19 Mayıs Stadında oynanan 50. ZTK Final karşılaşmasını 4-0 gibi net bir skorla Fenerbahçe kazandı ve 29 yıllık hasrete son verdiler.
Goller ise şöyle; Caner(dk 2.), Cristian(dk 44.), Semih(dk 58.) ve Alex(dk 77.). Fenerbahçe bu maçla beraber 5. kez Türkiye Kupası’nı kazanmış oldu. Bursaspor karşılaşmaya tahmin edilebilir bir ilk onbirle başladı: kalede Carson, defansta Wederson, Serdar, İbrahim, Basser, ortasahada Sestak, Adem, N’Diaye, Batalla, Ozan ve forvette Pinto… Fenerbahçe ise Süper Finalin son maçından farklı olarak Volkan, Ziegler, Yobo, Bekir, Gökhan, Caner, Cristian, Emre,Alex, Mehmet ve Semih ilk onbiriyle başladı. İlk onbirlere bakacak olursak Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, son zamanlarda yüksek form tutmuş olan Fenerbahçe ortasahasını durdurmak ve sol-sağ beklerin ofansa katkısını azaltmak istedi. Sezonun özellikle ikinci yarısında ve Avrupa Playofflarında önemli bir çıkış yakalayan Bursaspor final maçında aynı etkin oyununu sürdüremedi. Bursasporun ilk onbirinde ligin ikinci yarısından itibaren zaten çok büyük değişiklikler görülmemişti, final maçında da bu durum değişmedi. Son maçlarında defansı iyi yapıp, ilerde topu Batalla, Ozan ve Pinto üçlüsüyle buluşturarak ya da Batalla ve Wederson’un kullandığı duran toplardan gol buluyorlardı. Fakat final maçında bu durum N’Diaye ve Adem Koçak’ın ortasahada çok etkisiz kalmaları sebebiyle Bursaspor ofansta etkisiz kaldı, Batalla ve Ozanın bireysel yetenekleriyle pozisyonlara soktukları Sestak ve Pinto’nun bu pozisyonları değerlendirememeleri de oyunu Bursa adına zora soktu. Defans hattında sezonun başından beri beraber oynayan İbrahim-Serdar ikilisi final maçında bireysel olarak iyi performans göstermelerine rağmen uyumlu değillerdi. Wederson ve Basser geriye dönüşlerde geç kaldılar ve bol bol kademe hatası yaptılar. Özet olarak ortasahanın ortasındaki ikiliyle defans formsuz olunca Fenerbahçe farka gitti. Ertuğrul Sağlamın yaptığı hamleler doğru ama geç kalmış hamlelerdi, özellikle yaklaşık 65 dk Adem’i oyunda tutmasının bedelini ağır ödedi. Turgay’ı ise fark üçe çıktıktan sonra oyuna aldı o da bir hareketlilik getiremedi, ve son olarak Sestak- Okan değişikliği Okan’ı adeta ateş çemberine atmaktan farksızdı, genç yetenekli fakat tecrübesiz Okan’ı oyuna kurtarıcı olarak dahil etmenin mantığını şahsen kavrayabilmiş değilim.
