Müstakbel Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan balkon konuşmasında şöyle bir cümle kurdu:
“Bugün 27 Mayıs 1960 parantezi artık kapanmıştır, 27 Mayıs’ın bir vesayet aracı olarak Türkiye’ye dayattığı cumhurbaşkanlığı anlayışı artık tedavülden kalkmıştır.”
Peki bu parantez açılmadan evvel durum nasıldı?
İlk meclisten bir kare
[box_dark]1921 – Teşkilât-ı Esasiye[/box_dark]
Madde 9 – Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi tarafından intihap olunan reis, bir intihap devresi zarfında Büyük Millet Meclisi Reisidir. Bu sıfatla Meclis namına imza vazına ve Heyeti Vekile mukarreatını tasdika salahiyettardır. İcra Vekilleri heyeti içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi Reisi vekiller heyetinin de reisi tabiisidir.
Teşkilât-ı Esasiye’nin kabul edildiği 20 Ocak 1921’den Cumhuriyet’in ilan edildiği 29 Ekim 1923’e kadar İcra Vekilleri Heyeti Reisliği yani Başbakanlık görevini sırasıyla Fevzi Çakmak, Rauf Orbay ve Ali Fethi Okyar üstlenmiştir. Bu süreçte Meclis Başkanlığı görevini yürüten Mustafa Kemal bu göreviyle sadece yasamanın başı olarak görev almamış, 9.maddenin belirttiği “tabii reislik” uyarınca yürütmenin de başı olmuştur.
[box_dark]1924 Anayasası (1945’de Türkçeleştirilmiş haliyle)[/box_dark]
Madde 31 – Türkiye Cumhurbaşkanı, Büyük Millet Meclisi kamutayı tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi, yeni Cumhurbaşkanının seçimine kadar sürer. Yeniden seçilmek olur.
Madde 32 – Cumhurbaşkanı, Devletin başıdır. Bu sıfatla törenli oturumlarda Meclise ve gerekli gördükçe bakanlar kuruluna başkanlık eder ve Cumhurbaşkanı kaldıkça Meclis tartışma ve görüşmelerine katılamaz ve oy veremez.
Madde 39 – Cumhurbaşkanının çıkaracağı bütün kararlar Başbakan ile birlikte ilgili Bakan tarafından imzalanır.
Madde 41 – Cumhurbaşkanı, vatan hainliği halinde Büyük Millet meclisine karşı sorumludur. Cumhurbaşkanının çıkaracağı bütün kararlardan doğacak sorumlar 39 uncu madde gereğince bu kararı imzalayan Başbakanın ve ilgili bakanındır.
Madde 44 – Başbakan, Cumhurbaşkanınca Meclis üyeleri arasından tayin olunur.
1960’a kadar yürürlükte kalan 1924 Anayasası’nın ilgili maddeleri korunduğu halde, uygulamada farklılıklar görülmüştür. Atatürk ve İnönü dönemlerinde güç Cumhurbaşkanlığı mevkinde toplanmış fakat Bayar döneminde güç Başbakan Menderes ve parti grubuna geçmiş, Cumhurbaşkanı Bayar seleflerine kıyasla temsili bir görev üstlenmiştir. Bir diğer farklılık ise Atatürk ve İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı görevleri sırasında C.H.P. Genel Başkanlığı görevlerini de sürdürmeleri olmuştur. Bayar ise Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Genel Başkanlık görevinden ayrılmış ve yerine Menderes seçilmiştir. Göze çarpan bir diğer nokta ise Cumhurbaşkanlığı süresine dair bir anayasal kısıtlama getirilmemiş olmasıdır; Atatürk ve İnönü 4’er kez, Bayar 3 kez bu makama seçilmiştir.
[box_dark]1961 ve sonrası[/box_dark]
1961 Anayasası ile sadece Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri değil aslında rejim de değiştirilmiş ve ilk defa tam manasıyla parlamenter sisteme geçilmiştir. 1982 Anayasası ile bu görev ve yetkilerde değişiklikler yapılsa da rejim devam etmiştir. Tüm bu süreçlerde ilginç olansa Fransa örneğinde olduğu gibi I.Cumhuriyet, II.Cumhuriyet, III.Cumhuriyet gibi tanımlamalara başvurulmamasıdır. Örneğin Fransa’da cumhurbaşkanının yetkileri arttırılarak 1958’de kurulan son cumhuriyete V.Cumhuriyet denmektedir. Bakalım Türkiye’de yarı-başkanlık tartışmalarının yaşandığı şu günlerde, II.Cumhuriyet sesleri yükselmeye başlayacak mı?