1-Merhaba İmran Hanım, öncelikle bize vakit ayırdığınız için size çok teşekkür ederiz. Sizi biraz daha yakından tanıyalım, İmran Avcı kimdir? Eğitim hayatını hangi okullarda tamamlamış ve şuan ne yapmaktadır?

Aslında ben size teşekkür etmeliyim çünkü yurt dışında yaşamak bakış açımı oldukça değiştirdi ve söyleyecek çok şey var, o yüzden bunları sizin vasıtanızla söyleyebilecek olmak beni gerçekten de çok mutlu ediyor.

Her ne kadar evlenmiş ve de soyadımı değiştirmiş de olsam ben hala İmran Akça olarak tanıtıyorum kendimi soranlara, alışkanlık sanırım. Aksaray’da doğdum, Aksaray Fen Lisesini bitirdikten sonra Bilkent Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümüne girdim. Ardından Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji bölümünde master yaptım ve 2009 senesinde Üniversity of Twente Integrated Optical Micro systems grubuna doktora öğrencisi olarak kabul edildim. 5 Aralıkta tez savunmam var ve sonrasında doktor oluyorum kısmetse. Şuan doktoramı bitirmekle meşgulüm, ama bir yandan da post-doc başvurularıyla uğraşıyorum.

2- Neden Fizik Bölümü?  diye sorsak size…

Dediğim gibi aslında elektrik-elektronik mühendisliği okudum ben, ama 2. sınıftayken Fizik bölümünde Prof. Atilla Aydınlı ile çalışmaya başladım. Bilmeyenler için belirteyim, Atilla Bey Integrated optics (Tümleşik optik) çalışıyor, ve konusundan da oldukça başarılı ve bilgili bir insan. Çok mükemmel bir grubu vardi Atilla Bey’in; Feridun Ay,  Aşkın Kocabaş, Coşkun Kocabaş, İsa Kiyat, Aykutlu Dâna. Onlardan çok şey öğrendim ve gerçekten de çok zevk aldım optik çalışmaktan. O yüzden doktora konumda da yine Integrated Optics çalışan bir grup seçtim. Fizik aslında elektrik-elektronik bölümünün olmazsa olmazıdır, belki de bu yüzden ilgimi çekti. Tabi bir de mühendislerin ve fizikçilerin problemlere yaklaşımları farklı, dolayısıyla farklı çözüm yollarını öğrenmek de güzel bir deneyimdi.

3- Bilkent Üniversitesi ‘ni  İmran Avcı’nın  gözüyle okuycularımıza aktarmak isteriz, Siz üniversitemizi nasıl değerlendirirsiniz?

Bilkent Üniversitesi eğitim kalitesi oldukça yüksek bir okul, hatta Avrupa’daki birçok okuldan çok daha yüksek kalitede olduğunu söyleyebilirim buna şuan bulunduğum okul da dahil. Öğrenci iken insan çok fazla bunun farkına varamıyor, ama özellikle yurt dışına çıkacak olursanız aldığınız eğitimin ne kadar kaliteli olduğunu ve de aslında ne kadar çok şey öğrendiğinizi görüyorsunuz.  Tek olumsuz görüşüm sanırım eğitimin fazla pratiğe dayalı olmaması olurdu, teori olarak gayet donanımlıyız, fakat ben kendi adıma pratikte eksiklerimin olduğunu hissediyorum bazen.

Bir de nanoteknoloji adına aslında çok fazla imkana sahip bir okul Bilkent, UNAM bile tek başına Avrupa’daki bir çok araştırma laboratuvarından daha yüksek teknolojiye sahip. Fakat ben bu imkanların yeterince verimli kullanılmadığını düşünüyorum, en azından 4 sene önce durum böyleydi. Öğretim üyelerimiz dünyanin sayılı okullarından mezun çok bilgili insanlar, teknik olarak da hiçbir eksiğimiz yok ve üstelik kaliteli öğrenci sayımız oldukça fazla,  peki neden hala Avrupa’nın en iyi ilk 3 okulu arasında değiliz? Sıralama da aslında çok önemli bir kriter değil, asıl önemli olan ne kadar güzel iş yaptığımız ve bunun ne kadarını satılabilir ürün haline getirdiğimiz. Bunları Bilkent’e zarar vermek için söylemiyorum, aksine potansiyelimizin aslında ne kadar büyük olduğunu görün diye belirtiyorum. Bir Bilkent mezunu olarak ben eminimki imkanlarımızı daha verimli kullanabilirsek,  Bilkent Üniversitesi  çok daha güzel yerlere gelecektir.

4-Bildiğiniz gibi ‘Bilkentli Olmak Ayrıcalıktır’ gibi bir sloganımız var, siz bu sözün yansımalarını iş hayatınızda tecrübe ettiniz mi?

Bilkent mezunu olmak tabiki bir ayrıcalık. Özellikle Türkiye’de hakikaten de birçok kapıyı açar sadece Bilkent’liyim demek bile. Lakin Bilkent’in yurt dışında yeterince tanıtımının yapıldığını düşünmüyorum, Bilkent mezunuyum dediğimde pozitif geri dönüşüm  aldığım kişi sayısı oldukça az. Amerika’da sanırım daha fazla tanınıyordur, ama Avrupa için aynı şeyleri söylemek zor.

