“İnsanlar, ‘burnunun ucundaki şeyi’ görememekten yakınır. İyi de, karşında bir ayna yoksa burnunun ne kadarını görebilirsin ki?”

Bu alıntı Isaac Asimov’un “Ben, Robot” eserinde birçok hayran kaldığım kesitten sadece bir tanesi aslında. Asimov, eserinde distopik hikayelerini bir araya getirerek bilimkurgu dünyasına çok etkili bir imza attığını bütün okurlara gösteren bir yazar kanımca. Bu yazımda biraz distopik kurgulardan ve günümüzle olan benzerliklerinden bahsetmek, siz okurları da bu düşünce yolculuğuma davet etmek istiyorum.

Distopik kurguları okumaya başladığımdan beri ne zaman bir kitabı bitirsem kendimi şiddetli bir darbe almış gibi hissederim. Bu eserler beni kurgu olduklarını bilmeme rağmen gerçekçiliğinden kendimi ayıramadığım ve endişelere büründüğüm  bir hâle sürüklerler. Belki de bu durumum içinde yaşadığımız dünyanın gittikçe bir distopyaya benzemesidir. Fahrenheit 451’i okurken örneğin aklıma son zamanlarda kitap okumamın ne kadar zorlaştığı gelmiştir.  Günümüzde hızlı mutluluğa, hızlı bilgiye o kadar alıştık ki odak sürelerimiz çok daha kısa ve okumak da bir o kadar zor. Belki de şu ana kadar bu yazıdan çıkmak birçok kez aklınıza gelmiştir ve bu çok kolay aslında. Bir ekrana dokunmayla okumayı bırakabilirsiniz. Ekranınıza birkaç kez dokunarak ve kulaklıklarınızı takarak saatlerce, düşünmeden bir ekrana bakabilirsiniz. Tanıdık geldi mi size de bu durum?

Peki biz şu an burnumuzun ucundakini görebiliyor muyuz? Bir aynaya mı ihtiyacımız var? Kanımca ihtiyacımız olan aynalar bu türdeki eserler. Günümüzde her şey çok hızlı gelişiyor, çok hızlı tüketiyoruz, çok hızlı değişiyoruz. Ancak bütün bunlar olurken bu eserlerdeki dünyalara ne kadar yaklaştığımızı göremiyoruz. Bizim için çok yeni, çok göz alıcı gelen yenilikler bizi distopik bir dünyaya sürüklüyor. Ancak bunun için insanları suçlayamayız çünkü göz alıcı yenilikler bizi aynalardan uzaklaştırıyor. Sosyal medya bize her geçen gün daha fazla ve hızlı içerikler sunarken neden sayfalar çevirerek uzun yazılar okuyalım ki? Zaman, verimlilik birçok şeyden daha öne gelmiş kavramlarken bu sorunun akıllara gelmesi çok olası bir durumda.

Ancak bu kadar olumsuz olmalı mıyız? Hayır. Güzel haberler de var. Örneğin Gen Z’nin kitap kulübü fikrine yatkınlaştığı gözlemlenmiş. Bu insan etkileşimine, hız gerektirmeyen bir aktiviteye olan ilginin hâla yerini tamamen bırakmadığını göstermekte. Sonuç olarak, hepimiz hızla sürüklenmiyoruz, bir kısmımız burnumuzun ucunu gösterecek aynaları keşfetme yolunda önemli adımlar atıyor ve bu gerçekten de ümit verici.

Peki, yazımın sonuna kadar gelebilmiş okurlar varsa, sizler neler düşünüyorunuz? Distopik kurgular size nasıl hissettiriyor? Bir endişeye bürünüyor musunuz? En önemlisi burnunuzun ucunu görebilmek için bir ayna bulabildiniz mi ya da bulmaya çalışıyor musunuz?

Kaynakça:

Asimov, Isaac. Ben, Robot. İthaki, 2021.

Leave a Reply