ASALA: Terörün Kırkıncı Yılında Tehciri Tartışmak

Tarih: 27 Ocak 1973

Yer: Santa Barbara – Kaliforniya – ABD

Gurgen Yanikyan

Gurgen Yanikyan

Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar, yanında Konsolos Bahadır Demir ile birlikte Biltmore Otel’e doğru yola çıkmıştır. Otelde buluşmak üzere olduğu kişi Erzurum doğumlu Amerikan vatandaşı bir Ermeni olan Gurgen Yanikyan’dır. Elinde Sultan II. Abdülhamid zamanından kalma orjinal bir tablo olduğunu ve bunu bizzat başkonsolosa teslim etmek istediğini söyleyerek Biltmore Otel’deki bu randevunun ayarlanmasını sağlamıştır. Başkonsolos ve yardımcısı olacakların bilincinde olmaksızın otele geldiklerinde onları bekleyen orjinal bir tablo yoktur; aksine başkonsolos ve yardımcısı, yaşlı Ermeni suikastçinin silahından çıkan kurşunlarla gelecek nesiller tarafından hatırlanacak bir tabloya dönüşürler. O gün ABD’li yetkililer otelden iki diplomat cesedi ve Ermeni bir suikastçi çıkarırlar. Suikasti düzenleyen Yanikyan, olaydan hemen önce California Courier gazetesine yapacağı suikasti ve haklı(!) sebeplerini anlattığı 118 sayfalık bir mektup göndermiş ve Ermeni Tehciri esnasında ölenlerin intikamını aldığını söyleyerek tüm Ermenileri mücadeleye çağırmıştır. O gün, bu suikastin gelecekte ortaya çıkacak çok başlı bir canavarın doğumunun ilk sancısı olduğunu anlayan kimse olmuş mudur bilemiyoruz. Ama bu canavarın ne zaman doğduğu ve isim aldığı artık dünya için bir sır değil. Bugün ölüm saçan bu canavarın hayatına doğru bir yolculuğa çıkıyor ve başlangıçtan iki yıl sonrasına, Orta Doğu’ya – gelmiş geçmiş hemen hemen her terör örgütünün ayağını en az bir kere bastığı coğrafyaya – gidip canavar doğarken ona kimin ebelik ettiğine göz atıyoruz.


Tarih: 1975

Yer: Beyrut – Lübnan

Lübnan İç Savaşı'ndan bir görüntü

Lübnan İç Savaşı’ndan bir görüntü

Lübnan’da İç Savaş’ın bütün şiddetiyle devam ettiği zamanlar… İç Savaş’ın getirdiği otorite boşluğu ve kaos sayesinde Beyrut, Filistin Kurtuluş Cephesi militanlarının bir numaralı sığınağı halinde. O tarihte İsrail’e karşı savaşan bu militanlar ve militan adayları arasında daha sonra adını duyacağımız, geleceğin PKK militanları ve üst düzey yöneticileri var. Yanlarındaki bir diğer isim ise hikayesini anlattığımız canavarın babası: Agop Agopyan. O sene, Agopyan Filistin Kurtuluş Cephesi militanlarının da yardımı ve desteği ile Beyrut’ta adı ASALA (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia – Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu) olarak bilinen, Marksist-Leninist ideolojiyi benimseyen bir terör örgütü yarattı. Bu örgütün amaçları genel hatlarıyla bağımsız bir Ermenistan kurmak (O dönemde Ermenistan, Sovyetler Birliği’ne bağlı özerk bir cumhuriyetti.), Ermeni Soykırımı iddialarını Türkiye Cumhuriyeti devletine kabul ettirmek ve bu bağlamda Türkiye’den tazminat ve toprak elde etmek suretiyle Woodrow Wilson tarafından Sevr Antlaşması’nda Ermenilere vadedilen “Büyük Ermenistan”ı kurmaktı.
a_23_10_1975_sehit_Viyana_Elci_Danis_TUNALIGIL

Agopyan’ın kurduğu örgüt hızla genişleyip destek buldu ve resmi olarak üstlendiği eylemler düzenlemeye başladı. ASALA’nın ilk resmi icraatı, Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil’in büyükelçilik basılarak öldürülmesiydi. Güvenlik görevlisini öldürüp elçiliğe giren üç militan, Büyükelçi’yi odasında üzerine ateş açmak suretiyle katlettiler. Tunalıgil’in öldürülmesinden sadece iki gün sonra, 24 Ekim 1975’te, Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez, bir resepsiyon dönüşü aracında pusuya düşürülerek Bir-Hakeim Köprüsü üzerinde öldürüldü. Olayda Büyükelçi’nin şoförü Talip Yener de hayatını kaybetti.

