“Tepe kule, ranza altı, çek çek, lağım suyuna sokma,öl dediğimde, banyo, cop sokma, işeme, tecavüz, sehpa, kantar, köpek saldırtma, zincir, ayaktan asma ve pislik yedirme”
12 Eylül’ü bilenler için bunlar çok tanıdık. Yeni nesil yani bizler yaşananları asla yeterince idrak edemedik. Bildiklerimiz sadece büyüklerimizden dinlediklerimiz tabi özel ilgisi olanlar öğrendi yaşananları. 12 Eylül ve ona götüren süreçten bahsediyorum. Tam 32 yıl önceydi. Sabah Kenan Evren’in sesiyle öğrendi tüm Türkiye darbeyi, insanlar sevinmişti ve geç kalınan bir müdahaleydi ortak görüş fakat zaman ilerledikçe gerçekler su yüzüne çıkınca herkesin fikri değişti. Millet kaos ortamına sürüklenerek “sen sağcısın sen solcusun sen “şu”sun sen “bu”sun işte bunlar silahlar, bombalar hadi birbirinizi öldürün biz buradayız zamanı geldiğinde müdahale edeceğiz” dendi adeta. Ülkenin 12 Eylül’e götürüldüğü süreçte neler olmadı ki;
- 1 Mayıs 1977, yer Taksim 34 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce yaralı, failler; bilinmiyor!
- 16 Mart 1978, yer İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, bombalı saldırı 7 öğrenci ölü onlarca yaralı, failler; 10 gün önceden İstanbul Emniyetine gelen saldırı olacağı ihbarı rağmen ve Emniyetin özverisi ile kimse!
- 19-26 Aralık 1978, yer Maraş, meydana gelen olaylarda 150 den fazla ölü, Alevilere ait 200 ev ve 100 işyeri yakıldı ve binlerce yaralı, olayların faillerinden 68 kişi 34 yıldır aranıyor! Bulanlar emniyete haber versin!
- 1 Şubat 1979, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi Öldürüldü, fail Ağca hapishaneden kaçırıldı!
- Ve 1980 Çorum Olayları, 57 ölü, yaralıların önemi var mı bilmiyorum!
Yukarıdakiler sadece birkaçı 12 Eylül sürecinde yaşananların. Binlerce yurtdaşın cezaevlerinde yaşadıkları girişte yazdığım işkenceler ise devamı. 1983 tarihine kadar cezaevlerinde öl(dürül)enlerin sayısı 191.
Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya, Nurettin Ersin, Nejat Tümer ve Sedat Celasun’dan oluşan konsey, ülkede adam bırakmamıştı içeriye alınmadık. İlk asılanlardan biri sağcı diğeri solcuydu ve daha sonraları alay konusu olmuştu bir sağdan bir soldan astık naraları. Müdahaleden sonra bir de anayasa, yıl 1982 ve darbe komutanı oldu mu sana Cumhurbaşkanı sonrası 30 yıl sürecek dokunulmazlık ve hesapsız sorgusuz geçen yıllar. Yaşananların önemi şu günlerde daha da farklı bizler için çünkü 31 yıl sonra ilk defa ifadeleri alınan hayattaki 12 Eylül’ün darbeci komutanlar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya bu yazı yazıldıktan 30 saat sonra mahkemede yargılanacak (gidemeseler bile)
Türkiye 4 Nisan’da çok önemli bir duruşmaya şahit olacak. 12 Eylül’ün komutanlarında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya “anayasal düzeni zorla değiştirmek” ten ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanacak. 12 Eylül 2010 referandumu ile Anayasanın geçici 15. Maddesi kaldırılmıştı. O günlerde çokca tartışılmıştı bu yasa geçse bile yargılanmayacaklar, hükümet paketi geçirmek için bunu kullanıyor diye… ama geldiğimiz noktada demokratikleşme yolunda önemli bir adım; darbecilerle yüzleşmek. Tabiî ki sadece adı geçen komutanların yargılanmasıyla tatmin olunacak bir süreç değil bu. Davanın birkaç dalgası daha olmalı. O dönem görev yapıp işkence suçlarını işleyen hapishane görevlileri, yaşanan katliamlarda payı bulunan valiler, emniyet mensubları, parti üyelerinin de yargılanması gerek. Bu davanın ve hazırlanan iddaanamenin önemini 2000 yılını ve savcı Sacit Kayasu’nun ismini hatırladığımızda daha iyi anlaşılacaktır. Ne olmuştu o dönem hatırlayalım Savcı Kayasu adalete! ne cesaret !güvenip dava açmıştı Kenan Evren hakkında fakat adalet onu mesleğinden ihraç etti ve avukatlık bile yaptırmadı. Evet kimse sesini çıkarmadı o dönem ne hükümet ne medya, adalete güvenden olsa gerek!