Demokrasiden Önce İstikrar?

Dünyanın en büyük 9. Ülkesi olan 19 milyon nüfuslu Kazakistan, aynı zamanda dünyanın en zengin yer altı kaynaklarına sahip ülkelerinden birisi. Petrol, doğalgaz, uranyum ve altın üretiminin yaygın olduğu ülkede, doğal kaynakların toplam değerinin 10 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Rusya’ya, Çin’e ve Türk Dünyası’na olan coğrafi yakınlığı, tarihsel süreçte Kazak politikasının gelişimini ve bugünkü halini etkilemiş gözüküyor. Doç. Dr. Faik Demir’e göre Kazakistan tam bir “dengeler ülkesi”. Nitekim Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla 1990’da cumhurbaşkanlığını üstlenen Nursultan Nazarbayev, 30 yıllık iktidarı döneminde, Rusya’yı karşısına almadan Sovyetler’in mirası Rus etkisini kırmayı hedefledi. Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesinin önemli bir partneri haline gelen Kazakistan, ABD ve AB ülkeleri ile de sayısız anlaşma imzaladı. Ek olarak Kazakistan, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde Türki Cumhuriyetlerle siyasi ve ekonomik iş birliğini arttırdı ve yoğun bir millileşme sürecine girdi. Her ne kadar Rusya ile sıcak ilişkiler kurulsa da Kazakistan’ın izlediği milliyetçi politikalar sonucu Rus nüfusu sadece 30 senede %38’den %18’e geriledi. Doğal olarak Rusya bu gelişmeleri endişe ile takip ediyordu.

Nazarbayev yönetime geldikten sonra denge politikasına ek olarak bir diğer ilkeyi daha benimsedi: “demokrasiden önce istikrar”. Kazakistan yıllar boyunca muhalif liderleri susturmak, protestoculara sert müdahalelerde bulunmak gibi demokrasiden uzak yöntemler benimsedi. Yine de istikrar sağlanmış gözüküyordu. Ülkenin doğal kaynaklarından biraz da olsa pay alabilen halk, civar ülkelere göre ekonomik olarak daha yüksek refah düzeyine sahipti. Bu yüzden demokratik olmayan müdahaleler, nispeten normal karşılanıyordu. İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Kate Mallinson bu durumu “Nazarbayev, Kazakistan halkıyla bir tür sosyal sözleşme yapmıştı. Halk rejime sadıktı, çünkü ekonomik durumun düzeldiğini görüyordu” sözleriyle açıklıyor. Ama…

Aradan geçen yıllar boyunca derin yolsuzluk ağları örülmeye başlandı. Nazarbayev ve onun soyuna sahip siyasi elit, doğal kaynak endüstrisinden ciddi gelirler elde etmeye başladı. Pandeminin yarattığı enflasyon da Kazak ekonomisine yük olmaya başlayınca işler daha farklı bir boyut kazandı. Neticesinde halk fakirleşirken elit bir azınlık zenginleşiyordu.

Gelir eşitsizliği yıllar içinde Kazakistan’ın farklı bölgelerinin farklı oranlarda gelişmesine sebep oldu. Nursultan, Almatı gibi ülkenin doğusunda kalan şehirler, modern mimarileriyle dikkat çekerken, doğal kaynaklardan eşit derecede yararlanamayan batıdaki şehirler çok daha az gelişiyordu. Batıdaki halkın yaşam koşulları gün geçtikçe kötüleşiyor, buna ek olarak yönetimde gerektiği gibi temsil edilmiyorlardı. Gelir adaletsizliği ile yaşam koşulları arasındaki uçurum her geçen gün artıyordu. Neticesinde ocakta, tüm dünyanın yakından takip ettiği o protestolar başladı. Peki demokrasiden taviz verilerek sağlanan istikrar birkaç haftada kayıp mı edildi?

Kazakistan’da neler oldu?

Petrol bölgesi Mangistau’da yakıt fiyatlarına yapılan yüksek zamlar bardağı taşıran son damla oldu. Neticesinde 2 Ocak’ta Mangistau’da halk sokağa döküldü. Bu bölge 2011’de de ağır çalışma koşullarını protesto eden gösterilere ev sahipliği yapmıştı. 2011’de polis göstericilere çok sert müdahale etmiş ve eylemler büyümeden bastırılmıştı. Ancak bu sefer durum daha farklı gözüküyor. Eylemler ülke geneline çok kısa bir sürede yayıldı. Yanan polis arabaları, üzerine ateş açılan göstericiler… basının sıklıkla ekrana taşıdığı bu görüntülerin ardından, Mangistau bölgesinde ve eski başkent Almatı’da OHAL ilan edildi.

