GazeteBilkent, Bilkent mezunlarını sizlerle buluşturmaya devam ediyor. Ayın sonuna yaklaşırken, Bilkent’ e bu kez de Sayın Aziz Emre Günel’in penceresinden bakıyoruz. 

GazeteBilkent: Aziz Emre Günel kimdir?

Günel:  1973 Ankara doğumluyum. İlk, orta, lise öğretimlerim ile birlikte üniversiteyi de Ankara’da bitirdim ve mezun olduktan 14 gün sonra işe başladım. 7,5 sene Unilever’de Endüstriyel deterjan sattım, daha sonra Frito-Lay’e geçtim ve PepsiCo Inc.’da yaklaşık 9 sene çalıştım, son 6,5-7 aydır da Kraft Foods’ta bulunuyorum.

GB: Bilkent’i ve bölümünüzü tercih etme sebepleriniz nelerdi?

Günel:  Ben 1991 girişliyim Bilkent’e, o zamanlar ilk mezunlarını vermişti ama hala yeni bir üniversiteydi. İyi bir eğitim verebilecek çok fazla olanağa sahipti gerek öğretim üyeleri olsun, gerek kütüphanesi olsun, gerekse sayın Doğramacı olsun. Okuldan daha öte bir şey kurulduğunu düşünüyordum dolayısıyla Bilkent Üniversitesini tercih ettim. Bölümüme gelince, İşletme veya İktisat okumak istiyordum. İşletmeyi tercih etmemin ise iki sebebi vardı, ilki o zamanlar çok popüler bir bölüm olması, ikincisi ise hiçbir zaman kendimi bir mühendis veya konservatuarda sanatçı olarak görmüyordum daha sosyal dallara yönelmem gerektiğini düşünüyordum ve bu sosyal dallar arasında da beni en fazla ilgilendireceğini düşündüğüm meslek işletmeydi.

GB: Bilkentli günleriniz nasıl geçiyordu?

Günel: Aslında 4 seneyi farklı farklı fazlandırmak gerekiyor. İlk sene “Üniversite rahatmış aslında” şeklinde geçti, ikinci sene biraz daha keyif almaya başladım ama galiba en fazla üçüncü sene aldığım derslerden keyif aldım. Ben aslında satış ve pazarlama yaptım ama finansta devam etmeyi düşünüyordum o yüzden 4. sınıfta aldığım dersler daha çok ilgimi çekiyordu. Özetle, son senelere doğru daha çok keyif aldım diyebilirim. Sonuçta Dünya ile daha çok iç içe geçiyorsunuz, sosyal olarak gelişiyorsunuz, arkadaş çevreniz genişliyor.

GB: Bilkent’teki kulüp aktivitelerinizden bahsedelim biraz da…

Günel: Hala var mı bilmiyorum ama P.E.T.E.K. isminde bir kulübümüz vardı. Politik bir partinin üniversite parçasıydı. Kulübün ilk kurulduğu sene bölüm seçimlerine katıldım, benim de üniversitede ilk yılımdı. İlkinde kazanamadım fakat 4. sınıfta tekrar katıldım ve fakülte başkanlığı yaptım. Son derece aktif yıllar geçirdim hatta bu sosyallik yüzünden son sene neredeyse sınıfta kalıyordum. İlk dönem ortalamam 2’nin altındaydı, ikinci dönem sosyal faaliyetlerimizin yoğunluğunun içerisinde ortalamamı toparlamak için epey uğraştım ve yoğun bir çalışmayla beraber hocalarımın da desteğiyle sorun yaşamadan mezun oldum.

GB: Sizin de dediğiniz gibi yoğun ve bol aktiviteli yıllar geçirmişsiniz. Yine de bütün bunların yanında, Bilkentli günlerimde keşke şunu da yapsaydım dediğiniz bir şey var mı?

