Bu Cumartesi saatler 19.00’ı gösterdiğinde, her defasında söylendiği gibi tüm Türkiye olmasa da, hatırı sayılır bir kısmı Fenerbahçe – Galatasaray derbisini izlemek üzere ekranları başına geçecek, bir kısmı da statta olacak. Ve bütün bir sezonun sonucunun elde edileceği maç başlayacak. Türkiye’de yıllardır böyle bir maç oynanmadı. Böyle bir maç ifadesini açayım: Bütün bir sezon kapışmış iki takımdan biri şampiyon bitirecek, şampiyonluk son maça kalmış, maç bu iki takımın maçı, maçı alan şampiyon olacak, hem de söz konusu iki takım Galatasaray ve Fenerbahçe.
Her zaman söylendiği gibi derbiler 3 ihtimalli maçlardır. Hele ki Galatasaray – Fenerbahçe maçları. Ancak her maç öncesi tahminler, ihtimaller üzere konuşmalar, favori belirtmeler de ihmal edilmez tabii ki. Tahmin ve ihtimaller üzerine konuşup, favori belirtmek yerine biraz durumlar üzerinde konuşalım bugün.
Önce biraz mental açıdan değerlendirelim durumları. Ev sahibi takımla, Fenerbahçe’yle başlayalım değerlendirmeye. Fenerbahçe yaklaşık bir senedir, çok az takımın yaşayabileceği, gerçekten çok zorlu bir dönemden geçiyor. Ve şunu belirtmek gerekir ki, ister haklı olduklarını düşünün isterse haksız, gerek taraftar, gerek kulüp yönetimi, gerekse oyuncularıyla ciddi manada kenetlenmeyi başardılar. Bu zorlu dönemi, en az zararla atlatabilmek için uğraşıyorlar. Tabii ki bunun için de ne yapıp edip bu şampiyonluğu almak istiyorlar. Bu yüzden bu maç onlar için tarif edilemez bir öneme sahip. Ayrıca geçtiğimiz haftasonu, Fenerbahçe için zorlu bir deplasman olan Trabzonspor deplasmanından, olaylı maçtan, 3 puan almasını bildiler ve bunun da moraliyle çıkacaklar maça.
Galatasaray’da ise moraller o kadar yüksek değil. Son iki haftada alınan Trabzon ve Beşiktaş maçlarındaki puan kayıpları takımın özgüvenini sarsmış durumda. Bu da strese itiyor takımı. Ayrıca teknik direktör Fatih Terim’in takımın başında olamayacak olmasının takımın motivasyon açısından eksik kalmasına sebep olacağı aşikar. Başka bir faktör daha var ki, Galatasaray için hem stres hem de inanılmaz bir motivasyon kaynağı: Galatasaray’ın Saracoğlu’nda maç kazanamama gerçeği. Galatasaray Fenerbahçe’yi Şükrü Saracoğlu stadında tam 13 senedir mağlubiyete uğratamıyor. Son galibiyet yine Fatih Terim yönetiminde, 22 Aralık 1999’da alınmıştı. Galatasaray hem şapiyon olmak, hem de bu makus talihi yenebilmek için en iyi şekilde maça hazırlanacaktır şüphesiz.
Moral motivasyondan, takımların saha dışı faktörlerden nasıl etkilendiğinden konuştuk. Yeşil sahalara ayak basalım biraz. Müsaadenizle, ev sahibi olması nedeniyle, yine Fenerbahçe’den başlamak istiyorum. Fenerbahçe sezon içinde istediği istikrarı yakalayamadı. Oynadığı oyun beklentileri karşılamayınca ciddi eleştiriler aldı. Eleştirilerden en büyük payı alan da Aykut Kocaman’dı. Aykut kocamanın maçlara çıkardığı 11’ler, maç içerisinde oyuna müdahaleleri hep tartışıldı. Sonuç olarak normal sezonu lider Galatasaray’ın 9 puan gerisinde ikinci olarak tamamladılar. Ve ümitlerini bu sezon yeni üretilen, ligimizi dünyada eşine zor rastlanır (!) bir lige dönüştüren play-off’lara, nam-ı diğer Süper Final’e taşıdılar.
Süper Final maçlarına Trabzonspor galibiyetiyle başladı Fenerbahçe. İkinci hafta oynanan Galatasaray deplasmanında sergilenen performansın beklentilerin çok aşağısında olmasına karşın, futbol şansının da yardımıyla, kontradan iki gol bularak, o maçtan da galip ayrılmasını bildiler. Ancak bu maçtaki oyun alarm veriyordu. Bu beklentileri karşılamayan oyun İnönü Stadı’ndaki maçta da kendini gösterdi, fakat bu maçta da duran toptan bulunan iki golle yine galibiyete uzanmayı başardı Fenerbahçe takımı. Evindeki Beşiktaş maçında ise futbol şansı yüzüne gülmedi ve 1 – 0 mağlup olmaktan kurtulamadı. Fakat son maç öncesi zorlu Trabzon deplasmanına yalnızca galibiyeti hedefleyerek çıkan Fenerbahçe, 3 – 1 gibi temiz bir skorla maçtan galip ayrılmasını bildi. Fenerbahçe’nin maçları, oyun anlayışı incelendiğinde, rakibi kendi sahasında kabul etmeyi sevmeyen, oyunu rakip sahaya yıkmaya çalışan bir takım görüyoruz. Bunu başardığında Fenerbahçe galibiyeti getirebiliyor, ancak kendi sahasına kapandığında ise, belirttiğimiz maçlardaki gibi işi biraz da futbol şansına kalıyor.