Kazakistan’daki protestolar kısa sürede tüm ülkeye yayıldı

Nazarbayev’in 2019’daki istifasından sonra halefi seçtiği Kasım Tokayev, olaylar büyümeden zamları geri çekmek istedi. Ancak protestolar hız kesmeden devam ediyordu. Sonrasında Tokayev, hükumeti görevden aldı. 2019’da Nazarbayev de halkın hoşnutsuzluğu nedeniyle istifa etmiş ancak Tokayev’in onayı ile kurulan yeni hükumet, arka planda Nazarbayev’in yönettiği kukla bir hükumet olmaktan öteye gidememişti. Bu sebeple hükumet değişikliğinin nasıl sonuçlandığını bilen halk yatışmadı. Nazarbayev’in yaşarken dikilen heykeli yine o yaşarken göstericiler tarafından indirildi. Tokayev ’in sonraki adımı, hala Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevini yürüten Nazarbayev’i görevden almak oldu. Bu da bir işe yaramadı.

Peki göstericiler gerçekten ne istiyor? Çok basit. Demokratik bir seçim süreciyle başa gelmiş kukla olmayan bir hükumet, halkın her kesiminin yönetimde temsil edilmesi, cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayan bir anayasa değişikliği, yolsuzlukla mücadele ve gelir adaletsizliğinin giderilmesi, muhalefete yönelik baskının son bulması…

Eylemlerin bir şekilde bastırılacağı ve istikrarın kısmen de olsa yeniden sağlanacağı açık. Ama asıl soru bunun nasıl gerçekleşeceği. 2003 ve 2004’te Gürcistan ve Ukrayna’da yaşanan renkli devrimleri ve Rusların müdahalesiyle işlerin nasıl sonuçlandığını hepimiz biliyoruz. Soros destekli renkli devrimler Ukrayna ve Gürcistan’ı Rusya’dan uzaklaştırmıştı. Ancak Belarus ve Ermenistan’da ise tam tersi bir senaryo yaşanmıştı. Bu ülkelerin “batılılaşma” girişimleri geri tepmiş ve en sonunda Rusya ile yakınlaşmak durumunda kalmışlardı. Rusya’nın Kazakistan’da nasıl bir eylem planı hazırlayacağı ve Kazak halkının nasıl bir tepki geliştireceği ise ilk başlarda bir muammaydı, medya bu sebepten ötürü konuyla bu kadar ilgili gözüküyordu.

Kazakistan’ın eylemlere müdahalesi ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü

Eylemlerin başladığı günden itibaren kazak güvenlik güçleri protestoculara çok sert müdahalelerde bulundu. Göstericilerin üzerine ateş açıldığı görüntüleri hepimiz gördük. Batı, olayları “Otoriter bir rejime yönelik demokratik bir halk hareketi” olarak değerlendirirken, cumhurbaşkanı Tokayev göstericileri “terörist” diye niteledi ve kalkışmanın dış güçler tarafından desteklendiğini iddia etti. Peki neden? Bunun olası sebebini söylemeden önce Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ne (KGAÖ) değinmek gerekiyor.

KGAÖ, 1992’de Taşkent’te imzalanan antlaşmayla NATO’ya alternatif olarak kuruldu. Rusya önderliğinde askeri iş birliğini arttırmayı hedefleyen örgütün 6 üyesi var. Bunlar Rusya, Belarus, Ermenistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan. NATO’nun meşhur 5. Maddesi gibi KGAÖ’nün 4.maddesi de taraflardan birinin tehdit altında olması halinde diğer üyelerin askeri destekte bulunacağını taahhüt ediyor. Ancak tehdidin ülke dışından gelmesi ön şartı ile. Bu bağlamda Tokayev’in ilk günden beri “dış destekli kalkışma” söylemini sürdürmesinin olası sebebi, KGAÖ’nün Kazakistan’a müdahalesini meşrulaştırmaktı.

Tokayev’in 5 Ocak’ta KGAÖ barış gücünü ülkeye çağırması akabinde çoğunluğu Rus askerlerden oluşan 2500 kişilik askeri birlik, 6 Ocak’ta Kazakistan’a konuşlandırıldı. Herkesin beklediği, sadece ne zaman ve ne şekilde olacağı kestirilemeyen Rus müdahalesi de böylece başlamış oldu. Rusya’nın geçmişte de eski Sovyet coğrafyasına bu tarz müdahaleleri olmuş ve genellikle nihai amaç Rus nüfuzunu arttırmak olmuştu. Bu sebeple KGAÖ’nün Kazakistan müdahalesi, batı dünyası için de oldukça hassas bir mesele oldu.