Fenerbahçe teknik direktörü Aykut Kocaman’ın ise sahaya Süper Finalin son maçından farklı bir ilk onbir çıkardığını görüyoruz. Bu durumun başlıca sebebi Alex’in sakatlığının tamamen geçmiş olması mıdır yoksa Süper Finali kaybetmiş olmanın etkisi var mıdır bilinmez. Zira Alex Süper Finalin son maçında 75. dkda oyuna sonradan dahil olmuştu. Alex sakat mıydı yoksa riske atmak istememişlerdi bilmiyoruz. Sonuç olarak bu takımda sorunun Aykut Kocamanın oyun sisteminin sorun olduğu aşikar. Alex olmadığında rakip ortasahada yaratıcılık ve bireysel yetenek yükleri sadece Stoch ve Cristian’a kalıyordu fakat formda ve mutlu bir Alex tek başına bu yükü rahatlıkla kaldırabiliyor. Süper Final maçlarında da gördüğümüz üzere Stoch ve Cristian günündeyse Fenerbahçe kazanıyor eğer değillerse son Beşiktaş ve Galatasaray maçlarında gördüğümüz gibi puan kaybediyordu. Burda özellikle Alex’e bir parantez açmam gerekiyor. Alex tüm Türkiye’ye kendini sevdirmiş profesör lakabına layık görülmiş bir oyuncu, final maçını üç asist ve bir golle oyunu tamamlayarak tüm bu övgüleri ne kadar hakettiğini gösterdi ve final maçının en iyi oyuncusu seçildi. Rakip ortasahada topla buluştuğunda oyunun yönünü değiştirmesi, arapasları, adam eksiltmeleri ve topu ayağında gereksiz tutmamasıyla maçın neticesini belirledi diyebiliriz. Bu noktada tabii Emre, Cristian,Mehmet ve Caner’i de tebrik etmek gerekiyor. Çünkü Alex’in arkasında hemen hemen hiç pas hatası yapmadan sürekli yerden ayağa paslarla topu ileri taşıdılar. Son olarak Semih yıllardır üstüne koymayan oyuncu profilini sürdürdü, yapabildiği ve yapamadığı şeyler hiç değişmeyen bir oyuncu olan Semih karşı karşıya kaçırdığı poazisyonda saç baş yoldurdu daha sonra ise Carson’ın ve defansın ortaklaşa hatasını iyi değerlendirdi ve duran toptan bir gol yapmayı başardı. Aykut Kocaman zorunlu Yobo-Serdar değişikliğini ilk yarının ortalarında, ve zorunlu Gökhan-Orhan değişikliğini ise ikinci yarının ortalarında yaptı. Bu değişiklikler maç Fenerbahçe açısından rahat geçtiği için pek bir önem arz etmiyor tabii. İkinci yarı Alex’i alkışlatarak oyundan aldı ve uzun zamandır sahalardan uzak kalan Sow’u oyuna soktu. Bu değişiklikde formalite olarak notlarım arasında…
Hakemler hakkında yorum yapma cüretinde bulunmayacağım ama hakemleri zorlayacak ya da skora etki edecek bir hata görmediğim için iyi bir maç çıkardıklarını söyleyebilirim.
Birazda taraftardan bahsedelim. 19 Mayıs Stadyumunda maç genelde tek bir taraftan yayına aktarıldığı için Fenerbahçe taraftarını pek görsel olarak inceleme fırsatım olmadı fakat Bursaspor taraftarının artık gelenekselleşmiş atkı şovu gerçekten görülmeye değerdi. Takımları 4 fark gerideyken bile desteklerini sürdürdüler, takdire şayan hareketlerdi diye düşünüyorum. Fenerbahçe farkı açtıktan sonra yayıncı kuruluş Fenerbahçe taraftarını da görüntüye aldı onlarda görebildiğim kadarıyla büyük bir şokun üzerinden henüz üç gün geçmiş olmasına rağmen takımlarına gayet dinç ve güçlü desteklemeye devam ettirdiler.
Son olarak değinmek istediğim iki konu var; birincisi Türkiye’de ne yazıkki güzel kupa törenleri göremiyoruz. Final maçlarının öncesinde ve sonrasında izlediğimiz şovlar gerçekten final maçlarına yakışmıyor umarım geleckte daha iyileri yapılır. İkincisi ise bana göre daha vahim bir durum, futbol yöneticileri, büyükleri camilarını tabii ki övebilirler fakat maçtan sonra bakın biz ne kadar centilmen davrandık sizin gibi değiliz biz çok centilmeniz gibilerinden konuşmaları yakışık almayan bir durum ve ne yazıkki sahada, stadda yapılan centilmenliğin büyüsünü bozuyor, keşke camilarını ve taraftarlarını övmek için diğer camialarla karşılaştırmadan sadece taraftarlarına teşekkür ederek bu duruma vurgu yapsalar diye içimden geçiriyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…