak istedim. Umarım bu yazı hem diziyle ilgili önyargınızı kırar hem de ‘Gerçekten bu kadar iyi mi? Popüler olan zaten hep konuşulur. Pr’dan başka bir şey değil.’ Düşüncelerinize yanıt olur. Dizinin ismi AŞK101. İlk 4 bölümünü Ahmet Katıksız; diğer bölümleri ise Deniz Yorulmazer’in yönettiği bu dizi bence boş vaktimizde izlenebilecek keyifli bir dizi. Hele eğer benim gibi bir İstanbul aşığıysanız, kesinlik şu zamanda insan çok iyi gelen bir dizi.
Nedir AŞK101? Geçmiş ve gelecek boyutlarında iki farklı zaman kavramının işlendiği, karakterlerin lise hayatlarını ve lise hayatlarında yaşadıkları maceraları günümüz gençliğine de uyarlayarak yansıtılmış Netflix Türkiye’nin 4. Türk dizisidir.
Dizinin şimdiki zaman ayağını İpek Filiz Yazıcı (Işık)’nın büyümüş hali Bade İşcil anlatır. Hikayenin anlatılan geçmiş ayağını ise 5 farklı arkadaş olan İpek Filiz Yazıcı (Işık), Alina Boz (Eda), Selahattin Paşalı (Osman) , Mert Yazıcıoğlu (Sinan), Kubilay Aka (Kerem); öğretmenlerini ise Pınar Deniz (Burcu) ile Kaan Urgancıoğlu (Kemal) canlandırır. Karakterlerimiz 1998 yılında lise de eğitim görmektedirler. Hepsinin insanlar tarafından algılanan kendine özgü bir kötülüğü vardır. Hepsi en kötüdür ve Aşk hikayelerinde farkındalık kazanmalarına sebep olur.
Dizinin detaylı olarak konusuna baktığımızda fark edilen ilk metinin birçok yan metini olduğunu ve bu yan metinlerin ana metine çok güzel harmanlandığını görürüz. Benim için ‘Evet, bu dizi bence diğer Türk yapımlardan daha iyi.’ dedirten olaylardan biri de buydu. Karakterlerimiz insanların belirlediği ve kabul ettikleri bu kötülükleri iyilik olarak gören bir kişi, yani Burcu Öğretmenleri sayesinde okul hayatlarına devam eder. Burcu öğretmenin okuldan tayin olmayı istemesini duyan gençler de kendileri için onu kalmaya ikna etmek adına her şeyi düşünürler. Akıllarına gelen ‘Burcu hocayı aşık etme’ fikri onları ‘aşkı’ bilen ve onlardan tamamen uzak olan karaktere yani Işık’a sürükler. Işık onlara AŞK 101’i verir. Tabii kendince… Işık’tan yardım alırken hem Burcu öğretmenin hem de kendilerinin ‘aşk’tan yani sadece sevgili olmak, cinsel birliktelik ya da evlilikten değil de kendini sevmek, insanları sevmek ve gerçek hisleri tadabilmek olduğunu fark ederler. Onları farklılaştırmış bu farklılıklarının kabul edilen sistem tarafında kabul görmeyişi kötülük değildir, kendini bilmeden ve çevrenin çizdiği doğrultuda yaşanan hayatların bir örneğidir sadece. Bu sebeple de aslında her karakter gelişir ve evrilir. Kendilerini ve çevrelerini sorgularlar.
