Gazete Bilkent’in Şubat ayı röportaj konuklarından bir diğeri de Amerika’da yaşamını devam ettiren başarılı bir Bilkentli : Duygu Aktan

Gazete Bilk556205_10150818867513885_1844301366_nent: Öncelikle adınız ve soyadınızı öğrenebilir miyiz? Kendinizden, eğitim ve iş hayatı sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Duygu Aktan: Merhaba! Duygu Aktan ben, 2008 Mütercim-Tercümanlık mezunuyum. 2009’da New York’a taşındım, NYU’ da otelcilik ve finans üzerine masterımı tamamladıktan hemen sonra burada çalışmaya başladım. Şuan Hilton Otellerinde finansal analistlik yapıyorum ama vazgeçemediğim tüm sevdalara da zaman ayırmaya çalışıyorum. ACupofDee.blogspot.com’u yarattım mesela. Moda/Stil/tasarım konularında tümüyle bana ait yazı ve fotoğraflarımı paylaşıyorum. Bir de Cup of Dee diye bir aksesuar markası cikardim, onu da ilerletmeye çalışıyorum bir yandan. :)

GB:Üniversite eğitimi için Bilkent’i seçme nedeniniz nelerdi?

DA:Özel üniversiteler arasında pek çok alanda daima lider konumda olması, en az bilime verdiği kadar sanata çok büyük önem vermesi ve bu alanda yatırım yapıyor olması başlıca sebeplerdendi. Bir de tabi herkes gibi ben de adimin en iyisi olduğu bilinen bir okulla yan yana anılmasını istiyordum.

GB:Hangi bölümden mezun oldunuz? Bu bölümü tercih etme nedeniniz nelerdi?

DA:Mütercim-Tercümanlık. Kendimi bildim bileli edebiyata ve yazı yazmaya düşkün biri olmuşumdur. Bir de çok meraklıyımdır. Aklimin bir tarafı hep Türkiye ve Türk kültürü dışında neler olup bittiğini düşünürdü o dönemler. O yüzden sanırım başka kültürlere geçiş kapısı olan yabancı dillere hep yatkın olmuşumdur. Bir de hiç mühendis, avukat vs olmak zorundasın diyen bir ailem olmadı. Ne istersen onu seçmekte özgürsün dediler ben de tabi ki farklı kültürlerin özüne inip onları anlamayı tercih ettim.

GB:Okuduğunuz süreçte veya sonrasında bu bölümü okuduğunuz için bir pişmanlık duydunuz mu?Eğer şansınız olsaydı başka bir bölümde okumak ister miydiniz?

DA:Asla pişmanlık duymadım. Şuan tam zamanlı olarak çevirmenlik yapmıyor olsam da, her şeyden önce Fransız ekolüyle Bilkent ve bu bolum sayesinde tanıştım ve bu hayatimin vazgeçilmez bir parçası oldu. Sırf çok yönlülüğü sevdiğim için ikinci soruya da İletişim ve Tasarım diye cevap verebilirim sanırım. Gerçi 40 kere Bilkent’te okusam, her seferinde farklı bir bolum seçerdim! :)

GB:Sizce Bilkentli olmak bir ayrıcalık mıdır?Bunu okurken ya da mezun olduktan sonra nerelerde gördünüz?

DA:Bilkent’le ilgili hiç unutmadığım anlardan birini aslında oradan binlerce km uzakta, New York’ta yasamıştım. Gittiğim okul, NYU New York’un en basarili, büyük ve koklu özel üniversitesidir. Tabi haliyle muazzam bir kariyer merkezi vardır. O merkezde ben ne yapsam da bir ise yarasam diye sağı solu kurcaladığım günlerden birinde karşıma kocaman bir yurtdışı üniversite tanıtım masası çıktı ve o masada Türkiye’den BIR TEK üniversite vardı, Bilkent. Broşürler New York’lu öğrencileri ve eğitimcileri kısa bir sure için de olsa Bilkent’e gelip çalışmaya/okumaya davet ediyordu. Bir kere daha altını çizmeme gerek var mi? Bırakın Türkiye’yi, Avrupa’daki dünyaca unlu Oxford, Cambridge gibi okulların yanında bir de Bilkent broşürleri veriliyordu. Kısacası yurtdışında ülkemizdeki çağdaş eğitim anlayışının temsil edilmesi ve bu sayede olumlu, yapıcı bir etki bırakılması anlamında rakipsiz olduğu düşünülünce, evet Bilkentli olmak bir ayrıcalıktır.

