Algıların, yanılgıların birbirini kovaladığı bir Orta Doğu ülkesindeyiz. Elimizde yanılgılardan muzdarip, oldukça hassas iki kavram var; yakılan, şerrinden korkulan kadın ve çirkin bir sanat olarak görülen siyaset. Bu iki kavramı bir arada inceleyebilmek adına yayına hazırladığım röportaj dizisinin ilkini HDP Grup Başkan Vekili Sn. Filiz Kerestecioğlu ile gerçekleştirdim.Hukukçu kimliğinin yanı sıra kendini feminist olarak tanımlayan Kerestecioğlu kadın ve siyaset temalı sorularımı GazeteBilkent okurları için cevapladı.
Ben motivasyonumu feminist mücadeleyle buldum.
GazeteBilkent: Öncelikle teşekkür ediyoruz bize zaman ayırdığınız için. Siyasetin çoğu zaman bir ateş çemberi olmasına rağmen sizi siyasete iten dinamikler neydi?
Filiz Kerestecioğlu: Aslında ben siyaseti sadece burada görmüyorum,her zaman siyasetin içerisindeydim ve öncelikle de kadın siyasetinin içerisindeydim. Yıllardır feminist bir aktivist olarak alanlarda bulunuyorum, kadın hakları için mücadele ediyorum. Mor Çatı’nın kurucularından biriyim,baronun kadın hakları merkezinin, başka vakıfların, derneklerin de kuruluşunda yer aldım. Önemli olan asıl oralarda yer alabilmek. Maalesef bizde biraz eksik olan bu, başka ülkelerde Avrupa’da, Kanada’da birkaç derneğe üye olmayan insan ayıplanarak karşılanırken Türkiye’de derneğe üye olmak hakikaten zorlu bir şey. Buradan geldiğimiz zaman insanların özellikle kadınların siyasete girme cesareti azalıyor çünkü sürekli engellerle karşılaşılıyor. Ben motivasyonumu feminist mücadeleyle buldum. Kendi avukatlık mesleğimde feminizm her zaman bir arada yürüdü. Hem davalara girerken, onları takip ederken aynı zamanda militanlık da yaptım. Şiddete uğrayan kadınları evimde barındırmaktan onların evinde kalıp şiddet uygulayan kocanın gelmesini engellemeye kadar. Böyle bir motivasyon vardı. Buna ek olarak, İnsan Hakları Derneği’nde de çalıştım 90’lı yıllarda. Özellikle Kürt Hareketi ile daha iyi tanışmamı, yakınlaşmamı sağladı. O zaman yaşatılanları, kayıpları, fail-i meçhulleri çok fazla görme imkanım oldu. Sonrasında da HDP hakikaten çok renkliliğin, ülkede daha demokratik bir işleyişin ve çoğulcuğun partisi ve bir kadın partisi. Bana önerildiğinde tabi ki kolay olmadı çünkü benim için parlamenter siyaset de mecliste bulunmak da bir hedef ya da öngördüğüm bir şey değildi açıkçası. Fakat öyle bir zamandı ki o çok renkliliği birlikte yaşayabilmek ve bu toplumda daha fazla dönüşümü sağlayabilmek için ben de o zaman yapılan öneriye evet dedim. Bizim bu anlamda diğer partilerden farkımız var. belli bir hiyerarşi veya grup içerisinde değil farklı kesimlerden insanlar olarak şekillendik. Özellikle 7 Haziran’da sağlanan birlikteliğimiz tam onu yansıtan şekildeydi ama zaten çok hoşlanılmayan da bu oldu ve buna izin verilmemek için tekrar seçime gidildi. Kısacası benim kişisel motivasyonum aslında feminist mücadele ve hayatını değiştirmek isteyen, benim müvekkilim olan kadınların verdikleri mücadeledir.
Kadınların toplumu ve dünyayı daha fazla dönüştürebileceğine inanıyoruz.
GazeteBilkent: HDP’nin parti içi sorunları ve yürüttüğü “Hayır Kampanyası” sebebiyle zamanında hassasiyetlerinden biri olarak ifade ettiği kadın sorunu arka plana terk edilmiş durumda mı?
