Önceki yazımızda İngilizlerin icat ettiği futbolun Türkiye’de oynanamayışından bahsetmiştik. Şimdi ise konumuz kaynağını Türklerden alan bir sporun İngilizler tarafından ihya edilmiş hâli. Polo fevkalade masraflı bir spor olduğu için dünyada yoğun bir ilgiye haiz değil. Bunun yanında ülkemizde polo deyince akla bir araba modeli ve delikli şekerden başka bir şey gelmez.
Polonun ilgiyle izlenmemesinin sebeplerinden biri de bireysel haza dayanması olabilir. Yani izlemesi zevkli olmasa da sporu yapan için zevkli bir spor dalı olarak nitelendirebiliriz.
En önemli ekipmanı at olan polo sporunda iki takım dörder oyuncusuyla sahada temsil edilir. Amaç topla rakip takımın kalesine gol atmaktır. Karda veya çim zeminde oynanabilir.
Polo müsabakaları yedişer dakikadan altı periyottan müteşekkildir. Arena polosunda periyot sayısı dörde iner. On dakikalık bir adet devre arası vardır ve bu arada izleyiciler sahaya inerek heyecana bir köşesinden dâhil olurlar. Takımda bir numaralı oyuncu ofansif oyuncudur. İki ve üç numaralı oyuncular hem ofansif hem de defansif sorumluluklara sahiptirler. Futboldan örnek verecek olursak, iki numara orta saha veya ofansif orta saha gibi bir roldeyken, üç numara daha çok ön libero görevi görür. Üç numaranın takımın beyni sayılabilecek bir pozisyonu işgal etmesinden mütevellit genelde üç numara için takımın en yetenekli oyuncusu seçilir. Dört numara ise takımın defans oyuncusudur. Dört numaranın en çok karşılaştığı oyuncu karşı takımın bir numarasıdır diyebiliriz.
Ülkemizde maalesef bir polo federasyonu yoktur. Uluslararası Polo Federasyonu’na göre çeşitli sınıflarda 86 üye ülke federasyonu ve temsilciliği var. Polonun daha çok geliştiği A kategorisindeyse sadece üç ülke var, bunlar: Arjantin, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri.
Polunun ilginç kurallarından biri de sol elle oynamanın yasak oluşudur. Bu kural 1930’lu yıllarda kural kitabına girmiştir. Ayrıca polo takımları kadın ve erkekleri karışık olarak içerebilir.
Kralların oyunu olarak da isimlendirilen polonun tarihi hakkında rivayetler Farsları ve Çinlileri içerecek şekilde çeşitlense de Orta Asya’dan çıkma bir oyun olduğu kuvvetle muhtemeldir. Türklerin çevgen diye isimlendirdiği oyuna çok benzeyen polo, Tibet dilinde top demektir. İngilizler bu oyunu Hindistan’daki sömürgelerinden öğrenerek günümüzdeki haline inkişaf ettirmişlerdir. Polo 1900 yılındaki olimpiyatlarda olimpik sporlar arasında yer aldığında Türkiye Türkleri artık attan inmişlerdi. Bu yüzden polo, bizde popülerliğini bir daha yakalayamadı.
Belki ülkemizde polo moda bir spor dalı olmayabilir ama hafta sonları için güzel bir zaman geçirme alternatifi olabileceğini düşünüyorum. Hele ki Ankara gibi hafta sonları alışveriş merkezlerine göç eden bir şehir için bir polo kulübü rağbet görebilir. İnsanlar polo oynamasa da yeşil zemin üzerinde kahverengi tayları izlemek için ailelerini arenaya getirireceklerdir.
Kaynaklar:
-uspolo.org
-fippolo.com
-Riding : the game of polo. Richard Hobson