Bilkent Üniversitesi ismini tüm dünyaya duyurmaya, başarısına başarı katmaya devam ediyor. Doktarasını Standford Üniversitesi’nde yapmakta olan Şükrü Burç Yılmaz bir Bilkentli olarak üniversitemizin adını yurtdışına taşımayı başaran isimlerden. Yılmaz, gerçekleştirdiğimiz röportajda eğitimine devam ettiği okulda Bilkentli olmanın avantajlarını bizlerle paylaştı. Şimdi kendisini biraz daha yakından tanıyalım.
GB: Şükrü Burç Eryılmaz kimdir, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İzmir Özel Fatih Fen Lisesi’ni bitirdikten sonra Bilkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisligi’nden mezun oldum. Bilkent’te okuduğum dönemide bir yaz süresince MIT’de dahi Türk olarak bahsedilen Prof. Fatih Yanik ile arastirmacı olarak çalışma fırsatım oldu. Bilkent’i bitirdikten sonra da Stanford Universitesi’nde doktoraya basladim, halen devam etmekteyim.
GB: Neden Bilkent? Yeniden seçme şansınız olsa yine aynı okul veya aynı bölümü seçer miydiniz?
ÖSS’den sonra üniversite tercihi için birçok üniversite gezdim, bunların arasında ODTÜ, Boğaziçi, Sabancı ve Koç da vardı; tercih için çok düşündüm. Ben lisanstan sonra iyi bir okulda doktora yapmaya kararlıydım, tercihimi de bu yönde yapmaya calıştım. Ne yapmak istediğini bilen biri Bilkent’i biraz gezip birkaç hocayla da konuştuktan sonra Bilkent’in bilim ve mühendislik alanlarında lider bir kurum olduğunu anlayabilir. Bilkent’e basladiğim andan itibaren tercihimde ne kadar haklı olduğumu fark ettim, mezun olduktan sonra yaşadığım birçok tecrübe de bunu gösterdi. Yeniden tercih yapma şansım olsa hiç düşünmeden tekrar Bilkent Elektrik Elektronik Mühendisliği’ni seçerim. Çünkü Bilkent’teki hocaların araştırma alanı olarak sınırları yok, yeniliklere çok açıklar. Tabi hocalarının birçoğu dünyadaki en iyi üniversitelerde tecrübe edinmiş araştırmacılardan oluşan bir okuldan daha farklı bir durum beklenemezdi. MIT ve Stanford’i gördükten sonra şunu kesinlikle söyleyebilirim, Bilkent’teki eğitim ve araştırmaların bu okullardakinden aşagı kalır yanı kesinlikle yok. Ayrıca hocaların ağları da çok geniş, yurtdışındaki iyi okulların hepsinde mutlaka Bilkent’teki bazı hocaları tanıyan biri bulunur.
GB: Bildiğiniz gibi “Bilkentli olmak ayrıcalıktır.” şeklinde bir slogAnımız var. Bilkentli olmanın ayrıcalıklı olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle düşünüyorum. Zaten sadece ben değil, MIT ve Stanford gibi okullarda tanıştığım hocaların birçoğuda düşünüyor bunu. Türkiye’deyken Bilkent’in ne kadar iyi bir okul olduğunu duymak insani pek heyecanlandırmıyor, çünkü Bilkent’in adı zaten Türkiye’deki sayılı üniversitelerle birlikte geçer. Ama düşünün, yurtdışında hocalar sizin isminizden Türk olduğunuzu anlayıp direk Bilkent’ten misin diye soruyor, sonra da Bilkent’teki tanıdıkları, kendileriyle çalısmış hocaları saymaya başlıyorlar; birden kendinizi sıcak bir sohbetin içinde buluyorsunuz. Bilkent’teki birçok hocanın iyi okullarla önemli bağlantıları var. Zaten MIT’de araştırmacıi pozisyonu bulmamda Bilkentte birlikte calıştığım Prof. Ali Kemal Okyay’in ve dersini aldığım diğer hocalarımın önemli rolü var, tabi sonrasında doktora için Stanford’dan kabul almamda da. Yeni mezun olmama rağmen Bilkentli olmanın ayrıcalığını her yerde görüyorum, eminim Bilkentli olmak ileride daha birçok kapı açacaktır bana.
GB: Bilkentli günlerinize geri dönecek olursak., nasıl bir öğrencilik süreci geçirdiniz?