Gelelim Galatasaray’a… Galatasaray geçen sezon yaşanan talihsiz sonuçtan sonra, bu sezon takımın başına İmparator Fatih Terim’i getirdi ve takımda bir revizyona gidildi. Nitekim şu anda standart 11’den sadece Hakan Balta geçen sezonun da standart 11’indeydi. Galatasaray sezona hızlı başladı ve yaşadığı ufak tefek problemleri saymazsak, yeni kurulan bir takıma göre iyi götürdü lig yarışını. İkinci Fenerbahçe’nin 9 puan önünde lider olarak tamamlamayı başardı Spor Toto Süper Lig’i. Bu puan farkı da Galatasaray’a yetmedi şampiyonluğunu ilan etmesi için, çünkü “Süper Final”i de lider tamamlaması gerekiyordu. Sayısal olarak olmasa da, puan farklarına bakıldığında tek rakibi Fenerbahçe’ydi şampiyonluk için. Süper Final’de ilk haftayı kayıpsız geçmeyi başardı Galatasaray, İnönü’de aldığı Beşiktaş galibiyetiyle. Süper Final’in kırılma noktasıysa, şüphesiz ikinci hafta oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçıydı. Bu maçı kaybederse Fenerbahçe’yle arasındaki puan farkı 2’ye düşecek ve avantajı ciddi manada azalacaktı. Sergilediği futbol alkış alsa da, savunmada yaptığı hatalarla, kontradan yediği iki gole engel olamadı ve sahadan 2 – 1 yenik ayrıldı. Bu maç, savunmanın alarm verdiği maçlardandı. 3. hafta Trabzon maçında rakibini deplasmanda 4 – 2 yense de, yediği iki gole engel olamayışı ve Trabzon’un ikinci yarıdaki oyun üstünlüğü Galatasaray adına endişe verici durumlardı, ki bu endişeleri Arena’daki Trabzonspor maçı haklı çıkardı. 0 – 0 beraber kalınan maç Galatasaray için çok daha zararlı olabilirdi, fakat Fenerbahçe’nin aynı hafta deplasmanda Beşiktaş’a 1 – 0 mağlup olması bu zararı azalttı. 5. haftada Fener’in olası puan kaybı durumunda, Galatasaray Fenerbahçe’den daha fazla puan aldığı takdirde, şampiyonluğunu ilan etme şansına sahipti. Fakat 5. haftada da Beşiktaş’la Arena’da 2 – 2 berabere kaldı Galatasaray. Fenerbahçe’nin aynı hafta Trabzonspor maçını kazanması bu beraberliğin bir kayıp olmasını engelledi. Ve işler son haftaya kaldı. Galatasaray ileriye çıktığında, oyunu rakip alana yıktığında, gerçekten çok rahat maçlar çıkarıyor. Ancak rakibi kendi sahasında karşılamaya kalktığında tehlike çanları çalmaya başlıyor.
Evet saha içinde de durumlar bu şekilde. Kısa bir karşılaştırma yapacak olursak, Fenerbahçe saha avantajını en iyi kullanan takımlardan biri Türkiye’de. Ancak Süper Final maçlarında sergilenen istikrarsız performans, endişe veriyor. Galatasaray’da beraberlik avantajı var. Ancak beraberliğin yetiyor olması, maç içinde “skora yatmak” dediğimiz tabirin gerçekleşmesine, bu da mağlubiyete sebep olabilir. Galatasaray’ın Saraçoğlu durumu ise, anlattığım gibi başlı başına bir dilemma. Ayrıca Galatasaray’ın en büyük dezavantajı Fatih Terim’den yoksun çıkacak olması bu maça. Gerçi Tahkim’e gidildi bu konuda fakat sonucun ne olacağı belirsiz.
İşte “SÜPER” final öncesi durum bu. Galatasaray normal sezonu rakibinin 9 puan önünde lider olarak tamamladığı için, lig liderliği sıfatını hak eden taraftır benim için. Ancak ligin yenilenen statüsü gereği şampiyonuğu hak etmiş sayılmıyor. Ne olursa olsun her iki takım da bugüne kadar ciddi manada mücadele ettiler şampiyonluk için. Bu tartışılamaz. Ve sonuç olarak şampiyonluk düğümü bu iki takım arasındaki maçla çözülecek. Şampiyonluk sadece bir takımma verilebildiğine göre bir takım mutlaka kaybedecek. Bu bir gerçek. İşte bu yüzden, her şeye rağmen, futbolun ön plana çıktığı, futbol dışı öğelerin maça engel olmadığı bir karşılaşma olması ümidiyle…