Günel:  Şuan geri dönüp baktığımda keşke derslere biraz daha ağırlık verseydim diyorum. Karşınıza öğrenmek için o kadar çok vaktinizin olduğu bir dönem bir daha çıkmıyor. Dolayısıyla zaman geçtikçe bilgiye bir açlık hissediyorsunuz.

GB: Yeniden tercih yapma şansınız olsa yine Bilkent’i seçer miydiniz?

Günel: Evet Bilkent’i tercih ederdim ama İstanbul’da okumayı daha çok tercih ederdim diyebilirim.

GB: Neden İstanbul?

Günel: Şimdiye kadar birçok şehirde yaşama fırsatım oldu ve hepsine baktığınızda İstanbul’un Dünya ile olan bağlantısını görebiliyorsunuz. Bilkent üniversite olarak bizi Dünya’ya bağlamakla beraber eğer İstanbul’da ki olanaklara da sahip olsaydı farklı bir ticari bakış açısı da kazanabilirdik. Bu nedenle, Bilkent İstanbul’da olsaydı daha iyi olurdu gibi bir ibare daha doğru olabilir.

GB: Bizimle Bilkent’e dair bir anınızı paylaşır mısınız?

Günel: O kadar çok var ki… Ama biraz önce bahsettiğim konuyla alakalı olarak şöyle bir anım var; 4. sınıfın 2. dönemi seçmeli bir finans dersi aldım, tüm sınıf toplamda 10 kişiyiz ve tüm iyi öğrenciler o derste. Ortalama 85 dolaylarında çıkıyordu, benim notlarım da 15-20 civarı…  Hem çok çalışamadığım hem de çok anlamadığım bir dersti fakat 40 puanlık bir grup çalışması vardı, ben de ona güveniyordum. Konsey olarak mayıs şenliklerini düzenlediğimiz ve tam yoğunluğun olduğu sıralarda bir gün dersin hocası ile karşılaştık, hal hatır sordu. İyi de anlaşırdık kendisiyle. “Ödeve başladın mı?” dedi. “Hocam grup çalışması işte yapıyoruz beraber.” dedim. “Emre senden bi’şey rica edicem, sen grup çalışması yapma tek başına bir çalışma yürüt.” dedi. Ödevin teslim edilmesine de 11-12 gün kalmıştı ve içerik olarak borsadan seçtiğimiz bir sektörle ilgili veri toplayıp, analiz yaparak ilerletmemiz gereken bir ödevdi. “Tabii hocam.” dedim hiç ikiletmedim bile. 7-8 gün, gece de dahil olmak üzere çalıştım, hatta gece 10 gibi hocayı arayıp yardım istediğim de olmuştur. Ödevi tamamlayıp teslim ettim. Dersin finaline girdiğim zaman ödevi tek başıma yapmış olmamın da etkisiyle güzel bir not alarak tahminimin üstünde bir harf notuyla geçtim dersi. Aynı zamanda, son sene çalışma grubunuzun kendinizi odaklamak açısından ne kadar önemli olduğunu da gördüm. O dönemde iyi bir çalışma grubum vardı dolayısıyla derslere daha kolay adapte olabildim. İrfan ve Anıl’a da bu vesile ile teşekkür etmek isterim.

GB: Bilkent’te “Hayata bakış açımı değiştirdi.” diyebileceğiniz bir öğretim üyesi var mı?

Günel: Hiç unutmuyorum, rahmetli hocam Ümit Berkman bir dersinde “Gelen yıllar satıcının yılı olacak.” demişti. Unilever okula geldiğinde de herkes pazarlama, finans isterken ben satış istiyordum, bu kararımda büyük bir etkisi oldu diyebilirim.

GB: Daha öncesinde de Frito-Lay’de çalışıyordunuz, gıda sektörünü tercih etmenizin özel bir sebebi var mı? Yaptığınız iş sizi tatmin ediyor mu?