Fitili ateşlenen terör olayları, bu iki suikastten sonra hız kazandı. Beyrut, Vatikan, Madrid, Lahey, Atina derken liste uzamaya, olaylar tırmanmaya devam etti. Ne alınan önlemler ne de yapılan uyarılar hiçbir fayda sağlamazken 1980’ler itibariyle ASALA eylemleri çeşitlenmeye ve değişmeye başladı. Başlangıçta sadece diplomatik hedeflere suikast ve baskın düzenleyen teröristler zamanla yön değiştirerek yeni saldırı tekniklerine kaydılar. Bunun en belirgin örneği, 1981 yılında Paris’teki Türkiye Başkonsolosluğu ve Kültür Ataşeliği’ne yapılan baskın ve rehin alma olayı.

m_06_05_1982_sehit_Boston_Fahri_Konsolos_Orhan_Ragip_GUNDUZ

24 Eylül günü elçiliği basan 4 terörist, güvenlik görevlisi Cemal Özen’i öldürüp Başkonsolos Kaya İnal’ı yaraladı ve içerideki 8’i kadın ve bir tanesi 3 yaşında bir bebek olan 56 kişiyi rehin aldı. Ermeni militanlar, 15 saat süren rehine eylemini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içlerinde 2 Ermeni, 5 Türk ve 5 Kürt bulunan 12 siyasi tutukluyu serbest bırakması için gerçekleştirmiş olsalar da Türkiye’den herhangi bir olumlu yanıt alamadılar ve 15 saatin sonunda rehineleri serbest bırakarak teslim olmak zorunda kaldılar. Paris’te bu olaydan önce düzenlenen saldırılarda halihazırda 6 Türk’ün öldürülmüş olması ve 4 Ermeni militanın bir kişinin ölümü de dahil olmak üzere pek çok suçtan yargılanmalarına rağmen sadece 7 yıl hapis cezasına çarptırılması, Türkiye-Fransa ilişkilerinin gerginleşmesine neden oldu. Pek çok ASALA destekçisi tarafından ASALA’nın terör tarihinin en etkili eylemi olarak değerlendirilen olay, Fransız basınının 15 saat kesintisiz yayın yaparak Ermenilerin propagandasını yaptığı yönünde eleştirilere de hedef oldu.

Esenboğa saldırısından bir görüntü

Esenboğa saldırısından bir görüntü

Paris’teki rehine krizi olayı da diplomatik bir hedefe karşı yapılmıştı ve daha önce Ermeni terörü tarafından öldürülen, yaralanan ve zarar gören siviller olmuş olsa da doğrudan sivilleri hedef alan bir eylem hiç gerçekleştirilmemişti; ta ki Esenboğa Havalimanı Saldırısı’na kadar… 7 Ağustos 1982’de iki Ermeni saldırgan, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda silahlı olarak ortaya çıktı, etrafa ateş açtı ve havalimanının kafeteryasında 20 kişiyi rehin aldı. Türk polisinin operasyon düzenlemesi ile çıkan çatışmada 3 Türk polis memuru, 3 Türk yolcu, 1 Amerikalı kadın yolcu ve 1 Alman mühendis hayatını kaybederken 72 kişi de yaralandı. Çıkan çatışmalarda saldırganlardan Zohrap Sarkisyan öldürülürken Levon Ekmekçiyan ise sağ olarak ele geçirildi. Bu eylem, ASALA’nın sivillere düzenlediği ilk eylem olmasının yanı sıra Türkiye sınırlarında gerçekleştirdiği ilk saldırı olarak da tarihe geçti. Saldırının, devlet kanadında da sivil kanatta da yankıları büyük oldu. Ermeni kökenli bir Türk vatandaşı olan Artin Penik, 10 Ağustos’ta Taksim’deki Esenboğa saldırısını kınayan gösteriler esnasında kendini yakarak sivillere karşı girişilen terör eylemlerine karşı tepkisini olabilecek en yüksek perdede gösterdi. Diğer yandan, askeri mahkemenin önüne çıkarılan Ekmekçiyan’a idam cezası verilmesi de olaya devlet kanadından verilen tepkinin yansımasıydı.

