Pessoa’nın binlerce sayfa yazısından çıkan yapıtlardan biri daha dilimize çevrildi ve raflarda yerini aldı. Pessoa denince ilk aklımıza gelen Huzursuzluğun Kitabı dışında, Şeytanın Saati ve Anarşist Banker gibi kitaplarıdır. Bunlar, daha önceden dilimize çevrilmiştir. İlginç bir hayat hikayesine sahip olan Pessoa’nın öyküsünü daha iyi anlayabilmek için bu çeviri, önemli bir yer tutacaktır.

Pessoa ilk olarak Kafka’ya benzer bir biçimde ölümünden sonra yayımlanan yazılarıyla bilinen bir yazardır. Yaşarken yayımlanan yazıları olmuştur Pessoa’nın fakat bu yazılar, onun edebiyat çevresinde bir yere gelmesini sağlamışsa da; öldükten sonra kazandığı ünün yanında solda sıfır kalan bir durumdur. Pessoa, hayatını olaysız olarak tanımlar genelde. Bu olaysız hayatında kitaplarında yaşadığı ruhsal bunalımları yazmıştır. En ilginç özelliklerinden biriyse, yazılarında kullandığı binlerce takma isimdir. Hatta bu takma isimlerin bir duruşları, bir hikayeleri bile vardır. Pessoa kendine bir dünya yaratmıştır kafasında, bazen Álvaro de Campos olur onun kişiliğine göre yazardı şiirlerini; bazen Alberto Caeiro olur onun kişiliğinde yazardı hikayelerini. Pessoa’nın öz yaşam öyküsünü kendi ağzından anlattığı yazı pek azdır. Bu kitap biraz da bu nedenle önemlidir.

Pessoa’yı anlamak için sadece kitaplarını okumak yetmeyebilir; onun sorunları, kendi varoluşundan sıkıntı duyan, kendini anlamakta zorlanan insanların sorunlarıdır. Yalnızlık, Pessoa’nın kalesi gibidir yapıtlarında ve varolmaktan kaçmak, onun için en büyük emeldir. Huzursuzluğun Kitabı’nda söylediği gibi anlatır hislerini: “Öyleyse kim kurtaracak beni varolmaktan? Hayatımı toprağa veriyorum.”

Bir Pessoa kitabını elinize aldığınızda ondan inanılmaz hikayeler anlatmasını beklemek yanlış olur; daha çok ondan, kendinize itiraf edemediğiniz zayıflıklarınızı size göstermesini bekleyebilirsiniz.

Leave a Reply