Başlamadan evvel önemli bir not: Yazıda kullanılan Müslümanlar ibaresinden kasıt, Müslümanlığını birincil kimliği olarak benimseyen veya kimliğinin en önemli parçası olarak kabul eden insanlardır. Seküler bakış açısıyla “hem Müslümanım hem liberalim vs., ikisine de eşit mesafedeyim” düşüncesine sahip olanlar yazıda bahsedilen kitleye dahil değildir. Bu durumu dini anlamda bir ayrımcılık yaparak belirtmekten haya eder, sadece kimlik çerçevesi içerisinde mevzunun ve kavramın ele alınmasını temenni ederim.
Malumunuz, çatı aday hakkında adayın açıklanmasından öncesinde de sonrasında da birçok tartışma döndü, dönmeye de –her ne kadar bundan kimilerine gına gelmiş olsa da- devam ediyor. Henüz ilk kez bir cumhurbaşkanını doğrudan halkın kendisi seçecek olmasına rağmen, tartışmalardan bıkan veya tartışmayı devam ettirenlerin de bu konuda alışılageldik savlarla konuştuklarını ve varsayımlara dayandıklarını üzüntüyle görüyoruz.
Ekmeleddin İhsanoğlu. Hiç şüphesiz, sadece CHP ve MHP seçmeninde olduğu gibi aslında AKP seçmeninde de şaşkınlık yaratan bir isim. Kimisi doğrudan Tayyip Erdoğan’ın (aday olması durumunda) doğrudan zaferini ilan etti, kimisi entelektüel kişiliğine vurgu yaptı, kimisi de siyaset-dışı bir aday olmasını yadırgadı. Ortak tepki ise İhsanoğlu’nun “sürpriz yumurta” gibi görülmesi.
Tartışmaların asıl döndüğü ve patırtıların koptuğu yer ise, CHP ve seçmen kitlesi. Partiye yıllarını vermiş ve ağır toplar olarak adlandırılabilecek isimlerin itirazları, Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirileri ta kendisi, kararının kesin olduğunu söylene kadar devam etti. Şu an CHP sıraları arasında homurdanmalar şeklinde devam ediyor. CHP’nin solu bitirmeye yönelik facia bir iş yaptığını, kendi seçmen kitlesini sırf Tayyip Erdoğan’a dur demek adına istediği şekilde siyaset yapmasına ses çıkarmayan bir kitle gibi gördüğünü söyleyenlerin sayısı bir hayli fazla. Fazla olduğu gibi, oldukça yüksek desibelde seyreden bir fikirler çatışması bu.
Gözden kaçırılan, AKP seçmeninin şu an oldukça rahat olduğu söylentisiyle geçiştirilen bir durumu da aslında söylemek gerek. Doğrudur, AKP seçmeni eğer Tayyip Erdoğan veya herhangi bir adayı rahatlıkla Ekmeleddin İhsanoğlu’na tercih edecektir. Lakin her şeye rağmen AKP seçmen kitlesini oluşturan Müslümanların, İhsanoğlu’nun adaylığından çıkartması gereken bir sonuç da bu ülkede – eski veya yeni Türkiye tartışmasına girmeksizin- artık Müslümanlara göre politika belirlemenin en üst sırada yer aldığıdır. Parti ideolojisinden, ağır toplardan, geçmişte yapılan işlerden de önemli olacak şekilde Müslümanların artık bu ülkede en büyük gerçeklik olduğu, İhsanoğlu’nun adaylığından sonra belli olmuştur. Bu durum, Müslümanlar adına sevindirici bir gelişmedir.
İhsanoğlu, Müslümanların gözünde belki kredisi düşük, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olarak bulunduğu süre içinde oldukça pasif gözüken bir şahıs olabilir. Mısır’da İhvan’a yapılan zulme sesini çıkarmaması, Suriye’de eli kanlı bir adama halen meşruiyet sağlayacak şekilde “geçiş dönemini” savunması, engin yurt dışı –özellikle Orta Doğu ülkelerinde- tecrübesine rağmen Türkiye konusunda yetersizlik arz etmesi, Müslümanların gözünde “loser” olarak görülmesine yeter de artar bile. Bunca şeye rağmen kendisi Müslümanların bildiği ve belki AKP sıralarından aday gösterilseydi oy toplayabilecek potansiyele sahip bir isimdir. Müslüman kimliğiyle tanınmış ve uluslararası vazifelerde bulunmuş entellektüel birikimi oldukça yüksek bir kişiliktir.
Şunu söylemeden geçmek de tabi mümkün değil; CHP ve MHP, bu adayla beraber birer “sevgi pıtırcığı” ve “samimiyet abidesi” olarak gözükmeye çalışarak ironinin dibine vurmuştur. Tayyip Erdoğan’a dur diyebilmek için Müslüman kimliğiyle ön planda olan bir adayın oy toplamasını beklemek herhalde unutulmayacak bir samimiyetsizlik örneği olarak tarihe geçecek. Kazansın veya kazanmasın kendi seçmenine de samimiyet bağlamında büyük bir sarsıntı geçiren, radikal bir adım olduğunu da sanırım kimse inkâr etmez. Bundan da öte, seçmenini İhsanoğlu’na ısındırmak adına yapılan işler kuşku yok ki ayrı bir trajikomik vakalar silsilesi.
Ekmeleddin gibi manası itibariyle çok zarif bir ismi Ekmel gibi estetikten nasibini alamamış insanların tadında kısaltmalar, “valla ben yapmadım hocam!” diyen liseli misali İhsanoğlu’nun namaz kılarken görünmediğine dair beyanatlar ve “eşi başörtülü değilmiş” gibi sürmanşetler, gözden kaçması mümkün olmayan birer “sandığınız gibi Müslüman değil” çabası. Utanç verici olmasından da öte, birçok kişiyi de güldüren mahiyette. Dışardan ve cebren sekülerlik boyası ne kadar sürülürse sürülsün, bu durumun sırıtacağı aşikardır.
İhsanoğlu’nun adaylığıyla beraber artık gün yüzüne çıkan, Müslümanların “bu ülkedeki göz ardı edilmişliğinin” ve “öteki olarak görüldüğünün sona erişinin” başlangıcı olduğu hakikatidir. En büyük gerçeklik olan ve dışardan dayatmalarla daha da tepkisel bir pozisyon aldığı tarih boyunca belli olmuş Müslümanların bu ülkede sosyalistlerin, liberallerin, milliyetçilerin, gayrimüslimlerin ve bilumum farklı siyasi ve sosyal oluşumdan nazaran ana faktör olarak yer aldığıdır. Burada Müslümanlara ise kuşkusuz büyük bir vazife düşüyor. O da, kendini Müslüman atfetmeyen insanlara da zulmetmeyecek şekilde beraberlik içerisinde yaşamanın nasıl olabileceği hususunda tefekkür etmektir. AKP iktidarı ve son cumhurbaşkanlık mevzusunda “zihin konforuna” düşmeden, bu topraklarda geçmişte olduğu gibi Müslüman olsun olmasın nasıl herkesin uyum içerisinde yaşayabileceğinin teminatı üzerinde kafa yormaktır. Geçmiş hatalardan ders alarak, işinin ve sözünün eri olacak adamlarla zihinsel bir koridorun aydınlığa çıkması için uğraşmaktır.
Bir iki güne başlayacak rahmet ayı Ramazan’ın bunun için bir fırsat olduğunu hatırlatmak da elzem.