Modern sanatla barışmam pek kolay olmadı. Sanıyorum ki bunu yazarken pek çok kişinin de sözcülüğünü yapmış olacağım, modern sanat benim için ‘bunu ben de yapardım’, ‘bu da sanat mı şimdi, hiçbir anlamı yok’ şeklinde özetlenebilecek, geçmişteki sanat akımlarının görkemi, gerçekçiliği veya duygusal çarpıcılığı karşısında müsvedde olarak nitelendirilebilecek bir olguydu. Pollock’un resimlerini Adem’in Yaratılışı (Michelangelo), Gece Devriyesi (Rembrandt), Yıkım (Thomas Cole) gibi eserlerle eşit tutmak doğru gelmiyordu. Bu yaklaşımımın değişmesi bir film sayesinde oldu: ‘Never Look Away’ ya da ‘Werk ohne Autor’. Florian Henckel von Donnersmarck bu filminde sanatın kaynağına iniyor ve bir sanatçının nasıl oluştuğuna, neden sanata ihtiyaç duyduğuna ve sanat vesilesiyle neleri paylaşabileceğine dair ufuk açıcı görüşler sunuyor.
Donnersmarck, izleyicinin kendini sorgulamaya başlamasını daha ilk sahneden sağlıyor. Bir nazi, modern sanatı gerçekçi olmadığı gerekçesiyle kötülüyor ve sanatçıların da yozlaşmış olduğunu söylüyor. Onun konuşmasında, aslında, modern sanata karşı güncel eleştiriler var, izleyici de doğal olarak kendi düşüncelerinin bir nazi tarafından dillendiriliyor oluşundan utanç duyuyor ve onlara mesafe koymaya başlıyor. Böylece yeni bir bakış açısı edinmemiz de kolaylaşıyor.
Film, bir cümleye devamlı olarak yer veriyor: Gerçek olan her şey güzeldir. Bu beyan, filmin ikinci yarısında tamamlanıyor: Bir şey, arkasında yatan anlamı öğrendiğinizde güzelleşir, ancak aslında gerçek olan her şey güzeldir.
Sanat Akademisinde profesör olan van Verten karakteri, en başta gizemli ve tuhaf görünüyor çünkü yalnızca keçe ve içyağı kullanarak çalışıyor ve başındaki fötr şapkayı asla çıkarmıyor. İlk bakışta yapmacık ve özenti gelen bu tavırlar sonradan anlam kazanıyor ve ‘güzelleşiyor’: İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi ordusunda bir pilotken bir Kırım köyünü bombalaması gerekiyor. Ancak görevini yerine getiremeden uçağı kaza yapıyor ve kendisi de ağır şekilde yaralanıyor. Kaza geçirmeseydi bombalayarak öldüreceği köylüler onu buluyor ve onu keçelere sarıp iç yağı ile tedavi ediyorlar. Bu olaydan hatıra olarak da başında yara izi kalıyor. O insanların merhameti van Verteen’i o kadar etkiliyor ki, hayatının geri kalan tüm anlarını tanımlıyorlar. Van Verteen hayatına anlam kazandıran olayı sanatı vesilesiyle sürekli olarak yaşatıyor, ancak kimseye açıklamıyor.
Bir eserin anlamının açık olmaması, onun anlamsız olduğu manasına gelmez. Modern sanat, yaşanmışlıkları ve düşünceleri göz önüne çıkarmaması ile kendinden önceki sanat akımlarından ayrılır ve doğal olarak yüzyılların birikimine karşı çıkması sebebiyle yadırganır. Modern sanatta anlam fazlasıyla gizlidir. Filmdeki örneği ele alırsak, van Verteen’in eserlerini gören birisi yalnızca gördüğü ile çıkarım yapamaz, ve muhtemelen en başta benim yaptığım gibi, anlamsız yaftasını yapıştırıp geçer. Ancak anlam, biz anlamasak da oradadır. Modern sanat, sanatçının kendini açıklaması değil, ifade etmesidir; kahkaha atmak ya da ağlamak gibi.
https://www.imdb.com/video/imdb/vi1224587801?playlistId=tt5311542&ref_=tt_ov_vi