Cehennemde Bir Pazar Günü

Paris - Roubaix

Bahar, herkesin içinde güzel duygular uyandıran bir mevsimdir. Doğa uyanır, havalar ısınır. Aşk mevsimidir bahar. Biz bisiklet severler içinse tüm bunların yanında baharın gelişinin farklı bir anlamı daha vardır: Klasikler.

Mart ayında Milan-San Remo ile başlayan Klasikler serisi Giro di Lombardino ile son bulur. Bisiklet dünyasının en köklü yarışlarından olan Klasikler’in en ünlüsü ise nisan ayında Fransa’da koşulan Paris-Roubaix nam-ı diğer “Klasikler’in Kraliçesi”dir.

Tom Boonen

2012 Paris-Roubaix, Tom Boonen

Paris-Roubaix, “kraliçe” ünvanını insan vücudunun sınırlarını sonuna kadar zorlayan acımasızlığına borçlu. İlki 1986 yılında koşulan bu yarış sadece Dünya Savaşları esnasında askıya alındı ve 2014 itibariyle 112 edisyonu gerçekleşti. Şimdiye kadar Roubaix’de zafere ulaşanlar arasında Roger De Vlaeminck, Bernard Hinault ve bisikletin Jordan’ı Eddy Merckx gibi efsaneler de var. Eddy Merckx’ten bahsetmişken şunu da belirtmeliyim ki gelmiş geçmiş en iyi bisikletçi kabul edilen Belçikalı efsane, The Monuments’i yani 5 büyük Klasik’i (Milan-San Remo, Tour of Flanders, Paris-Roubaix, Liege-Bastogne-Liege, Giro di Lombardia) de kazanmayı başaran tarihteki üç isimden biri ve her birini birden fazla kazanmayı başaran tek bisikletçi. Bir başka Belçikalı efsane Roger De Vlaeminck de vatandaşı Tom Boonen ile Paris-Roubaix’i en çok kazanan (4) iki isimden biri. Ayrıca diğerleri için geç kalmış olsam da Tom Boonen’in son iki Roubaix zaferini izlediğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Özellikle 2012 zaferi gördüğüm en iyi solo performanslardan biriydi. Peki böylesine bir tarihi olan Paris-Roubaix’nin dillere destan zorluğu neden kaynaklanıyor?

Thor Hushovd

Paris-Roubaix, Tour Hushovd

Kuzeyin Cehennemi’nin -yani Paris-Roubaix’nin- Arnavut kaldırımlardan oluşan 28 farklı bölümü var. Bu 28 bölümün toplam uzunluğu ise 50 kilometreden fazla. Arnavut kaldırımlar üzerinde 50 kilometre bisiklet sürmek… Hele de toplam uzunluğu 250 kilometreyi geçen bir yarış içinde… Sadece bu bilgiye baktığımızda bile Paris-Roubaix’den neden bu kadar korktuğunu anlamak hiç de zor değil fakat ne yazık ki her şey bununla sınırlı değil. Paris-Roubaix rotası içinde bulunan yollar çok eski ulaşım yolları ve İkinci Dünya Savaşı esnasında çok büyük hasar almış bölgeler. Bu nedenle bu bölgedeki Arnavut kaldırımlar başka herhangi bir yerdeki benzer yollara göre –örneğin Paris’in iç kesimlerinde bulunan Arnavut kaldırımlar- çok daha kötü ve aşınmış durumda. Diğer Klasikler’de de Arnavut kaldırımlarıyla karşılaşmak mümkün fakat kaldırımlar artık Paris-Roubaix ile özdeşleşmiş durumda. Öyle ki, 1977 yılından itibaren yarışı kazanan bisikletçiye galibiyet kupası olarak sembolik bir kaldırım taşı veriliyor. Tabi ki yarış esnasında bu kadar geçici gelmiyor kaldırım taşları yarışçılara. Çünkü bozuk yollardaki taşlar çok ciddi kazalara ve mekanik sorunlara yol açabiliyor. Kaza olmasa bile bisikletçiler özellikle sarsıntılardan dolayı ellerini sakatlayabiliyorlar. Ayrıca yine şiddetli sarsıntı sebebiyle bacaklarda kramp ve kas zorlanmalarına oldukça sık rastlıyor bisikletçiler. Tüm bunların yanında yarış boyunca tırmanılan farklı kategorilerdeki onlarca yokuş da işin cabası.Yıllardır farklı seviyelerde, kendilerine has zor yönleri olan onlarca tek günlük ya da daha uzun süreli yarış izledim. Giro d’Italia’nın yürüyerek çıkılması bile çok zor olan yokuşları, Tour de France’ın zamana karşı etaplarındaki amansız mücadeleler, Paris-Nice’in yedi güne sıkıştırılmış yüksek temposu, Tour of Oman’ın sıcağın alnında geçilen etapları… Bisiklette hiçbir etap, hiçbir tur kolay değil. Pedal çevrilerek geçilen her kilometre zorludur fakat Paris-Roubaix’in bozuk Arnavut kaldırımları ve keskin yokuşları kadar sporcuları dayanamayacakları seviyede acıya maruz bırakan, onları bu kadar zorlayan başka hiçbir yarış görmedim. Paris-Roubaix kelimenin tam anlamıyla bir cehennem gerçekten.  Tüm bunların yanında Tom Boonen’in 2009 Paris-Roubaix zaferinden sonra kurduğu iki cümle bu tarihi yarışı belki de en iyi anlatan sözler:

Yarış sadece hayatta kalmakla, hayatta kalmakla ve hayatta kalmakla alakalı. Harika hissetmediğimi biliyorum ama belki diğerleri daha kötü hissetmiştir.

Eğer zaten bir bisiklet severseniz bu önerimi zaten siz çoktan yapmışsınız demektir ama eğer bisiklet ilginizi çekiyor ama takvim size çok karışık geliyor ve başlayacağınız noktaya karar veremiyorsanız ya da uzun süreli etaplarda sıkılmaktan korkuyorsanız nisan ayında bir pazarınızı Paris-Roubaix’ye ayırın ve bisiklet dünyasına onunla giriş yapın. Her ne kadar biraz betona çakılma hissi verebilecek olsa da sizi ekran karşısına kilitleyeceğini garanti edebilirim.

Leave a Reply