Yaşadığımız coğrafya katliamların bitmediği, dengelerin sürekli olarak değiştiği, liderlerin ve rejimlerin devrildiği bir bataklık halini aldı. Peki yaşadığımız ülke? Ülkemiz bu bataklığı kurutmak için para, silah ve insani malzeme dağıtan bir kurtarıcı durumunda mı? Yoksa sağdan soldan füze bulup onları bölge topraklarına dikerek kendi vatandaşını korumaya çalışan kendi halinde bir ülke mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin bölge üzerine yapmış olduğu her hamle bu soruları akla getiriyor. Sadece Türk vatandaşları değil bölgedeki diğer aktörler de Türkiye’nin Ortadoğu üzerine attığı adımları dikkatle takip ediyor.
Bölgede en az Türkiye kadar aktif olan bir ülke daha var: İsrail. İsrail kurulduğu günden bu yana bölge ülkeleri tarafından sürekli dışlanan bir ülke. Bu dışlanma uzun süren Arap-İsrail çatışmalarına sebep oldu. İsrail’in bölge hakimiyeti için sarf etmiş olduğu efor, harcadığı para gün gibi ortadadır. Bu çabayı gören Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’e belli başlı görevler vermişti. Hatırlanacağı gibi K. Irak’ta, Suriye’de ve Lübnan’da Mossad’ın faaliyetleri bu görevlerin göstergeleridir. Ancak İsrail gerek 1948’den beri yapmış olduğu etik olmayan siyasetten gerekse bölgedeki birleşik devletlerin valisi olarak yaptığı hareketlerden dolayı bölgede yeniden istenmeyen ülke konumuna geldi. Ancak Türkiye bölge ülkeleri ile kültürel ve tarihsel bağlara sahip. Hem Türk hem yabancı basında bölge halkının Türk sevgisinden bahsediyorlar. Amerika Birleşik Devletleri de Ortadoğu’da kesin zafer kazanamamasını Türk devletinden ziyade Türk milletini arkasına alamamaya bağlamaktadır. Bu sebeptendir ki son günlerde müttefikimiz Amerika’nın da desteği ile bölgede sesimiz biraz daha gür çıkmaya başladı. “Davos” ve “Mavi Marmara” olaylarında İsrail’e karşı almış olduğumuz pozisyona Clinton’un Türkiye’ye karşı kullandığı övgü dolu sözlerden şunu çıkarabiliriz; Türkiye yapıcı ve sabırlı bir siyaset üslubuna sahip, yani ABD Türkiye’nin İsrail’le olan meselesinde bırakın baskı yapmayı, tam tersine ‘empati’ eğiliminde. Buradan anlaşılıyor ki, İsrail biraz dinlendiriliyor bize de çok heveslisiniz haydi bir de siz deneyin deniliyor. Irak ile yaşamış olduğumuz “Haşimi Krizi”, dün kardeş bugünse düşman olduğumuz Suriye ile ilgili krizler, yerleştirilen füzeler, gelen silahlar vs. artık Amerika’nın bölge valisinin Türkiye olduğunun göstergesidir. Evet ABD bölge için piyonu olarak İsrail yerine Türkiye’yi seçti. Türkiye 1939’dan sonra başlattığı Ortadoğu ile soğuma siyasetini 2007-2011 dönemi ile yıkmaya çalıştı. Ancak ABD’nin Türkiye’ye vermiş olduğu yeni görev, Türkiye’ye duyulan sevgiyi azaltacak gibi görünüyor. İran, Irak ve Suriye ile ilişkilerimiz eskisi gibi yumuşak değil. Selçuk atamız ve Osman babamız ile inşa edilen Atatürk döneminde de Sadabat Paktı ile yeniden diriltilen Ortadoğu barış sürecini ABD’nin emri diye kimsenin bozmaya hakkı yoktur. Bunun sonucunda Türkiye’nin İsrail gibi bölgede yalnız bir ülke olması kaçınılmaz sondur. Evet bugün yine yabancı gazetelerde, Ortadoğu televizyonlarında ve Ortadoğu ile ilgili sloganlarda biz varız. Ancak Türkiye ABD’nin yardımıyla manşetlerde ve sloganlarda değil kendi irademizle yapmış olduğumuz eylemlerle gönüllerde yer almalıdır. Sonuçta BOP’un eşbaşkanının da “manşetle gelen manşetle gider.”dediği gibi Amerikan emriyle gelen Amerikan emriyle gider.