Bugün 29 Ekim. Yani, açlık grevinin 48. günü. 60’ı aşkın cezaevinde yaklaşık 700 PKK ve PJAK mahpus süresiz ve dönüşümsüz olarak açlık grevinde. Bunlardan 64’ü tamı tamına 48 gündür grevde, seslerini duyurmaya, taleplerini iletmeye çalışıyorlar. Ancak bu sesi şu ana kadar, doğru dürüst, ne medya ne AKP Hükümeti ne de muhalefet partileri dikkate almış durumda. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in grevin 43. gününde yaptığı açıklamadan başka 48 gündür dişe dokunur hiçbir gelişme yok.
Peki, ne istiyor eylemciler? Talepleri neler? Kürt sorunun çözümünde barışçıl tüm yolların tıkanmaya başladığı bugünlerde bu soruyu sormak biraz yersiz olsa da birkaç madde halinde cevaplayalım.
Eylemcilerin taleplerini 3 madde olarak inceleyebiliriz:
1) Anadilde eğitim hakkı
2) Anadilde savunma yapabilme hakkı
3) Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması
İlk iki madde, Kürt siyasal hareketinin, haklı olarak, başlangıcından ve gelişiminden itibaren sürekli dile getirdiği ve getirmeye devam ettiği talepler. Doğuştan gelen bir hakkın yasaklanması kadar olağan dışı bir durum olamaz. Bu talepleri duyurmaya çalışmak kadar da doğal bir durum olamaz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, ilk iki maddenin uzun süredir Kürt hareketi tarafından birçok mecrada dile getirildiği ve AKP Hükümeti’nin bu talebe karşı tutumudur. Aslında bu maddeler çözümü kolay olan ama hükümetin izlediği politika yüzünden çözümü zorlaşan ya da uzun vadede çözülebilecek taleplerdir.
Üçüncü madde ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın bir yılı aşkın bir süredir tecrit halinde bulunması üzerine. Temmuz 2011’den beri hiç görüşme yapılamıyor İmralı’da. Eylemciler, Öcalan’ın üzerindeki tecritin kaldırılmasını ve yakınlarıyla görüştürülmesini talep ediyorlar.
Öncelikle tecrit nedir? Tecrit kelimesinin sözlük anlamı: Ayırma, soyutlama, yalıtım demektir. Sık kullanılan anlamı ise ‘Bir insanın dış dünyadan koparılarak kendi haline bırkılması durumudur.’ Yani tecrit, zaten cezasını çekmekte olan bir suçluya bir kez daha ceza vermektir. Bu kişi her kim olursa olsun tecrit kabul edilebilir bir durum değildir. Her yönüyle insanlık dışı bir uygulama olan tecrit, bazı durumlarda kişiye bedensel ve zihinsel zararlar verebilmektedir.Aynı zamanda insan haklarına ve hukuka aykırı bir durumdur.
F tipinde 16 yıl yatan Tomax Carrera Juarros tecrit’i şöyle anlatıyor: “İnsanların 15 gün tecritte kalarak konuşmayı nasıl unuttuklarını, daha doğrusu konuşmadıklarını gördüm. Dünyadan ve hayattan koparılmışsın, ama hala varolduğunu biliyorsun. Biliyorsun ki hala bir sesin var, ama senden alınmış istesen de sesin çıkmıyor.”
Sonuç olarak ortada zaten çözülmesi elzem olan bir talep var. Eylemcilerin bu talebine bir an önce kulak verilmesi gereklidir. Artık medya, partiler durumun ehemmiyetinin farkına varıp duruma ağırlıklarını koymalı, tecritin ve tüm insanlık dışı uygulamaların son bulmasına çalışmalıdırlar.
Grevde 50. güne yaklaşılırken ‘Ölümler olmadan ölümler durdurmalıdır!’