Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada büyük ses getiren bir olay yaşandı. TRT 1’de yayınlanan “Ramazan Sevinci” programıyla tanınan Serdar Tuncer, Twitter fenomeni @allahcc’ye 6 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle kamu davası açılması için savcılığa dilekçe vereceğini duyurdu. İşin ilginç kısmı ise burada başlıyor. Dava dilekçesi, @allahcc hesabını kontrol eden kişiyle beraber, sayıları yaklaşık 200.000 civarında olan takipçilerinin de yargılanması istemini içeriyor.

Din, dil, ırk, cinsiyet, mezhep gibi olgulara saygı ve buna bağlı olarak nelerin nefret söylemi sayılıp sayılmayacağı ülkemizde olduğu kadar dünyada da gündemde olan bir konu. Son zamanlarda özellikle internette serbest ve özgürce yayın yapılabilmesi sebebiyle, sınırların nerede çizilmesi gerektiği konusunda tartışmalar yapılıyor. Gençlerin aktif bir biçimde sosyal medya kullandığı ülkemizde de buna benzer tartışmalar yaşanıyor ve bu tartışmalar giderek artacağa benziyor. Toplumun önünde, toplumun bir kesimini tahrik eden sözler söylemenin veya açıklamalar yapmanın doğru olmadığı kesin; ancak Twitter, kullanıcıların sadece kendi belirledikleri bazı kişilerin yazılarını okudukları bir ortam. Başka bir deyişle Twitter kullanıcıları, kendilerine rahatsızlık veren yayınlar yapan kişileri takip etmeme hakkına sahipler. Böyle bir ortamda @allahcc’nin söylediklerinin suç olup olmadığı ise yargının vereceği kararla belirlenecek, tabii dava açılırsa.

Dilekçede, @allahcc’nin hesabıyla yazan kişiye dava açılması bir yana, onun yazdıklarını okuyan kişilerin, yani takipçilerinin de dava edilmesi talep ediliyor. Yani, bu hesabı takip edip, @allahcc’nin yazdıklarını okuyanlar, açılması muhtemel davada şüpheli durumunda. Dilekçe yayınlandığında yaklaşık 200.000 olan takipçi sayısının, bir kaç gün içerisinde 192.000’e düşmesi ise göze çarpıyor. Bir hukukçu değilim; ancak herhangi bir kanıyla suçlanan birisine savunma hakkı verilmesi gerektiği de tartışılamaz bir gerçek. Bu nedenle eğer kamu davası açılırsa, bu kadar fazla kişinin savunmalarının nasıl alınacağı ayrı bir soru.

Bu davadan bahsederken konuyla alakalı olarak geçtiğimiz aylarda yaşanan bir olaya da değinmek gerekir. Ünlü iki şahıs arasındaki bir tartışmadan sonra, biri diğerini mahkemeye veriyor. Suçlanan tarafın kendini savunması istendiğinde, hesabın kendisine ait olmadığını, başka birinin hesabı ele geçirdiğini söylüyor. Bu açıklamadan sonra savcılık takipsizlik kararı alıyor, çünkü kişilerin gerçekte kim olduklarını anlamak için IP adreslerine ihtiyaç var, ve bu adresler de ancak Twitter’dan istenerek alınabilir. Bu noktadaki problem ise Twitter’ın Türkiye şubesinin olmaması, dolayısıyla da hukuki bir sorumluluğunun bulunmaması. IP adreslerine ise Twitter kabul etmediği sürece ulaşmak imkansız.

Dilekçe, şimdiden çok ses getirmiş durumda. Söz konusu davanın açılması durumunda, daha da fazla ses getireceğe benziyor. Serdar Tuncer dilekçesinde, açık bir biçimde, bu hesabın dini değerlerle dalga geçtiğini ve toplumu tahrik ettiğini söyledi. @allahcc, dilekçe konusundaki görüşlerini, Twitter üzerinden “only god can judge me (bayılıyoruz paradokslara)” ve “allahtan alcatraz kapandı” tweet’leriyle belirtti. Takipçilerinin bir kısmı Twitter üzerinden tepkisini koyarken, diğerleri onu takip etmekten vazgeçti. Yargının ve Twitter’ın görüşü ise henüz bilinmiyor…

Leave a Reply