“Arkanı dön.” – Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi, 2019
Başka Sinema’nın düzenlediği Başka Çarşamba’da ön gösterimini izleme şansı bulduğum Alev Almış Bir Kızın Portresi filminden sizlere bahsetmek istiyorum. Alev Almış Bir Kızın Portresi, Céline Sciamma’nın yönettiği ana oyuncuların da kadın olduğu ve 18.yüzyılda bir lezbiyen çiftin sinema perdesine çizilen aşklarını anlatan bir film. 6 Aralık 2019 tarihinde vizyona girecek olan film, aynı zamanda 42. Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo ödülü kazanmış, birçok izleyici ve eleştirmen tarafından o tarihten beri övgü dolu cümlelerle kendini bahsettirmiş ve biz sanatseverlerin de sabırsızlıkla beklediği bir film.
Öncelikle şunu söyleyebilirim ki bu filmi sanat icra etmenin ne kadar değerli bir şey olduğunu düşünen herkese gözüm kapalı öneriyorum. İzleyecek olanları da düşündüğümden herhangi önemli bir detay vermemek için filmin konusunu şöyle açıklayabilirim. Film, 1770’lerde Brötanya’nın tenha bir adasında kontes annesi, evdeki hizmetçileri ve Héloïse’in hayatını anlatıyor. Normalde manastırda eğitim gören Héloïse, manastırda olmaktan mutluyken bir anda kendini ablası için çizilen hayata mahkum olmuş olarak buluyor. Evlenmesi gereken Héloïse’in, Milano’daki talibi için bir portresinin çizilmesi gerekiyor fakat Héloïse portresini yapacak ressamın çalışmasına izin vermiyor çünkü tanımadığı biriyle evlenmek istemiyor ama aslında filmin ismine de gönderme olabilecek bir şekilde kendine çizilen hayatı reddediyor ve kendi hayatını kendisi çizmek istiyor. Bunun üzerine annesi başka bir genç ressam olan Marianne’le anlaşıyor. Kızının durumunu Marianne’e açıkladıktan sonra ona fark ettirmeden onun bakışlarını, gülümsemesini ve hareketlerini izleyip portresini yapmasını istiyor. Marianne başta Héloïse’e kendisini yürüyüş eşlikçisi olarak tanıtıyor ve geceleri gizli gizli portesini yapıyor. Yürüyüşler sırasında gittikçe yakınlaşmalarının sonucunda senaryo değişiyor ve bir aşk hikayesine dönüşüyor. Peki, konu etkileyici olsa da filmi bu kadar harika kılan şey ne? Filme detaylı olarak baktığımda, ilk olarak yönetmenin yeteneği gözüme çarpıyor çünkü bence senaryonun bu denli güzel olması yönetmene bir zorluk katıyor. “Senaryo güzel o yüzden iyi film.’” yorumunu kadının yönetmenliği resmen geçersiz kılıyor çünkü filmde görüyoruz ki her kare ismine uyar şekilde çekilmiş. Ne zaman nereye kamera çevrilse sanki bir tabloyu izliyormuşuz gibi hissettiyor. Buna ek olarak filmin söylemi yani mizanşatı da kesinlikle seyirciyi tatmin ediyor, filmi izleyenler zaten yukarda verdiğim alıntıdan da anlamıştır ki gerçekten sahnelerin nerede bitip nerede başladığı ve bunların geçişleri kesinlikle çok etkileyici. Senaryo ise bence basitliğiyle yani aslında o dönemde uzakta olan her çiftin kullandığı bu durumu ama etkileyiciliğiyle yani bizim dönemimizde kimsenin belki de aklına gelmeyeceği bir şekilde ele alıp hisleri böyle güzel bir şekilde yazıya dökmesi kesinlikle kazandığı ödülün hakkını veriyor. Oyunculuklardan bahsetmem gerekirse benim için oynayan herkes tipleme olarak da yetenek olarak da hem senaryoya hem de hayalimizde oluşan karakter izlenimine çok uyumlu. Kızların hepsi her sahnede ruhlarını resim gibi bizlere sergiliyor.
Son olarak da müziklerinden bahsetmek istiyorum. Filmin iki tane müziği bulunmakta. Bence bu müziklerden ilkiyle ve en çok dinlediğimizle yönetmen bizleri yani seyircileri ressam koltuğuna oturtuyor ve bize resmen onların bu yaşadıkları hikayenin portresini çizdiriyor çünkü bence çok güzel olan ve herkes tarafından bilinen bir besteyi ana tema müziği olarak seçiyor. Müziği buraya eklemiyorum çünkü eminim ki sizler de filme gittiğinizde bunu hissediceksiniz ve yazdıklarımı hatırlayacaksınız. Filmin diğer müziği ise yazımdaki ilk fotoğrafta da gördüğümüz sahnenin müziği. Bu şarkı çok bilinmese de gene filmin ismini, ana afişini yani alev alan bir kızın portresinin durağanlığının arkasında yatan akışkan hikayeyi ve bu hikayenin dramatikliğini çok güzel tasvir ediyor. Ayrıca çok sesli söylenen bu şarkı, o dönemin önemli bir detayı çünkü çok sesli müzik belki şu an bizlerin çok fazla dinlemediği ama o dönem herkes için müziği en ulaşılabilir kılan tür. Bu sebeplerden ötürü filmi içtenlikle tavsiye ediyorum, şansınız varken sinemada izleyin derim.
Kaynakça
Fotoğraflar: https://www.imdb.com/title/tt8613070/mediaindex?ref_=tt_pv_mi_sm