Bilemiyorum…
En son ne zaman bir iktidar partisi bu kadar rahat, bu kadar engelsiz, bu kadar rakipsizdi…
En son ne zaman muhalefet partileri bu kadar umutsuz, bu kadar çaresiz, bu kadar paramparça vaziyetteydi…
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yeni bir dönemin, yeni bir sürecin içine girdi Türkiye. Bu sürecin sonunda belki de parlamenter demokratik sistemin son genel seçimleri gerçekleşecek. Zira gidişata bakılırsa 2015 seçimleri sonrası Ak Parti Anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğa sahip olacak. Akabinde Erdoğan’da Türkiye’nin ilk başkanı.
Ak Parti’ye karşı oldum olası pek de olumlu hisler beslemeyen birisi olarak bu tespiti yapmak benim için kolay değil. Ancak mevcut hale bakıldığında çok değil sadece 7-8 ay sonra yapılacak genel seçimlerin sonucunu öngörmek oldukça kolay.
Kendi içinde parçalanmış, bölünmüş, kendi seçtiği delegelerin bile güvenine nail olamayan bir genel başkan, kendi seçmenlerinin dahi umut bağlayamadığı bir ana-muhalefet partisi.
MHP ayrı bir alem. Kendi kabuğuna çekilmiş, asık suratla bildiri okuyarak siyaset yaptığını zanneden, her geçen gün tabanından biraz daha kaybeden bir parti.
Bakmayın yine en sağlam muhalefet partisi HDP.
Bugün seçim olsa Ak Parti %52-53 civarı, CHP % 23-24 civarı oy alır gözüküyor. MHP barajın altında bile kalabilir. Bu sonuçların ne anlama geldiğini söylemeye gerek var mı? 400’e yakın sandalye ve engellenemez bir meşruiyetle parlamentoya hükmeden bir Ak Parti. Kimse kızmasın, yadırgamasın bu tespitleri. Gidişat aynen bu çünkü. Ak Parti hegemonyasına karşı milyonlarca insanın umudunu bağladığı CHP ve MHP yöneticileri kendi koltuklarını kaybetmemek uğruna, etraflarını çeviren bir avuç dalkavuğun iltifat ve tezahüratları arasında kendi küçük dünyalarında yaşamayı tercih ediyor. “Küçük olsun benim olsun” zihniyetiyle kendi parti meclislerini belirlerken sanki hükumete bakan seçiyor psikolojisine giriyorlar. Kılıçdaroğlu’na veya etrafındaki bilimun delegesine, üyesine sorsanız CHP iktidara yürüyor! Zannediyorum anladıkları iktidar CHP içindeki iktidarları. Hani şu kendi delegeleriyle bile zar zor seçildikleri…
Aklı başında, belli bir siyasi partinin veya liderin fanatiği olmayan, rasyonel düşünebilen, gerçekleri gören, siyaseti biraz olsun okuyabilen herkes mevcut muhalefet partilerin ve liderlerin Türkiye için bir umut teşkil edemediğini görür.
Eee peki bu durumda ne yapmak lazım? Muhalefetin olmadığı yerde demokrasi olur mu? Zaten yeteri kadar pervasız olan Ak Parti muhalefetin bu sıkıntılarıyla daha da beter otoriter hale gelmez mi?
Hiç lafı uzatmayacağım. Türkiye’nin acil olarak yeni bir muhalif harekete ihtiyacı var. Bu muhalif hareketin yeni isimlere, yeni söylemlere ihtiyacı var. Toplumun, insanların hatta hükumetin bile buna ihtiyacı var.
Daha düne kadar toplumun %95’inin “bebek katili” olarak tanımladığı bir adamın fedailiğini yapan Selahattin Demirtaş biraz doğru politika izleyip, iki güzel cümle kurup oy oranını %50 oranında arttırabiliyor, yep yeni seçmenler kazanabiliyorsa. Bütünüyle yeni, temiz bir hareketin halk için uyandıracağı etki çok daha büyük olacaktır. Yeter ki samimi olsun, yeter ki taze olsun, yeter ki insanlara bir nebze olsun umut aşılayabilsin, pörsüyen heyecanları yeniden canlandırsın.
Nasıl olur, kim olur bilemem. Ancak tek çare bu. Yeni siyasi akımlar, yeni liderler, yeni partiler… Aksi takdirde 2015 seçimleri Ak Parti için mutlak bir zafer, Türkiye’nin geri kalanı içinse hüsran olur. Recep Tayyip Erdoğan toplumu ötekileştirmeye, kafasına göre vatan haini ilan etmeye, halkı avucunun içinde oynatmaya kaldığı yerden devam eder.
Hem de bu sefer devlet başkanı sıfatıyla, bir elinde kendi yazdırdığı anayasası, diğer elinde kuklalarıyla yönettiği partisiyle beraber.