5- Hollanda’da devam eden eğitiminizden bahsedecek olursak kabuul edilme aşamanız nasıl gerçekleşti ve Bilkent’den hazır bir şekilde buraya geldim diyebiliyor musunuz?

Aslında Hollanda seçeneklerim arasında yoktu, hatta Avrupa’da doktora düşünmüyordum. Fakat tebdil-i mekanda ferahlık vardır derler, Bilkent’te yaklaşık 7 yıl geçirdikten sonra bir 5 sene daha kalıp kalmak istemeyeceğimi sordum kendime. Farklı ortamlar görmek, değişik insanlarla tanışmak cazip geldi ve Amerika başvuruları için geç kalmış olduğumdan dolayı Avrupa’ya yöneldim. Şuan doktora yaptığım grupta Atilla Bey’in eski doktora öğrencisi Feridun Ay post-doc olarak çalışıyordu, onun da sayesinde başvurumu yaptım ve 2 gün içerisinde kabul edildim.

Çalıştığım doktora projesini biyomedikal optik diye adlandırabiliriz, aslında çok heyecan verici bir konu. Hastanelerde görüntülemede kullanılan Optical Coherence Tomography diye bir alet var ve biz bu aletin ebatlarını ve de maliyetini nanoteknoloji kullanarak azaltmaya çalıştık ve oldukça da başarılı olduk. Aslında biyomedikal, elektronik bölümünde okuduğum zamanlarda seçmeyi düşündüğüm bir alandı, hatta Prof. Ergin Atalar ile 1 sene kadar bir projede çalıştım büyük bir keyifle. Aslında hem optik hem de biyomedikali bir projede birleştirmek gibi bir hayalim vardı ve doktoramda bu hayalim gerçek oldu.

Bilkent’ten şuanki çalıştığım gruba geldiğimde ders almama bile gerek kalmadı, çünkü verilen hemen hemen her dersi önceden almıştım, dolayısıyla Bilkent’ten hazır bir şekilde geldim Hollanda’ya.

Sohbetimize İmran Avcı’nın   Bilkentli Günlerine geri dönerek devam ediyoruz…

7-İmran Hanım, Bilkent’te nasıl bir öğrenciydi ?

Boş durmayı hiç sevmem ve öğrenciyken de böyleydi bu. YazlarI da dahil olmak üzere neredeyse her akşam ve hafta sonu fizik lab’ında çalıştım 4 sene boyunca.  Gerçi bunda biraz da Ankara’nın etkisi oldu. Bilkent İstanbul’da olsaydı eminim bu kadar çok çalışamazdım.

8-Bizim ile unutamadığınız bir anınızı paylaşmanızı istesek…

Elektrik-elektronik bölümünde analog elektronik dersinin asistanıydım. Hedef HF radyo alıcısı yapmaktı. Bütün devre elemanlarının üzerine monte edildi bir kart (board) vardır, teker teker bütün devre elemanlarını lehimlemek suretiyle koyarsınız ve sonunda çalışan bir radyo alıcınız olur. Ergün Hırlakoğlu abimiz dersin teknisyeniydi. Bir öğrenci stepleri karıştırmış ve yanlış parçaları lehimlemiş, ve bir şekilde o kartın delinip parçaların çıkartılması gerekti. Ergün ağabey öğrenciye kartını getir delmemiz lazım dedi, birkaç dakika sonra bu kızcağız öğrenci kimlik kartıyla geldi, kart tabirini yanlış anlamış ve kimlik kartının delinmesi gerektiğini düşünmüş, sanırım bu şekilde cezalandırılacağını sandı. Öğrenci de dahil hepimiz çok gülmüştük. Ergün abinin yüzünü hatırladıkça hala kendimi alamam gülmekten.

9-Bilkent Üniversitesi öğrencilerine ve okuyucularımıza tavsiyeleriniz nelerdir?

Bilkent gerek eğitimi gerekse ortamı itibariyle çok farklı ve güzel bir okul. Bilkent mezunu olmak da hayata karşı duruşunuzu daha da sağlamlaştırıyor. Derslerin çok yoğun olduğunu biliyorum ama kendinize fırsat yaratıp başka uğraşlarda bulunmanızı tavsiye ediyorum, özellikle sporla ilgilenin, ve bunu süreklilik haline getirin. Üniversiteden mezun olduğunuzda tam donanımlı birer birey olmanız her anlamda size büyük fayda sağlar. Ve eğer fırsatınız varsa mutlaka yurt dışı deneyimi edinin, özellikle ülkenizi seviyorsanız yapın bunu, çünkü  açık fikirli, değişime açık bireyler sayesinde ilerleyebiliriz ancak. Ve tabi şuan değerini bilmediğiniz birçok şeyin aslında ne kadar önemli olduğunu, Türkiye’nin ve Türk insanının aslında ne kadar farklı ve kıymetli olduğunu da göreceksiniz bu sayede. Yeri geliyor ufacık detaylar  bile insanı Türkiye’ye geri dönmek için cezbedebiliyor ve geri döndüğünüzde de her şeyin kıymetini daha iyi anlıyorsunuz.

İmran Hanım’a Gazete Bilkent ailesi olarak teşekkür ediyoruz.

 

Leave a Reply