Son yıllarda Türk futbolu adeta Fetret Devri’ni yaşıyor. Altyapıdan oyuncu yetişmiyor. Milli takımımız saha içinde ve dışında tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. Kulüplerimiz finansal açıdan büyük zorluklar çekiyor. Sorunlarımız maalesef saymakla bitmez. Bu kadar sorunun arasında futbolseverlerin yüzünü güldüren ve göğsünü kabartan birkaç şey varsa onlardan biri de Altınordu.
Altınordu, “İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu” sloganıyla çıktığı bu yolda inanılmaz işlere imza atıyor. Başkan Seyit Mehmet Özkan’a şapka çıkarmamak elde değil. 2012 yılında şirketleştirdiği bu kulübü her açıdan bambaşka bir seviyeye taşıdı. Birçok alanda ezberleri bozdu. Kadrosunda hiçbir yabancı oyuncu bulundurmayan bir takım kurdu.
Anadolu’ya ilk şampiyonluk kupasını getiren Ahmet Suat Özyazıcı’nın “Yerlinin Yerlisi” felsefesinden izler taşıyordu sanki. Özyazıcı, Trabzonspor’u çalıştırırken kadroda yerli hatta mümkünse Trabzonlu futbolcuların olması gerektiğine dikkat çekiyordu. Başkan Özkan da hem yerli hem de Altınordu akademisinden yetişen oyuncuların önemine dikkat çekiyor. Özyazıcı, İstanbul hegemonyasını yıkıp Türk futbolunda devrim yapmıştı. Özkan da yarattığı Altınordu Mucizesi ile yabancı oyuncu hegemonyasını yıkıp Türk futbolunda çok büyük bir devrim yapacağının sinyallerini veriyor. Dünyaca ünlü yayın organı The Guardian da köşesinde Altınordu’ya şu sözlerle yer verdi:” Türk Futbolunda Devrim Yapabilecek Kulüp”. Altınordu şimdiden Milli takımlara 3’ü “A” olmak üzere tam 35 futbolcu gönderiyor. Altınordu altyapısının ürünü Cengiz Ünder bu yaz 15 milyon Euro bonservis bedeliyle İtalyan devi Roma’ya transfer oldu. Bu transfer bir Türk oyuncusuna ödenen en yüksek bonservis bedeli olarak tarihe geçti. Yine Altınordu altyapısından yetişen Çağlar Söyüncü’nün geçen yaz Freiburg’a transferi de Türk futbolu için çok önemli bir gelişme.
Altınordu bunları nasıl yapıyor? Şapkadan tavşan mı çıkarıyor? Tabii ki hayır. Altınordu bir futbol takımı olduğu gibi aynı zamanda da bir eğitim kurumu. Futbolcular İngilizce öğreniyor. Dünya Klasiklerini okuyor. Satranç oynuyor. Futbolcunun saha içinde olduğu kadar saha dışında da iyi olması gerektiği bu yollarla aktarılıyor. Bunlara ek olarak futbolcular aynı zamanda tesislerin yanındaki tarlada meyve sebze yetiştiriyorlar. ‘Ne ekersen onu biçersin’ anlayışı bu şekilde aktarılıyor futbolculara. Hazıra konmama ve çalışarak kazanma olgusu bu yolla oyuncuların içlerine işliyor. Önce üret sonra tüket anlayışı futbolcuların sloganı haline getiriliyor.
Altınordu, futbolcuların fizyolojik ve psikolojik gelişimlerine de fazlasıyla önem veriyor. Altınordu yerleşkesinde verilen yemekler diyetisyenler tarafından özel hazırlanıyor. Psikolojik olarak oyuncuları zinde tutmak için psikologlar özel olarak oyuncularla ilgileniyorlar. Oyunculara, kaygıyla başa çıkma, zaman yönetimi ve çevre kontrolü hakkında bilgiler veriliyor. Türk futbolcusunun en büyük sorunlarından biri olan öfke kontrolü hakkında da psikologlar oyuncularla birebir ilgileniyorlar.
Antrenörler ise sevginin, saygının ve sportmenliğin ne kadar önemli olduğunu detaylı bir şekilde anlatıyor. Süleyman Seba “İyi insan olmadan, iyi Beşiktaşlı olunmaz.” demişti. Altınordu da verdikleri eğitimlerle adeta benzer bir mesaj veriyor. “İyi insan olmadan, iyi Altınordulu olunmaz.” Altınordu gerçekten bir kulüpten çok daha fazlası. Herkesin bildiği gibi İzmir’de çekirdeğe çiğdem denir. Simide ise gevrek denir. Altınordu örneği de gösteriyor ki futbola ise edebiyat, felsefe, bilim ve insani değerler deniliyor.
Başkan Seyit Mehmet Özkan adeta bir futbol masalı yazıyor. Hem de bu masalı alçak gönüllükle, iyi niyetle ve azimle yazıyor. Başka bir futbolun mümkün olduğunu gösteriyor bizlere. Johan Cruyyff’u hatırlatıyor. Cruyff, bir döneme damga vurmuş ve futbol tarihinin akışını değiştirmişti. Bence Türkiye’nin bir Johan Cruyff’u varsa o da Seyit Mehmet Özkan’dır. Başkan Özkan’da tıpkı Cruyff gibi futbol tarihinin akışını değiştirecek. Buna inanıyorum. Cruyff La Masia ile bunu başardı. Özkan’ın ise Altınordu ile bunu başarmaması için hiçbir sebep yok. Altınordu şimdiden tarihe altın harflerle yazılan bir kulüp oldu. Yazdırmaya da devam edeceğinden hiçbir şüphem yok. Altınordu bu toprakların çocuklarına güveniyor. Bu toprakların insanları da bu kulüple gurur duyuyor. Yaşa Altınordu Yaşa! Adın yazılacak mücevher taşa!
Kaynakça
1-http://www.altinordu.org.tr/
2-https://www.theguardian.com/football/2017/oct/12/altinordu-dominate-turkish-football-homegrown-players