Filiz Kerestecioğlu: Biz hala aynıyız ve aslında hayır’ı kadınlar getirecek. Bunun yanında kadınların dünyayı ve toplumu daha fazla dönüştüreceğine inanıyoruz, ben buna inananların başında geliyorum. Bu anlamda üstümüzdeki bütün baskılara rağmen aslında kadınlarla ilgili mücadelemiz eksilmedi. Biz de eksiltmemeye gayret ediyoruz verdiğimiz önergelerde, yaptığımız konuşmalarda olsun. Mesela mecliste Kadın Parlamento Grubu’nu kuran ilk partiyiz. Bununla ilgili olarak farklı partilerden kadın parlamenterle de dayanışma konusunda da elimizden geldiğince devam ettirmeye çalışıyoruz. Tabi ki arkadaşlarımızın olmaması çok büyük bir eksiklik. Devlet pozitif ayrımcılığı tersten uyguladı. 13 vekil içeride bunlardan 7’si kadın vekilimiz. Bu çok üzücü bir şey. Bunun dışında en acı verici şey olarak 100’den fazla belediyeye kayyum atandı ve oralarda çok ciddi kadın çalışmaları vardı ama bugün kalkıp atanan kayyumun kadın otobüs şoförü olmaz dediğini ve kadın otobüs şoförünü görevden aldığını, sığınakları kapattığını ve kadın dayanışma merkezlerini işlemez hale getirdiğini görüyoruz. Bunlar Türkiye’nin kaybı aslında ama işte baskıcı, otoriter bir siyasetin, erkek egemen siyasetin kadınlara bakışını sergiliyor. Kadınları hapsetmek istedikleri noktalar böyle; emek alanında olsun beden, kimlik politikaları alanında olsun. Biz bu sınırları tanımıyoruz. Bu sebeple mücadeleyi yükseltiyoruz. Örneğin 8 Mart her yerde çok güzel geçti. İstanbul’daki muhteşemdi, umut vericiydi. Ben de oradaydım. Onun dışında Van, Diyarbakır, Batman gibi farklı yerlerde de 8 Mart’ın öncesinde hafta sonuna denk geldiği için yapılan etkinlikler çok coşkuluydu, güzeldi. Bu da zaten biraz kadınlardan korkulduğunu da gösteriyor. O etkinlikler, mücadele azmi biraz tedirginlik yarattı diye düşünüyorum. Dediğim gibi biz ne olursa olsun bundan vazgeçmeyeceğiz Farklı kimlikler, inançlar ve onların temsiliyetinden hem de özellikle güçlü bir kadın, kadın- özgürlük temsiliyetinden vazgeçerse zaten HDP, HDP olmaz.
GazeteBilkent: Durağan bir toplum olan ABD’de kadınlar Trump nedeniyle ayaklandılar, buna ek olarak İsveç’te AB’ye ve ülkenin radikallerine yönelik muhalefette en başarılı parti feminist parti olarak gösteriliyor. Dünyada kadın temelli yükselen bir muhalefet var diyebilir miyiz?
Filiz Kerestecioğlu: Evet böyle bir isyan var. Bu sadece Türkiye’de değil üstelik. Amerika’dan çıkması da önemli ve anlamlı. Milyonlarca kadın sokağa çıktı ve onların o grev çağrısıyla biz de 8 Mart günü parlamentoda grevdeyiz dedik. Dünyada 50’den fazla ülkede katılımın sağlanması ve kadınların dünyadaki krizlerin mağduru olmak istememelerinden, kürtaj hakkının gasp edilmek istendiği için ya da farklı söylemlerden, sebeplerden ötürü sokağa çıkmaları bir muhalefetin yükselişi olarak görülebilir. Bu da çok umut verici dünya açısından.
Barışı getirecek olanlar da kadınlar.
GazeteBilkent: Peki Türkiye’de “Kadınlar Hayır Diyor Kampanyası” gibi kadın temelli bir muhalefet görebiliyor musunuz?
Filiz Kerestecioğlu: En fazla o kampanya yürüyor zaten. Bu açıdan baktığımızda kadın temelli bir muhalefet var. Alanlardaki çalışmalara baktığınızda her bölgede hep en fazla kadınların örgütlendiğini görüyorsunuz. Sanki 8 Mart’la kadın mücadelesi ile “hayır” mücadelesi birlikte yürüyor gibi geliyor bana. O yüzden hayır kampanyasında kadınların daha ön planda olduğunu görüyorum. Sistem erkek egemen bir sistem ve bu klişe bir laf değil. Bu erkek egemenliğin içinde bir de şu anki yoğun muhafazakârlıkta kadın hayatına yönelik ciddi müdahaleler, militarizm ve savaş var. Barışı getirecek olan da kadınlar. Anne oldukları için değil antimilitarist, savaş karşıtı, oldukları için tabii ki. Geleceği kuracak olan bugün var olan anlayış değil, olamaz. Biz bu sistem içerisinde vali, kaymakam, kayyum olacağız diye eşitlenmek istemiyoruz. Biz dönüştürmek istiyoruz yani ev emeğinin, hayatın toplumsallaştırılmasını, dayanışmanın, özgürlüklerin daha fazla olmasını istiyoruz. Eşitlikten kastımız bu.
Meclisteyken kafamızda oluşan “N’apıyoruz biz burada, nasıl bir mahalle kahvesi burası?” gibi sorularla baskıyı hissediyoruz.
GazeteBilkent: Biraz sözü meclisten içeri alalım, TBMM’de kadın olmak nasıl?
