28 Şubat’ın yıldönümünü daha yeni geride bıraktık. Günümüzde demokrasiye büyük bir darbe, laiklerin büyük hatası ve AKP’nin doğumuna ve büyümesine sebep olan gün olarak görülmekte olan gün. Başbakan Necmettin Erbakan’ın MGK’da imzalamak zorunda kaldığı o kararlar ve askerin demokrasiye balans ayarı yaptığı gün olarak da geçer. Askere göre bu süreç 1000 yıl sürecektir. Peki bu süreci bir de ben değerlendireyim.

1-) Bu dönemde iktidardaki Refah Partisi sütten çıkmış ak kaşık mıdır?

Değildir. Zira askeri vesayetin çok olduğu ve zaten istim üstünde olduğu bilinen laik kesime rağmen Necmettin Erbakan bir başbakanın göstermesi gereken hassasiyeti göstermemiştir.

-Kaddafi’ye yaptığı ziyarette, Kaddafi’nin Atatürk hakkındaki ağır sözlerine karşı ağzını açmamıştır.

-Konutunda tarikat şeyh ve liderlerine yemek vermiştir.

-RPli belediye başkanlarının ağır sözlerine ve davranışlarına müdahale etmemiştir. İşte birkaç örnek

Kayseri belediye başkanı Şükrü Kartepe’nin sözleri: ‘Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur.’

Sincan’ın RP’li Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın 31 Ocak 1997’de düzenlediği “Kudüs Gecesi”ne İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri de katılarak bir konuşma yaptı. Gecede, “intifada” hareketini canlandıran bir oyun sergilendi ve gösterinin yapıldığı çadıra Hizbullah ve Hamas örgütlerinin liderlerinin posterleri asıldı.

-RP’nin kimi toplantı ve kongrelerinde Türk Bayrağı ve Atatürk resimlerinin asılmaması.

Tüm bu davranışların, sözlerin askerleri tahrik etmediğini, Rp’lilerin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söylemek mümkün değil.

2-) Pekala askerin bu ‘balans ayarı’ gerekli miydi?

O dönemde RPliler dışında herkes Cumhuriyetin tehlikede olduğunu, şeriat tehlikesi olduğunu düşünmekteydi. Hiçbir askeri müdahaleyi meşru bulmam ve derim ki keşke o dönemdeki olaylarda demokrasi çerçevesinde çözülseydi. Ancak bu müdahale olmasaydı RPlilerin daha çok yoldan çıkmaları da muhtemeldi.

3-) Necmettin Erbakan direnebilir miydi?

Bence direnemezdi. Hem yumuşak mizacı hem de askerin çok fazla baskısı vardı. Cumhurbaşkanı Demirel de kendisini desteklemiyordu. Avrupa ve ABD de Rp’ye şüpheyle bakmaktaydı. O imzayı atmak zorundaydı. Aslında azcık daha dirençli olup o imzayı atmayıp, erken seçime gidebilirdi. Hem mağdur rolü oynayıp oyunu artırabilirdi, hem meşruiyetini daha da sağlamlaştırabilirdi.

4-) Bu süreç AKP’nin doğuşuna yol açtı mı?

RP’nin önde gelen figürlerindendi Recep Tayyip Erdoğan. 28 Şubat’tan sonraki RP ve ardından kurulan Fazilet Partisindeki yenilikçi kesimdendi partideki. Bülent Arınç ve Abdullah Gül’ün başını çektiği bu yenilikçiler hapisten çıkan ve bu yüzden de gayet popüler olan Erdoğan’ı liderleri olarak seçtiler. Milli görüşten geldiklerini ve daha yenilikçi olduklarını söylediler, mağdur olduklarını da söyleyip destek aradılar ve buldular. 28 Şubat kesinlikle AKP iktidarına bir yol yaratmıştır.

5-) Sonuç:

28 Şubat Türk Demokrasisi’nin kara günlerindendir zira RP’nin uygulamalarıyla düşüşe geçen demokrasimiz bir de asker müdahalesine sahne olunca dibe vurmuştur. Asker müdahalesine kesinlikle karşıyım ancak Demirel’in ‘kimse bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemez’ lafına selam çakarak şunu da diyim; kimse bana RP sütten çıkmış ak kaşıktır dedirtemez!!

Leave a Reply