ABD’nin finans merkezi Wall Street yakınlarındaki Liberty Parkı’nda, ülkedeki ekonomik kriz, artan işsizlik oranı ve bozulmuş siyasi yapıya bir tepki olarak doğan “Occupy Wall Street” hareketi, 17 Eylül’den beri sesini duyurmaya çalışıyor. Medya organlarında kendine yer bulamayan bu muhalif hareketin yayılmasında ilerici sanatçı ve düşünürlerin payı büyük.

Fakat hareketin medyaya sızabilmesini sağlayan en büyük pay New York polisinin. Polis, eylemcilerden Brooklyn köprüsünü kapatmaya çalışan 700 kişiyi tutuklayınca, Wall Street protestoları haber niteliği kazandı ve sesini daha geniş kitlelere duyurdu.

Peki nedir bu Occupy Wall Street hareketinin içeriği?

Sözcüler, “merkezsiz ve lidersiz hareket” olma özelliklerinin altını çiziyorlar. Şu an için belirli bir politik duruş sergilemeseler de, bir arada olmanın önemine dikkat çekiyorlar. Ayrıca Arap Baharı’ndan etkilendiklerini de inkar etmeyen bu hareket, genel olarak ülkedeki siyasi ve ekonomik sorunlardan, sosyal eşitizlikten, hükümetin baskıcı iç ve dış politikalarından rahatsız olan ve bu duruma seyirci kalmak istemeyenlerin oluşturduğu muhalif bir topluluk olarak tanımlanabilir.

İleri demokrasinin kalesi olarak gösterilen ve hak-hukuk vaatlerinin deyim yerindeyse havada uçuştuğu fakat uygulamada (özellikle ABD dış politikasında) vücut bulamayan bir ülkede böyle bir hareketin yükselmesi, bir çok çevre tarafından umut verici olarak karşılanıyor. Ancak eylemcilerin politik duruş ve amaçtan yoksun olmaları, hareketin nereye doğru evrileceği sorusunu beraberinde getiriyor.

Leave a Reply