Bu aralar pek sık duyar olduk milyon dolar laflarını.
Ne! Atatürk Orman Çiftliğine başbakan için 300 milyon dolara saray mı yapılıyormuş???
Ne! Suriyeli mülteciler için 300 milyon dolar mı harcandı???
Ne! Ahmet Davutoğlu Yemen’in ekonomik ve kültürel kalkınması için 100 milyon dolar sözü mü verdi???
Ne zengin ülkeymişiz denilesi haberler bunlar. Evet, hem gönlümüz zengin hem cebimiz. Libya’ ya yolladıklarımızı da unutmamak gerek tabi. İyi hoş da biz bu kadar zenginken nasıl oluyor da bütçede açık çıkıyor? Hadi açık çıktı diyelim, bu açığı kapatmak için bu fazladan iyi niyetli yardım çalışmalarını biraz azaltmak yerine zamlarla kendi halkını ekonomik felakete sürüklemek de neyin nesi. Her kış eziyete dönüşüyor. Her kışa endişeyle yaklaşıyoruz.
Sırayla bakalım bu milyon dolarlık harcamalara. Atatürk Orman Çiftliği’nin değerini Ankaralı olana kadar anlamak zordur. Önce Ankara’da yaşamak, Ankara’da nefes alınacak bir yere ihtiyaç duymak gerekir. Benim AOÇ ile ilk tanışmam hayvanat bahçesine gitmemle oldu. O zamanlar ben de çocuktum, sadece hayvanat bahçesiydi benim için. Şimdilerde durum çok farklı. Özellikle de AOÇ’nin bu günlere nasıl geldiğini de öğrendikten sonra. Atatürk’ün talimatıyla kurulmuş koca bir arazi üzerine ve hazineye bağışlamış Atatürk bu çiftliği. Tamamen sazlıklarla ve bataklıklarla kaplı bir alan ancak bu kadar iyi değerlendirilebilirdi. O zamanlarda itiraz edenler de olmuş tabi, “Ağaç bile yetişmiyor, burada insan nasıl yaşar?” diyenlere tam olarak da böyle bir yer aradığını söylemiş. “Burayı biz ıslah etmezsek kim gelip ıslah edecektir? demiş Atatürk. Tarım Bakanlığı uzmanlarından Schmit, Orman Çiftliği arazisinde tarım imkanları hakkında verdiği raporda “Bu öyle bir teşebbüstür ki, elverişsiz toprak ve iklim koşulları altında burada ya sabır tükenir, yahut ta para.” Fakat bu da yıldırmamış Atatürk’ü. Sonunda da tam da istediği gibi bir çiftlik kurulmuş bu bozkırın ortasına.
Şu sıralar çiftlikteki 3000 ağacın kesilmiş olduğu konuşuluyor. Yeni Başbakanlık konutu için daha iyi bir alan bulunamamış olacak ki ağaç kesmek uygun görülmüş. Önce işin hukuki kısmında sorun yaşamamak için çiftlik 1. derece sit alanından 3. derece sit alanına dönüştürülmüştü. Sonrasında ‘Toki’ devri gerçekleşti ve çalışmalar başladı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi de geçtiğimiz günlerde “Atatürk Orman Çiftliği ve Ankara’nın Geleceği” adlı sempozyumla tepkisini gösterdi. Mimarlar Odası Ankara Şube sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan’ın sözleri dikkat çekiciydi: ”Arazi 2006 yılında Büyükşehir Belediyesi’ne devrinden sonra en büyük talanını yaşıyor. Meslek odalarının açtığı davalar sürerken Başbakanlık bizim karşımızda müdahil olmak istedi. Başbakanlık binasını yapıyor ve tüm hukuksal sürece rağmen dava devam ederken Başbakanlık binasının temelleri atılıyor.” Bu sözlerden de anlıyoruz ki hukuki süreç devam ederken sonucu beklenilmesine bile gerek duyulmuyor. Hukukun ne şekilde işlevsizleştiğini gösteren örneklerden biri olarak çıkıyor karşımıza bu olay da.
Bir diğer 300 milyon dolarımız da Suriyeli mülteciler için harcanıveriyor.. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı Fuat Oktay yeni kurulacak 4 kampla birlikte toplam maliyetin 300 milyon doları bulacağını söylemiş ve de Suriye’den gelecek mülteci sayısı için de bir üst sınır yokmuş. İyi hoş da halkın sömürülecek bütçesinin bir üst sınırı var. Hatırlatmak lazım.
Bir de 100 milyon dolar sözümüz varmış Yemen’in ekonomik ve kültürel kalkınması için katkı yapılacakmış. Ahmet Davutoğlu sanki kendi cebinden çıkıyormuş gibi söz vermiş. Acaba Türk halkına kim yardım edecek merakla bekliyoruz.
Böylesine cömert bir devletle daha çok zorlu kışlar geçirecek gibiyiz…