Fenerbahçe, Alex’in ayrılışından sonra kısmen iyi oyunla kazanılan Beşiktaş ve Borussia Mönchengladbach maçlarının ardından Bursaspor ile oynadığı maçla birlikte geriye dönüyor ve Alex’siz Fenerbahçe’nin sinyalleri ciddi şekilde hissediliyordu. Bu durum herkesin kafasında AEL Limassol maçını düşündürüyordu. Limassol, klişe tabirle ‘Fenerbahçe’nin üç gömlek altında bir takımdı.’ Ancak Fenerbahçe’nin Bursaspor maçındaki oyunu, deplasman maçlarındaki kötü performansı herkesi derin düşüncelere gark ediyordu.
Ancak bütün bu teknik-taktik düşüncelerden evvel, maçtan bir süre önce Hürriyet Gazetesi’nin ortaya attığı ve sosyal medyada hızla büyüyen bir haber yayılıyordu. “Bayrak açmayacağıma söz veriyorum.” Haberde Fenerbahçe yönetimi ve Kıbrıslı taraftarlar arasında imzalanan bir protokolden bahsediliyordu. Protokolde taraftarların Türk ve KKTC Bayraklarını açmayacaklarına dair maddeyi kabul ettikleri ve stadyuma bayrak sokulmayacağı iddia ediliyordu. Bu durum bir anda herkeste şok etkisi yaratıyor ve zaten gerilmeye hazır havayı alevlendiriyordu.
Fenerbahçe taraftarları, Hürriyet’e ve basına tepki gösteriyor, böyle bir durumun olmayacağını iddia ediyor ve zaten kulüpten de yalanlama geliyordu. Hürriyet ise maçtan bir gün önce haberi “Bayrak Skandalı” başlığı ile tekrarlayarak, yanında bir de Kıbrıs Gazetesi Havadis’in ortaya çıkardığı bir belge yayınlıyordu. Havadis’te yayınlanan belgede, bahsedilen madde ve yöneticiler ile taraftar derneklerinin imzası bulunuyordu. Böylece hava daha da gerginleşiyordu. Bir bayram günü, bayram havasında, dostça geçmesi beklenilen maçla ilgili endişeler git gide artıyordu. Bir taraftan da milliyetçi güruh: “Sabah kurban kesimi, akşam Kıbrıs Rum Kesimi” gibi trajikomik sloganlar üretiyor, gerginlik tırmanıyordu.
Maç saati geldiğinde ise tüm bu gerginliğe en büyük cevabı veren taraftarlar oluyordu. Vermesi gerekenler… Her iki tarafta da bayraklar özgürce dalgalanıyor, Fenerbahçe tribününde, bir köşesinde Lefter’in, diğer köşesinde Sevim Abaoğlu’nun fotoğrafı bulunan şu pankart açılıyordu: “Football is Peace & Friendship.” Yani Futbol barıştır, dostluktur diyordu Kıbrıslı Fenerbahçeliler. Hafta boyunca asıl konuşulması gerekenleri tribünden haykırıyorlardı adeta ve Fenerbahçe grup liderliğinin yanında barışı, dostluğu arkasına alarak dönüyordu eve.
Aslında konuşulması gereken ‘Fenerbahçe’nin stadyuma bayrak sokup, sokmayacağı’ değil, Limassol’un renklerinin nereden geldiğidir, Sevim Abaoğlu’dur. Halkların kardeşliğinin simgesi Lefter Küçükandonyadis’tir, onun anısıdır, anısına saygıdır.
Ve unutulmaması gereken: Futbolun, ırkların, renklerin, dinlerin, dillerin değil; güzel oyunun, güzel adamların rekabet edeceği arena olduğudur. Yine futbol sahalarının, nefret tohumlarının atılacağı yerler değil; barışın ve dostluğun pekiştirileceği mekanlar olduğudur, unutulmaması gereken.
Pablo Neruda, şöyle der ‘Bir Sürü Ad’ şiirinde:
‘Venezuelalardan söz ettiler bana,
Paraguaylardan, Şililerden,
Bir şey anlamıyorum dediklerinden:
Yeryüzünün derisini biliyorum yalnız
Ve onun adsız olduğunu.’
Ya da Kıbrıslı Fenerbahçelilerin söylediği gibi, en yalın haliyle, “Futbol, barış ve dostluktur!”