2016 yılı Avrupa için oldukça hareketli geçti. Daha Brexit’in şoku atlatılamamışken, Amerika’dan Trump haberinin gelmesiyle herkesin kafasında bir soru dolaşmaya başladı: Brexit’le birlikte esmeye başlayan popülist rüzgar, kıtayı nereye sürükleyebilir? Bu soruyla birlikte gözler kritik seçimlerin yapılacağı ülkelere, Avusturya ve İtalya’ya çevrildi. Avusturya’daki seçim sonucu Avrupa Birliği’ne rahat bir nefes aldırdı, ancak İtalya AB’yi diken üstünde bir bekleyişe sürükledi. İtalya’daki referandumun üstünden yaklaşık bir ay geçmişken ve ortalık “İtalya, yeni bir Brexit yaşıyor.” gibi spekülasyonlarla kaynarken, referandumun gerçekten neyi temsil ettiğine bakmakta fayda var.
İtalya Parlamentosu ülkenin yasama organı olup, Temsilciler Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olmak üzere iki meclisten oluşur. Sunulan önergenin yasalaşabilmesi için hem Temsilciler Meclisi’nden hem de Senato’dan geçmesi gerekir. Bu bağlamda Temsilciler Meclisi ve Senato eşit güce sahiptir. İkinci Dünya Savaşı sırasında faşist bir rejimin sillesini yemiş bir ülke olarak İtalya’nın gücün tek bir elde toplanmasını bu sistemle engelleme çabası, elbette ki anlamlı bir adımdır. Ne var ki zaman, iki meclisli parlamenter sistemin yasama süreci açısından çok da verimli olamayabileceğini gösterdi. Örnek vermek gerekirse, İtalya Parlamentosu, evlilik dışı doğan çocuklara, evli çiftlerin çocuklarıyla aynı hakların verilmesini öngören yasayı, tasarının sürekli Temsilciler Meclisi ve Senato arasında dolaşmasından ötürü yaklaşık 1300 günde kabul edebildi. [1]
22 Şubat 2014’te İtalya Başbakanı olarak göreve başlayan Matteo Renzi’nin önerdiği reform paketi de, Parlamento’nun daha verimli çalışmasını amaçlıyordu. Bu reform paketine göre Senato’daki senatör sayısı 315’ten 100’e indirilecek; yasa ve bütçe onayı ile hükümete güvenoyu verme yetkisi yalnızca Temsilciler Meclisi’ne ait olacaktı. Senato’nun ise anayasa reformları ve AB anlaşmalarının onaylanmasında söz hakkı olacaktı. Kısacası Renzi’nin reform paketi Senato’yu oldukça etkisizleştiriyordu. Bu reform paketi Parlamento’dan geçmişti ancak üçte ikilik çoğunluk sağlanamadığı için referanduma gidilmesi gerekiyordu. Renzi, referandumdan hayır çıkması durumunda istifa edeceğini açıklamıştı. 4 Aralık 2016’da İtalyan halkının yaklaşık 60%’ı reform paketine “Hayır.” dedi ve Renzi de sözünü tutarak istifa etti.
AB içinse sancılı dakikalar işte bu anda başladı, nitekim Renzi’nin istifasıyla yeni bir partinin yolu açılmış oldu: Beş Yıldız Hareketi. Popülist akımın İtalya’daki temsilcisi olan parti, AB’ye olan karşıtlığıyla biliniyor. Erken seçim durumunda olası bir Beş Yıldız Hareketi iktidarının, İtalya’yı AB’den çıkmaya yönelik bir referanduma götürebileceği senaryosu ise AB’yi tedirgin etmeye yetiyor.
2018’de yapılacak olan seçimlerin erkene çekilmesi ihtimali ise durumun başka bir boyutunu ortaya çıkarıyor. 2015’te hükümetin Italicum adını verdiği genel seçim tasarısı Parlamento’da kabul edilmişti. Yeni yasaya göre 40%’ın üzerinde oy alan parti, Temsilciler Meclisi’ndeki 630 koltuğun 340’ına sahip olacaktı. Hiçbir parti 40%’ın üzerine çıkamazsa, ilk iki parti arasında ikinci tur yapılacak, kazanan meclisin 54%’lük kesimini oluşturacaktı. Bu yasayla birlikte 70 yılda 63 hükümet gören ülkeye istikrar geleceği iddia edilmişti. Ancak yasalaşan tasarı, “tek adam diktatörlüğü”ne yol açacağı gerekçesiyle eleştirildi ve olay Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme ise, yasa hakkındaki duruşmasına 24 Ocak’ta başlayacak. Cumhurbaşkanı da mahkemenin kararı gelmeden erken seçime gidilmeyeceğini ifade etti, nitekim bu süreçte de Renzi’nin Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni’yi hükümeti kurması için görevlendirdi.
Sonuç olarak İtalya’da bir Brexit yaşanır mı? Muhtemel, ama bence uzak bir ihtimal. Anket sonuçları, erken seçim durumunda Beş Yıldız Hareketi’nin 30-40% civarında oy alacağını öngörüyor. Ancak mahkemenin sonucu gelmeden de erken seçim zor bir ihtimal olarak görülüyor. Erken seçime gidilse bile, anket sonuçlarının doğru çıkacağının bir garantisi yok. Nitekim Brexit, anket sonuçlarının ne kadar yanıltıcı olabileceğini gösterdi. Her şeye rağmen erken seçime gidilip Beş Yıldız Hareketi iktidara gelse bile, İtalya’nın AB’den çıkabilmesi için referanduma gitmesi gerekiyor. Halkın AB’den çıkmayı isteyip istemediği ise bambaşka bir tartışma konusu. Özellikle Renzi’nin referandumu kendisi için bir kamuoyu yoklaması olarak kullandığını göz önünde bulundurursak, halkın oy verirken “Beş Yıldız Hareketi gelsin.” yerine “Başbakan gitsin.” şeklinde düşündüğünü söylemek daha tutarlı bir yorum olacaktır. Bu noktada da, “AB dağılıyor.” şeklinde olayı dramatize etmektense, referandumun böyle sonuçlanmasına yol açan sosyal ve ekonomik nedenlerin tam anlamıyla belirlenmesi ve bu problemlerin çözümüne ilişkin çalışılması daha rasyonel bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.
Kaynakça
[1] https://www.theguardian.com/world/2016/nov/30/italy-referendum-all-you-need-to-know-about-renzis-crunch-vote
Resimler:
http://www.cnbc.com/2016/11/11/italian-referendum-a-bigger-risk-than-donald-trump-analysts-warn.html
http://www.express.co.uk/news/world/731688/Right-wing-rally-Florence-defeat-Italy-Matteo-Renzi-referendum-European-Union
http://www.nasdaq.com/article/italy-may-use-new-tax-to-raise-revenue-from-google-amazon-and-yahoo-cm296250
Italians Vote ‘No’ On Referendum: European Union Dealt New Blow