Levon Ekmekçiyan'ın duruşmasından bir görüntü

Levon Ekmekçiyan’ın duruşmasından bir görüntü

Esenboğa olayının ardından ASALA’nın havalimanlarına yönelik ilgisinde de bir artış oldu. Öyle ki bu ilgi 1983’te Fransa’nın Orly Havalimanı’nda gerçekleşen ve Orly Katliamı olarak da bilinen saldırı ile gözler önüne serildi. 18 Temmuz 1983’te Orly Havalimanı’nın Türk Hava Yolları bürosunda Ermeni terörist Varujan Garabedyan tarafından bir bomba patlatıldı. Saldırgan aslında bombayı THY uçağı havadayken patlayacak şekilde tasarladığını ancak bombanın bagaj rampasında patlayarak erken infilak ettiğini itiraf etti. Patlamada 2 Türk, 4 Fransız, 1 Amerikalı ve 1 İsveçli hayatını kaybederken 28’i Türk 55 kişi de yaralandı. Orly Katliamı, Fransız mercilerinin ASALA’ya karşı takındığı gevşek tavrı da vurgulayan bir olay olarak önemliydi; çünkü bu saldırının ardından Fransız yetkililer ASALA’ya karşı mücadelede aktif olarak Türkiye’ye destek olmaya başladılar.

1029076_5748391ebfec7f818b0f14237729752c

Eylem, ASALA içinde de ayrılığın fitilini ateşlemesiyle biliniyor. Zira ASALA içindeki bir grup saldırının yararsız olduğunu düşünerek yönetici grupla karşı karşıya geldi. Orly saldırısından kısa süre sonra örgüt ikiye bölündü. Bir tarafta halen Agopyan’ın yönetiminde olan grup varken, diğer tarafta Monte Melkonyan liderliğinde Devrimci Hareket adında yeni bir grup oluştu. Agopyan liderliğindeki grup rastgele saldırılarda ısrar ederken, Melkonyan grubu Türk diplomatlara yönelik saldırılara devam etti. Ancak Orly saldırısı ile Fransız hükûmetinin ciddi manada düşmanlığını kazandıklarından, ASALA’nın Fransa’daki üyeleri büyük bir hızla tutuklanmaya ve cezaevlerine gönderilmeye başladı. 1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgali ile en önemli sığınağını da kaybeden ASALA, Filistin Kurtuluş Cephesi’nin desteğini de yitirerek zayıflama evresine girdi. Saldırılar her şeye rağmen azalarak da olsa devam ettiğinden bir süre sonra Türk Hükûmeti, Yunanistan ve Suriye başta olmak üzere bazı ülkeleri ASALA’ya yardım ve yataklıkla suçladı. Ülke içinde de Türk milliyetçileri Ermenilere ait mülklere ve kiliselere ufak çaplı saldırılar düzenlediler.

Abdullah Çatlı

Abdullah Çatlı

Esenboğa saldırısından sonra iddialara göre bizzat Devlet Başkanı Kenan Evren’in emriyle, ASALA’ya karşı MİT’in koordine ettiği bir mücadele timi kuruldu. Bu bağlamda MİT’in, ünlü yeraltı liderlerinden Abdullah Çatlı ile anlaştığı ve ASALA’ya karşı planlanan silahlı eylemleri gerçekleştirmesini istediği de iddialar arasında. Bu iddiaları doğrulayacak somut kanıt olmasa da Esenboğa eyleminin ardından üst düzey ASALA yöneticilerine silahlı ve bombalı saldırılar yapıldığı biliniyor. Bu saldırılardan en önemlisi 28 Nisan 1988’de Atina’da Agop Agopyan’ın ölümü ile sonuçlanan eylem. Agopyan’ın ölümü ile örgütün dağılma evresine girdiği belirtiliyor. 1988’den sonra gerçekleşen sadece 3 eylem olması ve 1994’teki saldırının ardından örgütün sessizliğe gömülmesi de tüm bunları destekler nitelikte.

Halihazırda 2015 senesinde, yani Ermeni Tehciri’nin yüzüncü yılında olmamız hasebiyle küresel bir infialden çekinen Türk mercileri tetikte. Ancak herkesin atladığı oldukça önemli bir nokta da şu ki 2015 aynı zamanda ASALA’nın, yani Ermeni kelimesi ile terörist kelimesini yan yana getiren örgütün kuruluşunun da kırkıncı yılı. Herkesin görmek istediğini gördüğü bir dünyada yaşadığımızı yüzümüze vuran daha başka bir kanıta gerek var mı?


[box_light]Kaynakça[/box_light]

– Aras, Mikail. Global Terörizm: Asala ve Ermeniler. İstanbul: Mühür Kitaplığı, 2013.

– Çitlioğlu. Ercan. Yedekteki Taşeron: Asala. Ankara: Ümit Yayıncılık, 2000.

– Vatandaş, Aydoğan. Asala Operasyonları: Aslında Ne oldu?. İstanbul: Alfa Yayınları, 2005.

Leave a Reply