Avrupa Basketbolunun en üst düzey organizasyonu olan ULEB Eurolig’de Final 4 mücadelesi geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da oynanan karşılaşmalarla sona erdi. Final 4’un ev sahipliğini Türkiye üstlenmesine rağmen herhangi bir takımımızın Final 4’a kalamaması bizler açısından üzücü bir sonuç oldu. Bu seneki Final 4’a İspanya’dan Regal Barcelona, Rusya’dan Cska Moskova ve Yunanistan’dan Olympiakos ve Panathinaikos takımlarını katılmaya hak kazandı. Yarı final eşleşmelerinde ise geçen senenin şampiyonu Panathinaikos, bu sene yaptığı büyük yatırımlarla dikkat geçen ve turnvuanın en büyük favorisi olan Cska Moskova’yla; 2010’nun şampiyonu Regal Barcelona ise son senelerdeki başarısızlıklardan sonra küçülme kararı alan ve Spanoulis etrafında genç ve başarıya aç oyunculardan oluşan bir kadro kuran Olympiakos idi. Cuma günü oynanan yarı final karşılaşmalarında heyecan son dakika kadar sürdü. Günün ilk maçında bir ara 15 sayı geriye düşen Cska Moskova maçın sonunda yaptığı hamleyle 66-64 kazanarak ilk finalist oldu. Bu maçla ilgili enteresan bir diğer nokta ise Top 8’e bile kalamayan Fenerbahçe Ülker’den bu sezon başı gönderilen iki oyuncu olan Saras Jasikevicius ve Darius Lavrinovic’in bu mücadelede yer almasıydı. Avrupa Basketbolunun efsanevi isimlerinden Saras Jasikevicius Fenerbahçe Ülker’den yaşlı diye gönderilirken, yarı final maçında 6’sı son 2 dakikada olmak üzere toplam 19 sayı atarak takımının en skorer ismi oldu. Diğer yarı final mücadelesinde ise şampiyonluk amacıyla yine iddialı bir kadro kuran Regal Barcelona ve daha önce kurduğu iddialı kadrolara rağmen bir türlü şampiyonluk hedefine ulaşamayan usta koç Dusan İvkovic liderliğinde Olympiakos arasında oynandı. Son düdüğe kadar büyük çekişmeye sahne olan maçta, Spanoulis’in sürüklediği Olympiakos büyük bir süprize imza atarak maçı 68-64 kazandı ve finale yükseldi. Olympiakos bütün rotasyonundan azami derecede katkı alırken,Barcelona’nın kaybetmesinin altında yatan en büyük faktörlerden biri de iki önemli oyuncusu Chuck Eidson ve Marcelinho Huertas’dan hiç katkı alamamasıydı.
Pazar günü oynanan final karşılaşması ise yarı finaldeki mücadeleyi aratmadı ve şimdiden Eurolig klasikleri arasına girmeyi başardı. Yarı finalde belki de turnuvanın favorisi olması dolayısıyla tutuk bir oyun sergileyen Cska Moskova final maçına müthiş bir savunma konsantrasyonuyla başladı ve Olympiakos ilk yarıda sadece 20 sayı bulabildi. 3. periyot da aynı ritmini devam ettiren Cska, maçın bitmesine 12 dakika kala farkı bir anda 19 sayıya kadar çıkardı. Yarı final karşılaşmalarındaki mücadeleyi görenler maçın erken koptuğunu düşünerek çoktan hayıflanmaya başlamışlardı bile ve o sıralarda skor 53-34’tü. Zaten ne olduysa bundan sonra oldu. Sırp koç İvkovic belki de kimsenin anlam veremeyeceği bir şey denemeye karar verdi. 1.98’lik Kyle Hines’i 5 numaraya koyarak takımı iyice kısaltan Sırp koç İvkovic büyük çaplı bir mucizeyi kovalamayı tercih etti. O ana kadar potaya bakmakta dahi zorlanan Olympiakos takımı önce rakibin ritmini bozarak daha sonra ise hücumda sonuna kadar savaşarak farkı kapatmayı başardı. Maçın bitmesine 20 saniye kala, Olympiakos Teodosiç’e taktik faul yaptığında skorda hala 60-58 gerideydi. 2 atıştan birini sokan Teodosiç takımını 61-58 öne geçiriyordu. Rakibinin 3’lük isabeti bulmasından çekinen Cska Moskova, Papanikolau 2’de 2 atarak(Final 4’da 8’de 8 saha içi isabetiyle oynadı) skoru 61-60 yaptı. Bu sefer taktik faul sırası Olympiakos’daydı ve Cska bu konuda en güvendiği isimlerden biri olan Litvanyalı Siskauskas’u 10 saniye kala çizgiye göndermeye karar verdi. Kaderin garip bir cilvesi olarak, 2000 Sydney Olimpiyatları yari finalinde(Litvanya-ABD) maçın en kritik yerinde kendisine yapılan faullerden sonra 3’de 1 atarak “Dream Team” konseptini derinden sarsma şansını kaçıran Siskauskas bir kez daha en kritik yerde 2’de 0 attı. Bundan sonrası ise ancak peri masallarına yakışacak bir sondu. 2 sene önce Eurolig’in en pahalı takımı olarak, geçen sene Spanoulis-Teodosiç-Papaloukas gibi isimleriyle belki de tarihin en fantastik guard rotasyonlarından birine sahip bir takım olarak Eurolig’i kazanma başarısını gösteremeyen Olympiakos, Georgios Printezis’in son saniye basketiyle şampiyon olarak tarih yazıyor ve tam 15 yıl aradan sonra 2.kez Avrupa’nın en büyük kupasına sahip oluyordu, üstelik bu kesinlikle tarihlerinin en anlamlı şampiyonluklarından biriydi.