Türkiye 31 Mart günü yerel yönetim seçimleri için sandık başına gitti. Seçim öncesindeki kampanyalara ekonomik gelişmeler damgasını vurdu. Özellikle Millet İttifakı adayları, rakip adaylarla münakaşaya girmektense ekonomik sorunları vurgulamayı tercih ettiler. Millet İttifakı’nda büyükşehir belediyelerinin çoğu CHP’ye bırakıldı, İyi Parti’ye ise CHP’nin varlık gösteremediği iller ile İç Ege’deki bazı şehirler bırakıldı. Cumhur İttifakı’nda Ak Parti küçük ortağına karşı daha cömert davrandı, her seçimde kazandığı birçok il belediyesini MHP’ye bırakmakta sakınca görmedi. Öte yandan Cumhur İttifakı, Millet İttifakı kadar geniş çaplı olmadı. Milliyetçi-muhafazakar seçmenlerin ağırlıkta olduğu birçok ilde yarış MHP ile Ak Parti arasında yaşandı. HDP seçimlere bir ittifak içerisinde girmedi. fakat özellikle Selahattin Demirtaş’ın yaptığı çağrıyla birlikte HDP tabanı Batı illerinde “demokrasiyi savunan partileri” desteklemeye çağrıldı, yani üstü kapalı bir şekilde Millet İttifakı’na işaret edildi. CHP’den tekrar aday gösterilmeyen küskünlerin adresi DSP oldu. Sonuç olarak seçimler CHP’nin en büyük altı şehirden beşini almasıyla ve Bursa’yı da kıl payı kaçırmasıyla sonuçlandı. İstanbul ve Ankara, 25 yıl aradan sonra CHP’nin eline geçti. Adana, Mersin ve Antalya’da da Millet İttifakı’nın CHP’li adayları seçimi kazandılar. CHP için seçimlerin bir diğer önemli yönü, uzun süre sonra Ege kıyı şeridine hapsolmuş bir parti görünümünden çıkarak İç Anadolu’da varlık gösterebilmiş olmasıdır. CHP, Ankara ve Eskişehir’in yanı sıra Bilecik, Bolu ve Kırşehir’de de seçimden zaferle ayrıldı. Büyükşehir belediyelerinde CHP’li başarılı ilçe belediye başkanlarının aday gösterilmesi politikası başarılı oldu; İmamoğlu, Yavaş, Böcek ve Karalar seçildi, Bozbey ise seçilemese de partisinin oyunu büyük ölçüde artırdı. Bursa, CHP’nin tarihsel olarak zorlandığı bir şehirdir, 1977 Genel Seçimleri’nde bile burası kazanılamamıştır. CHP Karadeniz’deki iki il belediyesini, Giresun ve Zonguldak’ı Ak Parti’ye kaptırdı fakat Artvin ve Ardahan’ı Ak Parti’den aldı. İttifakın diğer partisi İyi Parti ise seçimlerden beklediğini alamadı. İyi Parti Balıkesir’de kazanmaya yaklaştı, fakat orası da dahil hiçbir il belediyesini kazanamadı. MHP’den daha fazla oy almalarına rağmen çok daha az belediye kazandılar. Bu, İyi Parti oylarının CHP’nin daha güçlü olduğu şehir merkezlerinde yoğunlaşmasından kaynaklanmış olabilir. Taşrada ise MHP, milliyetçi oyları İyi Parti’ye kaptırmamış gibi görünüyor.
