1-) Türkiye’nin bu kadar sorunu varken niçin biz anayasa yapımıyla uğraşıyoruz?
Anayasa devlet teşkilatlanması demektir. Böyle olması nedeniyle nasıl yönetileceksiniz, neyi meşru görüp görmeyeceksiniz bütün bunlar anayasayla ve onun yarattığı anayasal düzenle belirlenir. Bu nedenle evet bunca sorunu çözmek için anayasa yapımıyla uğraşmamız gerekir.
2-)Şu an ki meclisin anayasa yapmaya yetkisi var mıdır?
Anayasa yapma meselesinde kim yetkilidir sorusu tartışmaya elverişli bir mesele değildir. Zira hukuki bir mesele değildir. Anayasa yapımı hukuk düzenini yeni baştan yaratma faaliyetidir. Daha önceki hukuk düzenleri buna izin vermeyeceğine göre, yenisini yapma yetkisi de hiç bir yerde yazmaz. Meclis veya herhangi bir kurum, bu yetkiyi bir yerde yazıyor diye kullanmaz. Meclis, milletin temsilcisi olduğundan dolayı kullanır. O yüzden meclisin yetkili olup olmadığı tartışması gereksiz bir tartışmadır. 1876, 1921 ve 1924 anayasaları, bu yetki bir yerlerde yazılı diye yapılmadı. 1921 ve 1924 meclisin kendini yetkili görmesiyle yapılan anayasalar. Kaldı ki darbeciler bu yetkiyi hiç bir yerden almadılar. Ama yaptıkları anayasalarla 50 yıldır yönetiliyoruz. Anayasa yapım meselesi hukuk meselesi değil; siyaset meselesi, siyasi karar meselesidir. Toplumsal destek var mı ve meclis toplumsal onaya dayanıyor mu önemli olan budur. Şu an ki meclis toplumsal onaya dayanıyor bu konuda kuşku yok. Kaldı ki hiç bir toplumsal onayı olmayan darbecilerin yaptığı anayasayı kullanırken toplumsal onaya dayalı bir meclisin yetkili olup olmadığını tartışmak, demokrasi, vicdan ve insanlık namına affedilebilir bir yaklaşım olmaz.
3-) Anayasalar yani ortak mutabakat metinleri halkın tamamını mutlu edebilir mi ya da hangi oranda bir temsil ve memnuniyet yeterli olarak kabul edilebilir?
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir diye bir kural yoktur ama böyle olması arzu edilir. Hiç bir anayasa toplumsal sözleşme değildir ama olması arzu edilir. Anayasalar toplumsal sözleşme üzerine kurulsun ki daha demokratik olsun denir ama bütün anayasalar böyledir diyemeyiz. Neredeyse bir elin parmaklarını geçmez böyle anayasalar. Bunun yanında anayasanın doğasından dolayı anayasa hayatın her alanını düzenleme iddiasında değildir. siyasal sistemi düzenler ve bu oranda toplumsal hayata müdahale eder ya da toplumsal hayatın kendi halinde gitmesi için kurumsal süreçler yaratır, demokratik anayasalar. Ne kadar detaylı bir anayasa yaparsanız toplumsal mutabakatı sağlamak o kadar zorlaşır çünkü anayasa ne kadar detaya inerse o kadar çok itirazlar başlar ama soyut bir çerçevede kalırsa itiraz az olur; toplumun hayatına ve kültüre dair pek çok konu anayasada düzenlenmezse daha sonraki tartışmalara bırakılır ve toplum değişir normlar değişir ve insanlar kendilerine ait olan kararları değiştirirler. Bunların hepsini anayasaya sabitlemek sorun yaratmak demektir. Ne kadar çok sabitlenirse o kadar toplumsal mutabakattan uzaklaşılır. Bundan dolayı anayasa yapımında detaylı bir anayasa tercihinden kaçınılmalıdır. Herkesi memnun edecek bir anayasa yapamazsınız ama ne kadar çok çerçeve anayasa yaparsanız memnuniyetsizlik o kadar az olur, toplumsal sorunların siyasal müzakereler ve dinamiklerce çözülmesi o kadar kolaylaşır. En azından anayasal düzenin meşruiyeti sağlanmış olur ve tepkiler artık devletin pratik işleyişine yoğunlaşır. Yani rejim tartışmaları sona erer.