GB:Okuduğunuz dönemde bölümünüzde en sevdiğiniz hocalarınız kimlerdi ve dersleriniz nelerdi?

DA:Bütün hocalarımın benim hayatıma katkısı çok büyüktür ama herkes gibi benim de içime diğerlerinden azıcık daha fazla islemiş olan bir iki hoca var elbette. İngilizce çeviri derslerinden Şirin Okyayuz Yener ve Barbara Blackwell Gulen! Bu iki hocanın bendeki yeri çok ayrıdır. Ayrıca sevgili Hamit Hocamı da unutmam mümkün değil. Kendisi keskin zekası ve zor Fransızca sınavlarıyla bölümümüzde bir efsanedir.

GB:Okuduğunuz dönemde keşke yapsaydım veya yapmasaydım dediğiniz şeyler var mı?

DA:Zamanın ne kadar çabuk geçtiğini daha erken fark etseydim son seneye sığdırmaya çalıştığım bütün sosyal aktiviteleri ilk seneden yapmaya başlardım. Sosyal kulüpler özellikle cevre genişletme ve ilginizi çeken herhangi bir dalda kendinizi ilerletmeniz anlamında çok önemli. Ayrıca bugünkü aklim olsaydı “bolum izin vermiyor, ders listemizde yok” vs gibi bahanelere başvurmadan gidip deli gibi başka bölümlerden bir iki ders alırdım. Üniversite eğitiminde asil amaç kişinin kendini daima yeni şeyler keşfederek geliştirmesi olmalıdır.

GB:Okuduğunuz dönemde aktif olduğunuz bir etkinlik, kulüp ya da okul takımı var mıydı?

DA:Sualtı dalış kulübüne üyeydim, çok aktif bir kulüptü benim zamanımda. Hala öyledir umarım. Bodrum’a dalışlara giderdik. Bir de okulumuzun tek eksiği sayılabilecek olimpik yüzme havuzumuz olsaydı kesinlikle yüzme takımında olurdum. İçimde kaldı o konu. Siz benim yerime de hesap sorun. Bir havuz olması şart!

GB:Geleceğe yönelik planlarınız nedir?

DA:Kariyerime New York’ta devam etmeyi planlıyorum. Ama Türkiye’yle bağlarımı asla koparmıyorum, her sene gelmeye çalışıyorum. İki ülkenin kültürleri arasında bir köprü oluşturma fikri benim çok hoşuma gidiyor. Bir başka bloğum sayesinde -duyguaktan.blogspot.com- Türk okuyucusuna buradaki günlük yasam ve sosyal konularla ilgili fikir kazandırabilmek, ve ayni şekilde burada tanıdığım/tanışacağım Amerikalıların önünde modern Türkiye Cumhuriyetini temsil edebilmek bana büyük keyif veriyor. Şuan kendi New York deneyimlerimi anlattığım bir kitap projesi ile Amerikan kültürüyle ilgili güncel konuları ele alan Amerikalı bir yazarın kitabinin Turkce’ye çevirisi üzerinde çalışıyorum. Bu iki projeyi gerçekleştirerek tam olarak arzu ettiğim kültürel köprüyü kurmaya daha da yakınlaşmayı umuyorum.

GB:Hala Bilkent ile bağınız devam ediyor mu?

DA:Tabi ki. North America Alumni çok aktif. New York, Boston, Washington DC gibi büyük şehirlerde sürekli organizasyonlar ayarlayıp bir araya geliyoruz. Benim bizzat düzenlediğim buluşmalar da olmuştu hatta.

GB:Son olarak başarılı bir mezun olarak Bilkentli öğrencilere vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?

DA:Hayatta bazen günlük koşuşturmalar içinde boğulup kendi dünyası dışına bakamaz hale gelebiliyor insan. Lütfen içinde bulunduğunuz koşullar ne olursa olsun daima kendi dünyanız dışında neler olup bittiğini takip edin. Bir de sunu unutmayın hayatta sadece kendinizle yarışmanız yeterlidir. Tüketici toplumların zorla dayattığı “komsuyla yarış” kavramına aldanmayın ama kendinizi asmaya çalışmaktan da asla vazgeçmeyin. Bu iki ilkeyi benimseyebilirseniz hayat size bol bol basarı da getirir, ask da para da.

Çok teşekkürler!

GB: Sevgili mezunumuz Duygu hanıma bu içten cevapları ve sıcak sohbeti için çok teşekkür ediyoruz. Kendisine hem mesleki hayatında hem de bir iş hayatına dönüştürmeye başladığı hobileri konusunda ilerlemesini temenni ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz.

Leave a Reply