Seçimler Ak Parti açısından bir hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Bu durumu abartmamak gerekir, nitekim Ak Parti oyları aslında 2018 Genel Seçimleri’ne kıyasla ufak bir artış yaşadı. Bu artışta ittifak oylarının katkısı vardır, ancak sonuç olarak Ak Parti Trakya’da, bazı İç Anadolu şehirlerinde ve özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde oylarını yükseltmiştir. Şırnak, Bitlis, Muş ve Ağrı’da seçimleri kazanmıştır. Genel olarak baktığımızda ise 2014 Yerel Seçimleri’ne göre %1’lik bir düşüş yaşadı. Elbette asıl önemli olan Ak Parti’nin Ankara ve İstanbul’u kaybetmesi olmuştur. Nicel önemlerinin yanı sıra, bu iki belediye Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için psikolojik öneme sahiptir. Refah Partisi siyasi yükselişini 1994 Yerel Seçinleri’nde bu iki şehri alarak başlatmıştır. İyi bilindiği gibi, İstanbul’da seçilen aday Recep Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan’ın yıldızı belediye görevindeyken parlar. Bu iki şehir günümüze kadar Refah Partisi’nin mirasçısı olan partiler tarafından yönetilir. Yirmi beş yılın ardından bu iki şehrin kaybedilmesi, hem çok övünülen hizmet belediyeciliğinin yeterince karşılık bulmadığını hem de seçmenin ekonomiye duyarlı olduğunu gösteriyor. 2002’den beri Ak Parti’nin aldığı oy oranı ile ekonomik büyüme oranları arasında neredeyse tam olarak bir korelasyon bulunduğu iddia edilebilir, sıklıkla ileri sürülen kültürel tezlerin aksine, Ak Parti seçmeni ekonomik oy verme eğilimine sahiptir. Türk lirasının değer kaybetmesi, fakat özellikle enflasyon oranlarının %25 civarlarına yükselmesi seçmeni memnuniyetsiz etmiştir. Böylece Ak Parti, Türkiye GSYİH’sinin ezici çoğunluğunu oluşturan şehirleri kaybetmiştir. Bu partinin prestijine vurulan ciddi bir darbedir. MHP ise geçen yıla göre oylarının yarısını kaybetmesine rağmen belediye sayısını ciddi oranda artırmıştır. İttifaktan dolayı oy sayısının başarı ölçütü sayılamayacağı iddia edilirse, MHP’nin kazandığı belediye sayısına bakarak seçimin kazananlarından olduğu söylenebilir. MHP, Manisa ve Osmaniye dışında kazandığı şehirlerin hepsini Ak Parti’ye karşı yarışarak ve Ak Parti’nin elinden almıştır. Bu durum ittifakın sürdürülebilirliğine gölge düşürebilir.
Resmi olmayan seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, birçok yerde sonuçlara itiraz edilmeye başlandı. Özellikle İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun seçimi son anda ve kıl payı kazanması, Ak Parti cephesinde kuşkuya yol açmıştır. Partinin il başkanı ve partiye yakın bazı gazeteciler tarafından seçimlere şaibe karıştırıldığı iddia edilmiş, oyların kısmen veya tamamen yeniden sayılması teklif edilmiştir. Bu yazı yazıldığı esnada şaibeli sandıkların yeniden sayım işlemi tamamlanmamıştır ve sonuçları değiştirecek bir fark ortaya çıkmamıştır. Fakat burada dikkat çeken nokta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlere şaibe karıştırıldığına dair iddialara destek vermemesi ve yaptığı konuşmalarda sonuçları tanımasıdır. Ak Parti yönetimi de benzer bir tavır içerisindedir, bu tavrın seçim sonuçlarının üstü kapalı bir şekilde onaylanması anlamına geldiğini düşünebiliriz. Peki Erdoğan ve parti yönetimi sonuçları onaylarken oyların yeniden sayılması talepleri nereden yükselmektedir? Kulislerde dolaşan bilgilere göre seçimlere şaibe karıştırıldığı iddialarının arkasında Davutoğlu’nun başbakanlıktan alınması sürecinde aktif rol oynayan ve meşhur Pelikan Dosyası’nı yayımlayan Ak Parti ile ilişkili Pelikan Grubu bulunuyor. Fakat ne Cumhurbaşkanı ne de YSK vesaire devlet kurumları iddiaların sarih olduğunu kabul ettiler, aksine bu grup kışkırtıcılıkla suçlandı.
Seçimlerden çıkan sonuç toplumun siyasi kutuplaşmayı veto etmesidir. Yıllardır oluşturulmaya çalışılan laik-muhafazakar türünden zıtlaşmalar ters tepmiş, seçmen tepkisini kucaklayıcı söylemlere sahip adayları seçerek göstermiştir. Bugün seçim sonuçlarının gösterdiği, Türkiye’nin yeni bir toplumsal hoşgörü ve uzlaşma dönemine ihtiyacı olduğudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ana kadar sağduyulu davrandı ve seçmenin kararına saygı duyduklarını ifade etti. Ak Parti açısından başarısız geçen bu seçimin ardından parti içinde birçok görev değişikliğinin yaşanması bekleniyor. İmamoğlu, Yavaş ve Soyer kendilerine oy verenler kadar vermeyenlerin de başkanı olacaklarını, herkesi kucaklayacaklarını ifade ettiler. Türkiye’nin en önemli belediyelerinin muhalefetin eline geçmesi ülkedeki güç dağılımını değiştirmiştir. Ankara ve İstanbul’da belediye başkanlarının CHP’li, belediye meclis çoğunluğunun ise Ak Parti’li olması bu belediyelerde işlerin yürümesi için uzlaşıyı zorunlu kılıyor. Ülke yönetiminde de kutuplaştırıcı ve dışlayıcı politikalardan vazgeçilmeli, seçmenin verdiği tepki göz önüne alınarak politikalarda revizyona gidilmelidir. 2019 Yerel Seçimleri, Türkiye’nin siyasi geleceği için bir kırılma noktası olabilir. Bu tarihi anın toplumsal barış ve uzlaşıya yol açacak siyasa değişikliklerine yol açmasını diliyoruz.