Bir yazar, yönetmen ya da oyuncu değilim fakat tabii ki dizide olmamış dediğim sahneler de vardı. Benim için en büyük problem Türkler olarak vazgeçmediğimiz klişe sahneler ve hikayenin gerçeklik algısındaki sürekli dalgalanış hali. Güzel ve gerçekçi bir konuyu inşa ederken fark etmediğimiz bu detaylar gerçekten izleyici olarak insanı üzüyor. Senaryonun genel eğilimi çok farklı bir konu yaratıp değişik bir hikaye sunmaktan çok keyifli bir hikaye anlatıp hayat hakkında belirli gerçekleri ve aslında göremediğimiz bazen de görmemek için uğraştığımız bu gerçekleri bize göstermek olduğunu düşünüyorum. Yani dizi bana ‘sana çok farklı bir eser yaratıcam’ demiyor. Dizi bir gençsen hayatındaki farklılıklarını kabullenmeyi ve kendinle barışmanı öğrenmeni; bir büyüksen de hem bir genci anlamıyı hem de gerçekten sen gençken bunların farkında mıydın? Ya da şu an ne kadar farkındasın? Sorularını belirli kurgusal yaşanmışlıklarla anlatıyor. Hikayenin kurgusal olduğunu tabii ki unutmamak gerek ama bu kurgusal hikayede bu kadar gerçekçi mesajlar verirken yaratılan kurgusallığın gerçekliğe gölge düşürdüğünü düşündüğüm yerler var senaryoda. Hikayenin verdiği mesajın gerçek olmasını ve insanlara dokunmasını tercih ettiğimiz bir dizide ‘bu zaten kurgusal bir olay’ cümlesine sığınmak bana çok da doğru gelmiyor. Hele ki dönem dizisinde. Bu yüzden bence gerçeklik algısında dalgalanış bir tutarsızlık oluşturuyor. Klişe olduğunu düşündüğüm sahneler ise çok yok fakat olması bile beni üzüyor açıkçası. Yönetmenlikler aslında çok başarılı fakat bazı sahneler neden var sorusunu da seyirciye sorgulatıyor maalesef.
Son olarak dizinin iki farklı beğendiğim özelliklerinden de bahsetmek istiyorum. Birincisi muhteşem müzik seçimleri. Eğer benim gibi Anadolu Rock ve dönem şarkılarının hastasıysanız, listenizdeki bazı sakladığınız müziklerin dizide geçtiğini görünce çok hoşunuza gidecek. En güzel yanı da şarkıların sahnelerle olan uyumu ve geçişleri, yani senaryoya harmanlanışı cidden çok güzel. Bu konuda tebrik edilmesi gereken bir durum var bence. Müzik, bir dizi ve filmde gerçekten çok önemli. Seyircinin olayla anlık ilişki kurmasında da çok değerli bir yapı taşı. İkinci durum ise bundan çok farklı olarak oyuncular. AŞK101’den önce internet üzerinden gösterime giren dizilerimizden ATİYE’yi izlediğimde de beğenmiştim. Lakin bu dizideki beğendiğim durum biraz farklı. İlk olarak şunu belirtmeliyim ki kimseyi küçük gördüğümden değil bu yorumum fakat şu bir gerçek ki ATİYE dizisinde oynayan neredeyse bütün oyuncular daha önce yaşamlarında birçok başarılı dizide, filmde ve farklı sanatsal alanlarda başarı elde etmiş genel kitle ve işi bilen kitle tarafında da kıymetli görülen sanat camiasının içinde olan oyunculardı. Bence dizide Beren Saat’i, Mehmet Günsür’ü, Metin Akdülger’i ve daha birçok başarılı oyuncuyu görmek ve izlemek bir nevi diziyi izlenebilir kılan önemli detaylardan biriydi. Yani sağlam bir zemindi oyuncular, hem yönetmen hem yapımcılar hem de seyirci için fakat bence AŞK101’de gördüğümüz çoğu oyuncu daha az bilinen ya da insanların ‘ben sizi bir yerden tanıyorum, aa siz şu dizide oynamıştınız.’ dedikleri ünlülerden oluşuyor. Bu da diziye bir gizem katıyor ve gerçekten sanat camiasına yeni güzel ve başarılı oyuncular kazandırmak adına bir zemin hazırlıyor. Ben bu durumu çok takdir ediyorum çünkü gerçekten bu işe gönül vermiş herkese şans tanınması ve mesleklerine kazandırılması çok değerli. Diziyle ilgili genel görüşlerim bu şekilde, umarım dizi sizin de ilginizi çeker.