Filiz Kerestecioğlu: Zor bir şey. Mecliste kadın olmak kolay değil. Birbirlerine hitapları gerçekten çok eril bir dille hep. Hakaretler, kabadayılıklar havada uçuşuyor. Balık baştan kokar mantığıyla uzun zamandır iyice perçinlenmiş durumda bu. En tepeden, cumhurbaşkanının söylemlerinden başlayarak bunu sorgulamak gerekiyor. Bunun çözümü yine kadınların dayanışmasıyla gelir. Parlamento Kadın Grubunu kadına yönelik her türlü şiddeti de düşünerek kurmuştuk ki bunun içerisinde sözel şiddet de var. Meclis ortamında bir kadına şiddet illa hitapla ya da uygulamayla olmuyor çünkü zaten o ortamın kendisi düpedüz şiddet ortamı. Orda hakikaten siz pasifize olabilirsiniz, çekilebilirsiniz. Böyle bir şey olmuyor belki ama psikolojik olarak o baskıyı hissediyorsunuz. Meclisteyken kafamızda “N’apıyoruz biz burada, nasıl bir mahalle kahvesi burası?” gibi sorularla baskıyı hissediyoruz. Bu yine kadınların kırabileceği bir şey tabii. Bu noktada gerçekten HDP çok önemli bir parti çünkü en fazla kadın konuşmacının olduğu parti yine burası. Bizde şu konuşur bu konuşmaz gibi bir şey yok. Benim şu an bulunduğum konum HDP Grup Başkan Vekilliği ve mümkün olduğunca herkesin eşit söz almasına gayret ediyorum ben de. Belki de hoşlanılmayan bu oluyor. Genç genç kadınların, ki en genç kadın vekiller mensuplarımız, çıkıp oradan bodoslama siyaset yapması ve onlarca, yüzlerce erkek varken belli bir hiyerarşik düzen içerisinde onların çıkıp konuşamaması,sırasının gelmemesi… Bizde öyle değil tüm arkadaşlarımız gerek yerel gerekse Türkiye’nin genel sorunlarını ifade etmek için her zaman söz alabiliyorlar.
GazeteBilkent: Kadının durumunu yine kadınlar düzeltecek dediniz fakat çok yakın zamanda mecliste Aylin Nazlıaka’nın kelepçeli protestosunun ardından gelen saldırı bu söylemin neresinde yer alıyor?
Filiz Kerestecioğlu: Olabilir ama o tarihteki yerini aldı ve kondu bence. Onu gören herkes o gözle bakıyor şimdi. Bilmiyorum, artık utanma duygusu bazı noktalarda ve insanlarda kalmadı ama yine de o kadın hatta kadınlar tarihteki yerlerini aldılar. Tabi orda olay devam ederken gidip dayanışmayan kadınlar da aslında yerlerini aldılar. Aylin Nazlıaka bizim görüşlerimizle uyuştuğumuz, birebir düşündüğümüz bir insan değil ama orada önemli olan bir kadının şiddete uğrama ihtimalini görüp engellemekti, onun protestosuna hak tanımaktı, onu engelleyenlere karşı durmaktı. Bizim yaptığımızda buydu. Şiddeti de gördük. Ama bu kadın dayanışmasını kirletecek bir şey değildir, değmez çünkü. Buna takılmadan devam etmek lazım. Zaten başka bir yolumuz var mı? Hepimiz aynı şey için mücadele ediyoruz.
Türkiye’de kadının öne çıkmasına izin verilmiyor ama zaten biz de izin istemiyoruz
GazeteBilkent:Türk siyasetinde kadını bir başrol olarak nitelendirebilir miyiz? Nitelendiremeyeceksek bunun sebepleri nelerdir?
Filiz Kerestecioğlu: Bahsettiğim şeylerin hepsi buna cevap olabilir. Türkiye’de kadının öne çıkmasına izin verilmiyor ama zaten biz de izin istemiyoruz. Bunun için uğraşıyoruz eminim bir gün kadın, gerçek kimliğine kavuşup yerini bulacak. Bugün Türkiye’de köklü bir kadın mücadelesinin olduğunu düşünüyorum. Bu 80’lerden beri benim içinde yer aldığım, bizzat görerek geldiğim bir şey ama öncesinde bile var. Osmanlı döneminde çıkan kadın dergileri de var. Bugüne kadar da kazanılan haklar geri verilmez. Tacizciyle evlendirme gibi önergeler gündeme geldiğinde ya da boşanma , daha doğrusu boşanmayı engelleme, komisyonunda abuk sabuk yasal teklifler getirildiğinde hemen reaksiyon gelmesi ve bunun geri çekilmesi de kadın mücadelesinin ne kadar köklü olduğunu gösteriyor. O nedenle siyasetteki yer de sonunda olması gereken noktaya kavuşacak. Ne kadar engellemek isterlerse istesinler bunu başaramayacaklar.
GazeteBilkent: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Filiz Kerestecioğlu: Rica ederim.