Günel: Sektör mü beni seçti ben mi sektörü orası biraz karışık ama bir noktadan sonra ne sattığınıza o kadar dikkat ediyor musunuz bilmiyorum, yüksek seviyede zorluk gerektiren işler yapıyoruz. Bir gün elinizin altındaki her şeyden vazgeçebilme lüksünüzü kaybetmeden, yaptığınız işin de hakkını vererek hayattan keyif almak gerekiyor. Yaşanılacak yer ve yapılacak işin seçilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

GB: Yoğun bir çalışma temponuz olduğunu biliyoruz, bu yoğunluğun içinde kendinize de yeterince zaman ayırabiliyor musunuz?

Günel:  Enteresandır, sabah 7 ile akşam 11 arasında yaşadığımı idrak ettim ki bu büyük bir zaman dilimi. Sabahları spor yaptıktan sonra işe geliyorum, Satış da zaten sosyal ve dinamik bir iş olduğu için burada da sosyalliği kaybetmemeye çalışıyoruz. Akşamları ise İstanbul’da yaşıyor olmanıza rağmen iyi bir planlamayla İstanbul’un sunduğu her imkandan faydalanabilecek zamanı kendinize yaratabiliyorsunuz. Yüzmek istiyorum derseniz havuzlar 10’da kapanıyor, alışveriş yapmak isterseniz aynı şekilde, gece hayatının ise zaten limiti yok. Aile yaşamı için de birlikte sosyalleşebileceğiniz birçok yer olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, Türkiye ileriye doğru koşan bir ülke, artık havayolu şirketleri uçuş planlarını sabah gidip akşam dönebileceğiniz şekilde planlıyor, bu tarz uzak mesafeli aktiviteler planlamak da mümkün. Yoldayken telefonla konuşmayı, yemek yerken kitap okumayı tercih edeceğiniz bir hayat ister istemez sizi bekliyor ve bu tempoya bir süre sonra alışıyorsunuz.Bu sebeple, yorgun hissetmediğiniz sürece kendinize zaman ayırmanız ve çalışma hayatı-sosyal yaşam dengesini kurmanız oldukça kolay. Tabii bu planlamaları yapmamda bana yardımcı olan çok iyi bir asistanım olduğunu da söylemem gerek…

GB: İleriye yönelik bir gün gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz veya hedefiniz var mı?

Günel: Başlıklardan birisi her zaman politikadır. Üniversitedeki bu keyfim yıllar geçtikçe belki de bencil bir hal aldı. Kamran İnan, yanlış hatırlamıyorsam, bir kitabının önsözünde şöyle diyor; “Gençliğimde tüm dünyayı değiştirmek isterdim. Hayatı biraz gördükten sonra, kendi ülkemi değiştirmek istedim. Yıllar sonra şimdiyse kendim değişmemeye çalışıyorum.” Yani günümüzde çok daha idealist başladığınız bir hayat ister istemez hayatı daha ideal kılma yoluna geçiyor. Bu noktadan baktığınızda, daha Kraft Foods Corp.’de, yurt dışında, yapabileceğim işler olduğunu düşünüyorum.

GB: Son olarak; biz Bilkent Üniversitesi öğrencilerine ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? 

Günel:  Fırsat varken daha çok şey öğrenmekten zarar gelmez. Ben hayta bir öğrenciydim, şimdi keşke daha fazla okusaydım diyorum ama bunu derken daha fazla not almaktan bahsetmiyorum. Mezuniyet ortalamanızın iş hayatında bir risk unsuru olduğunu düşünmüyorum. Biz Kraft Foods’ta 3 boyutlu ve “multi competition” dediğimiz rekabet gerektiren bir iş yapıyoruz, bu da inanılmaz derecede mücadele gerektiren ama bir o kadar da keyifli bir iş. Dolayısıyla mal satmanın ötesinde bu satışı nasıl yönettiğiniz, hangi bakış açılarına sahip olduğunuz ve bu konularda kendinizi geliştirmeniz daha önemli.

GB: Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz Emre Bey.

Günel: Ben teşekkür ederim.

Leave a Reply