Genel olarak gayet iyi bir öğrencilik dönemim oldu. Hocalarım ve arkadaşlarımla hep güzel anılarımız oldu. Yoğun ama keyifli bir donem olarak özetleyebilirim Bilkent’teki hayatımı. Haftaiçleri tipik bir Bilkentlinin sorumlulukları arasında olan sınavlar, raporlar, projelerle yorulduktan sonra haftasonunu danstan film gecelerine değişik aktiviteler ile geçirerek sonraki haftaya enerji depolardık. Kampüste kaldığım için gün içinde ders çalıştığım zamanlar dışında zaten arkadaşlarımla vakit geçirirdim.
GB: En çok zorlandığınız (ya da en çok sevdiğiniz) ders neydi?
En çok zorlandığım ders Fransızca oldu. Kelimelerin telafuzu olsun, objelerde ki dişi erkek ayrımı olsun beni zorlamıştı.. Sınıfın ve hocanın eğlenceli olması bunu telafi etti biraz. En sevdiğim ders de sosyal psikoloji dersidir. Mühendislik derslerinden sonra bu ders bana bir çesit rahatlama seansı gibi gelmişti. Dersi son yılımda aldım, daha önce alıp bu kadar seveceğimi fark etseydim başka psikoloji dersleri de alırdım Bilkent’te. Zaten Stanford’da psikoloji dersi almayı planlıyorum.
GB: Bilkentli günlerinize ait unutamadığınız bir anınızı anlatın desek…
Bizim bölümümüzde son donemde bir proje dersi var, çok şey öğreten ama tabi öğrencileri de bezdiren bir ders. Projenin sözlü sınavı vardı, herkese tek tek soru sorulacaktı ama telsizin de çalışır biçimde hazır olması gerekiyordu. Tabi çoğu kisi son güne bırakmış, labda sabahlamaya hazır kalabalık bir öğrenci topluluğu var. O gece de Sertap Erener/Demir Demirkan konseri vardıcBilkent’in düzenlediği. Zaten son senemiz deyip birkaç kisi cıktık konsere gittik, konser sonrası oyalanma sohbet derken sabah oldu, tabi hala çalışan bir telsizimiz yok. Biz artık olan oldu derken, hocalar gelip sözlünün sonraki haftaya ertelendiğini açıkladı. Tabi herkes sevinç içinde ama en çok biz sevinmişizdir herhalde; konseri de iyiki kaçırmamışız.
GB: Geleceğe yönelik planlarınız nelerdir? Hedefinizde neler var?
Geleceğe yönelik planlarım doktoradan sonra Amerika’da biraz daha tecrübe kazanıp Türkiye’ye öğretim görevlisi olarak dönmek. Tahmin edebileceğiniz gibi hoca olmayı en çok istediğim yerlerden biri Bilkent. Türkiye’de araştırmaların sanayiye yansıması konusunda bazı eksiklikler var, tabi bu son yıllarda biraz değişti yine Bilkent’teki hocalar sayesinde. Ben de Türkiye’ye dönüp hem bilime hem ekonomiye katkıda bulunmak istiyorum. Ayrıca Türkiye’de bilimin daha disiplinlerarası gerçekleşmesi gerektiğine inanıyorum, bu amaca yönelik fizik, kimya ve özellikle biyoloji alanındaki teknolojilerin mühendisliğe uygulanabileceği, mühendislik teknolojilerinin de tıbba uygulanabileceği projeleri hayata geçirmek planlarım arasında.
GB: Başta mezun olduğunuz bölüm öğrencilerine, sonrasında diğer Bilkentli arkadaşlarımıza iletmek istediğiniz bir tavsiyeniz var mı?
Mühendislik, öğrencileri biraz yoran bir alan. Bölümde okuyan öğrencilere tavsiyem, derslerden sıkıldıklarında kendilerini ileride Bilkent mezunu olarak bulunacakları güzel konumları düşünerek motive etmeleri. Tabi bunları yaparken Bilkent’teki sosyal aktivitelerden uzak kalmamalılar. Yurtdışındaki okullara doktora için başvuracak öğrenciler varsa, kesinlikle Bilkent’teki hocalarla çalışmalar yapmalarını öneririm. Not ortalaması önemli ama en önemli faktör değil; Bilkent’teki bir hocayla yaptiğiniz çalışma ve aldığınız referans size en iyi not ortalamasının açamadıgı kapıları açacaktır. Bilkent’teki hiçbir öğrencinin geleceğinden endişe etmesi gerektiğini düşünmüyorum. Bilkent’te iseniz ve ileride ne yapmak istediğinizi belirleyip ona göre adımlar atarsanız, gelecekte çok iyi bir konumda olacağınızdan emin olabilirsiniz.
GB: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz
Ben teşekkür ederim.
hasan
Gerçekten güzel bir yazı olmuş. Tesekkurler.