Bu hafta Pazartesi günü Gençlerbirliği Teknik Direktörü Sevgili Fuat Çapa ve oyuncular Mehmet Sedef, Soner Aydoğdu, Özgür İleri ve Onur Bayramoğlu Bilkent Üniversitesi’nde bir panele katıldılar. Çok keyifli ve aydınlatıcı bir panel oldu. Bunun da etkisiyle Gençlerbirliği ve Fuat Çapa’nın gelişiyle yaşanan hava değişimi hakkında yazı yazma ihtiyacı hissettim.

Öncelikle Fuat Çapa hocamızdan kısaca bahsetmek istiyorum. 1968 Afyon doğumlu olan Fuat Çapa, teknik direktörlüğe 2000 yılında Belçika’nın 3. Lig takımlarından Turnhout’ta başlamıştır. 2004 yılına kadar Turnhout takımının başında kalan Çapa, kariyerini 2007 senesine kadar Belçika’nın çeşitli 2. lig takımlarında sürdürmüştür. 2007 – 2008 sezonunda Gençlerbirliği takımının başına geçen Çapa’nın bu deneyimi çok uzun sürmemiştir. Buradan ayrıldıktan sonra, 2010 senesine kadar kariyerine yine Belçika’da devam eden Çapa, geçtiğimiz sezon bir dönem Kasımpaşa’yı da çalıştırmıştır. Daha sonra bu sezon başında ise tekrar Gençlerbirliği’nin başına getirilmiştir.

Dönelim konumuza… Gençlerbirliği takımı yıllardır Süper Lig’in vazgeçilmez takımlarından olmakla beraber, istikrar konusunda ciddi problemler yaşayan bir takım. Yönetimdeki istikrarı bir türlü takıma yansıtamayan Gençlerbirliği, geçtiğimiz iki sezon bunu sağlamak için Alman teknik adamlara şans verdiyse de istediği başarıyı sağlayamamıştı. Ancak bu sezon başında takımın başına geçen Fuat Çapa, Gençlerbirliği’nin öncelikle transfer aşamasındaki mentalitesini biraz olsun değiştirmeyi başarmıştı. Geleceğe yatırım amaçlı ve elindekilerin farkında olarak bir transfer sezonu geçirmişti. Bu transferler taraftarı ve medyayı tatmin etmemişti. Bundan dolayı Gençlerbirliği için, yine orta seviyelere, düşmemeye oynar yorumları yapılsa da, Fuat hoca bu yorumlara kulak asmadı ve çalışmalarına hızla devam etti. Bu hafta gerçekleşen panelde oyuncuların da belirttiği üzere takımda değişen en önemli şey, ortamdı. Fuat hoca herkese eşit fırsatlar sunarak, isme göre değil, çabaya, çalışmaya göre forma verdi öğrencilerine. Bunun sonucunda da, takımda sabit olmayan, dinamik bir 11 çıktı ortaya. Maçlarda statik ilk 11 yerine, formda ilk 11’le çıkan Fuat hocanın öğrencileri, zamanla bunu oyunlarına da yansıttılar ve hem taraftarlarını hem de medyayı yanıltmayı başardılar.

Son 5 – 6 haftadır Gençlerbirliği puan kayıpları da yaşasa, galibiyete hasret de kalsa, futbolcuların ilk 4’e girme umudu azalmadan sürmekte. Bence takımdaki değişimin en önemli göstergesi de bu. Fuat hoca öğrencilerine inanarak, onların da kendine inanmalarını ve bir özgüven kazanmalarını sağlamış.

İşte bunlar Fuat hocanın teknik ve moral anlamda öğrencilerine kattıkları. Bunun yanında hocanın kendisine ve kulübüne katmaya çalıştığı bir kültür de var. Hoca, belirli aralıklarla (ki bu araları elinden geldiğince kısa tutmaya çalışıyor benim anladığım kadarıyla) taraftarlarıyla karşılıklı soru – cevap  ve isteklerin iletilmesi şeklinde geçen buluşmalar gerçekleştiriyor. Üniversitemize gelişi de bu açıdan bence çok önemli. Çünkü bu Türkiye’de olmayan ve bence Türk futboluna çok şey katabilecek bir kültür. Fuat hoca, Avrupa’dan aldığı bu kültürü Gençlerbirliği’nde imkanlar el verdiğince uygulamaya çalışıyor. Gerek taraftar buluşmalarıyla gerekse bu tür panellerle hem kendilerini daha iyi ifade etmeyi hem de karşı tarafın beklentilerini daha iyi anlamayı amaçlıyor. Ve bence başarıyor da.

Umarım bu tür olumlu çalışmalar daha da artar. Sevgili Fuat Çapa hoca gibi, çalıştığı kulübe kalite katabilen hocalar da ülkemizde değer görmeye devam eder. Türk futbolu, sadece büyük miktarda paralar harcanarak değil, asıl bu şekilde çalışmalar yapılarak Almanya, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaşabilir. Umarım ulaşacaktır da…

Leave a Reply