KGAÖ dahilinde Rus askerleri Kazakistan’a geliyor

Rus müdahalesinin geçmişi ve bugünü

1991’de Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya, bir gün bu ülkeleri yeniden aynı çatı altında birleştirme emeli taşıyordu. Hem coğrafi hem de siyasi olarak. Rusya’nın bu politikası 2000’de Putin’in iktidara gelmesiyle hız kazandı. Daha önceden bahsettiğim renkli devrimlerle, Ukrayna ve Gürcistan’da halk, baskıcı rejimlere yönelik şiddetli protestolar başlatmıştı. Rusya, bu halk hareketlerini yakından takip ederken sıklıkla Rus nüfuzunun korunması için Rusya’nın bu ülkelere askeri müdahalede bulunabileceğini belirtiyordu. Beklenen müdahale ilerleyen yıllarda gerçekleşti. 2008 Güney Osetya savaşı ile Gürcistan’a, 2014 de ise Kırımı ilhak ederek Ukrayna’ya müdahale eden Rusya, bölgede yaşayan Rus halklarının nüfuzunu korumuştu, evet. Ama aynı zamanda bu devletleri hiç olmadığı kadar batıya yakınlaştırmıştı. 2008’de Gürcistan, Rusya ile tüm diplomatik ilişkilerini kesmiş, Ukrayna ise halen devam eden Donbass krizi sonrası AB ve NATO ile müzakere sürecine girmişti.

Bu sonuçtan memnun olmamış olacak ki Rusya, Belarus ve Ermenistan’da, Rus etkisini arttırabilmek için daha politik bir mücadele verdi. Temkinli dış politikalarla Belarus’u kendine bağlayan Rusya, batıya yanaşan Ermenistan’ı kendine bağlamak için yine diplomatik bir yol tercih etti. 2. Karabağ Savaşı’nda KGAÖ’den yardım talep eden Ermenistan’ın talebini reddederek Ermenistan’ın batı yanlısı politikalarını bir nevi cezalandırmış oldu. Neticesinde Ermenistan hiç olmadığı kadar Rusya’ya yakınlaştı.

Kazakistan’da ise dinamikler bu ülkelerden daha farklı. Sovyetler Birliğinden en son ayrılan ülke olan Kazakistan, aynı zamanda Rusya’nın en çok yatırım yaptığı ülkelerden bir tanesi. Kazakistan’da petrol ve doğalgaz sektöründen uzay endüstrisine kadar her alanda Rus yatırımı mevcut. Halk ve hükumet de bu durumun farkında. Kazakistan’ın Rusya ile iyi ilişkiler içinde olmasının bir sebebi de bu. Ama Rusya’nın hoşnut olmadığı bir nokta var, o da Kazakistan’da son yıllarda hız kazanan millileşme adımları. Kazakçayı her alanda yaygınlaştırarak devletin resmi dili yapmak isteyen Kazakistan, Türk Devletleri Teşkilatı ile de pek çok alanda iş birliği yapıyor. Rus dışişleri bakanı Lavrov, Kazakistan’ın millileşme politikasını eleştirmiş ve Kazakistan’daki olayları “dar görüşlü milliyetçiliği geliştirmeyi ve Rusya’yla iş birliğini itibarsızlaştırmayı amaçlayan dış desteğin sonucu” olarak nitelemişti. KGAÖ’nün Kazakistan’a asker göndermesinin endişeyle takip edilmesinin nedenlerinden birisi de buydu, Rus askerlerinin ülkeyi terk etmeme ihtimali.

KGAÖ 19 Ocak’ta, ben bu yazıya başlamadan önce, Kazakistan’ı tamamen terk etti. Olayların nasıl sonuçlanabileceğini anlatarak dikkat çekmek istediğim nokta konunun ne kadar hassas olduğuydu. Bu olaylardan sonra Kazakistan’ın, halkı tatmin edecek daha yapıcı ve milliyetçi bir politikaya ihtiyacı olacak. Ancak bunu yaparken koruması gereken dengeler var. Hali hazırda Kazakistan’ın millileşmesini endişeyle takip eden bir güç var, üstelik bu güç bir gecede ülkenize asker konuşlandırabiliyor. Millileşme politikası izlemek güzeldir, uzun vadede kalkınmaya ve siyasi istikrarın sağlanmasına aracılık eder ancak ülkenizde Rus azınlık yaşıyorsa bir daha düşünün.

Kaynakça

https://www.youtube.com/watch?v=UyQLVZ_sHVk

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-doster/kazakistanda-neler-oluyor-1898552

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-doster/kazakistandaki-olaylar-ve-rusyanin-tutumu-1900167

https://tr.sputniknews.com/20220121/tokayev-yasanan-olaylarin-baslica-sebebi-kazakistan-vatandaslari-arasindaki-gelir-farki—1052973184.html

https://www.sondakika.com/dunya/haber-kazakistan-da-devam-eden-huzursuzluk-bir-daha-14684502/

https://odatv4.com/guncel/dunya-dengeleri-degisti-kazakistan-da-kim-kazandi-226086

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kazakistanda-neler-oluyor/645307

https://www.insamer.com/tr/rusyanin-toprak-iddialari-ve-kazakistanin-egemenligi_3677.html

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59892804

https://www.indyturk.com/node/457196/d%C3%BCnyadan-sesler/putinin-para%C5%9F%C3%BCt%C3%A7%C3%BCleri-kazakistanda

Leave a Reply