4-)Meşhur ilk üç madde: Değiştirilmez değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Teorik açıdan böyle bir şey doğru mudur bir anayasa da böyle bir şey yazmalı mıdır?
Yazabilir. Anayasalarda değiştirilemez maddelerin bulunup bulunmaması tartışması ayrı ama kimin anayasa yaptığıyla da alakalı. Değiştirilmez maddelerin bulunmasını tercih etmem çünkü anayasalar zaten sor değiştirilen metinlerdir. Değişmesi teklif dahi edilemez şeklindeki maddeler anlamsızdır. Eğer toplumda zor değiştirilen anayasaların da ötesinde değiştirilemez maddelerin değişimini de hedefleyecek kadar büyük bir destek ortaya çıkmışsa, ilk 3 madde benzeri değişmez maddelerin yapacağı bir şey yoktur. Mecliste 2/3 çoğunluk eğer nispi temsil sağlanmışsa yaklaşık toplumun % 60’ı belki daha fazlası anlamına gelir ve eğer toplumun %60’ı, %70’i artık bu esasları benimsemiyorsa bu maddelerin teklif edilip edilememesi tartışması anlam ifade eden bir tartışma olmaz. Dünya’da değiştirilmesi diğer anayasa maddelerine göre zorlaştırılmış metinler öngören anayasalar vardır Amerika anayasası gibi ya da değiştirilmez maddeler öngören anayasalar da vardır. Fransa ya da Almanya Portekiz anayasalarında da vardır. Anayasayı yapanlar anti-demokratikse ve anti-demokratik bir anayasa yaptılarsa bu değiştirilemezlik anti-demokratik yapının değiştirilememesinin garantisidir bundan dolayı toplumsal bir tabanı yoktur. Türkiye’deki değiştirilemezler darbeci ideolojinin hem referansı, hem de darbeciliğin hukuki dayanağını oluşturur. Değiştirilemezliğin Cumhuriyet tarihi boyunca, demokrasi, hukuk ve özgürlük lehine bir sonucu olmamıştır. Bunun değişmezliğini savunmak, demokrasiye, insan haklarına ve toplumsal barışa karşı çıkmak, darbeciliği ve iradesini meşru görmek demektir.
6-) Yeni bir Türklük ya da vatandaşlık tanımı yapılmalı mıdır?
Anayasa devlet teşkilatıdır. Devlet teşkilatı özgürlükler garanti altına alınsın toplumsal barış ve huzur sağlansın diye yapılır. Topluma hizmet edecek bir devlet aygıtı yaratıyorsunuz. Devlet vatandaşlarını tanımlasın, vatandaş böyle olmalıdır şöyle olmalıdır demek anayasa yapma ve devlet yaratma fikriyle çelişen bir şeydir. Toplum mühendisliğidir. Devletin vatandaşı ve toplumu yaratması çabasına işaret eder. Devlet tanımlanmaya çalışırken devletin insanları tanımlamaya çalışması sorunludur. Devleti kuranlar kimlerse etnisiteye vurgu yapmadan vatandaş da onlardır. Alevisi, Sünnisi, Kürdü, Azerisi, Lazı… 1921 anayasası sadece millet diyor vatandaşlık tanımı yapmıyor. Bürokratik anayasalar ise tersini yapıyor. bu anti-demokratik bir iradenin Türkiye’ye kabul ettirdiği bir normaldir, kimse de ötesini düşünmüyor. Devletin vatandaşı tanımlama hakkı yok, hukuk kurallarının buna hakkı yok, burada doğmuşsa hukuksal bir bağı varsa ötesi devletin hakkı değildir. Aslında anayasalarda böyle şeyler yer almamalıdır.
Osman Can’ın laiklik, zorunlu din dersi, başkanlık sistemi, 28 Şubat ve anayasada gençlerin durumu ile ilgili görüşleri yarın röportajın ikinci bölümünde GazeteBilkent’te