Etnik ve mezhepsel unsurlar bu ülkede her zaman siyasete meze olmuştur. Hep şöyle tanımlarlar ya Türkiye’yi: “Üzerinde tam rakam verilemese de çok sayıda etnik ve mezhepsel grupların bulunduğu ülke”. Bu tanımlamayı yapanlar bu ülkede kaç tane farklı etnik köken ve mezhebe sahip insanların bulunduğunu biliyorlar mıdır orası tartışılır. Bu yazı bir zamanlar bu ülkede yaşamış ve zorla göç ettirilmiş, farklı dini anlayışı sahip olan Malakanlar hakkında. İzlediğim bir film sayesinde varlıklarını yeni öğrendiğim bu topluluk hakkında bugün birkaç tez, sosyolojik araştırma ve bir film buldum. Peki kimdir bu Malakanlar? Kökleri nereye dayanıyor ? Neden gelmişler neden gitmişler ? Satır aralarında bu soruların cevaplarını ararken tıpkı benim etkilendiğim gibi sizinde etkileneceğinize inanıyorum.
[box_dark]Kimdir Malakanlar ?[/box_dark]
Malakanlar dinsel ibadet ve inançlarıyla Rus Ortodoks kilisesinden kopmuş, kendilerini ruhani hıristiyan olarak tanımlayan tarım kökenli bir Rus topluluğudur. Esas isimleri Molokanlar olan bu topluğunun ismi Rusça’da süt anlamına gelen Moloka sözcüğünden türetilmiştir ve bu tanımlama bir ırka değil, bir hıristiyan tarikatına karşılık gelmektedir. İçsel inançları itibariyle Tanrıya tahta, taş veya diğer objelerle temsil edilerek ibadet edilmesine karşı çıkan Molokanlar, tek otoritenin gücüne inanıyorlar. İkon ve haç gibi el yapımı şeylerin Tanrı olmadığını ve bu tür objelerin insanoğlunun abartısı olduğunu belirten topluluğun benimsedikleri inanç sistemi yüzünden, topluluk Sibirya’dan Uzakdoğu’ya Ortadoğu’dan Kafkaslar’a ordan Kanada, Amerika ve Yeni Zelanda’ya göç etmek zorunda bırakılmışdır. Bu insanlar hakkında çalışmaları olan Prof.Dr. Orhan Türkdoğan Malakanizmi Hristiyan ve Yahudi inanç sisteminin bir sentezi olarak tanımlıyor. Bu inanç sistemine göre dini bütün olmayı kardeşlik ve yardımseverliğin hakim olduğu ve bu iki davranışın sağladığı mutlu bir yaşam olarak inanıyorlar. Diğer insanları kınamamak, dış görünüşe ve mala-mülke tapmamak, her zaman iyi niyetli olmak, çalmamak ve yıkmamak ise Malakanların kırmızı çizgileri. Bu kırmızı çizgileri yüzünden 1683 yılından itibaren Rus bürokrasinin ve Rus Ortodoks kilisesinin baskılarına maruz kaldılar. 1805 yılına gelindiğinde ise bu baskı ve zulüm en üst düzeye ulaştı. Kendi inançlarına uygun olarak hareket etmeleri, ibadet için biraraya gelmeleri, hatta Ortodoks mezhebinden olanlar tarafından çalıştırılmaları, pasaport almaları ve nüfusa bağlı oldukları yerlerden ayrılmaları yasaklandı. Barbarlık olarak nitelendirdikleri bir savaşın getirdiği koşullarla birlikte Güneydoğu Kafkasya’ya yani Doğu Anadolu bölgesine göç etmek zorunda bırakıldılar.
[box_dark]Türkiye Macerası[/box_dark]
93 Harbi sonrasında Kars, Ardahan ve Iğdır’ı ele geçiren Rus Çarlığı, topluluğu bu bölgelere sürmüştür. Coğrafi özelliklerinden dolayı genellikle Kars ve çevresinde yeni yeni köyler kurmuşlardır. Kurdukları bu köyler Kars ve çevresine çok kültürlü bir yaşamı da beraberinde getirmiştir. Tarım topluluğu olduğu için zirai üretiminde ve hayvancılıkta çok ileri bir topluluk olan Malakanlar, bu tecrübelerini yerel halk ile paylaştılar ve yoksul bölgenin kalkınmasına yardımcı oldular. O dönemde ilkel şartlarda tarımla uğraşan yerli halk ile birlikte
peynircilik, değirmencilik, ziraatçilik, arıcılık ve hayvancılık gibi alanlarda modern teknikleri yaygınlaştırmışlardır. Gittikleri her yerde dini inanışlarını, kültürlerini, tarım-ticaret deki yeteneklerini ve savaş karşıtlığını koruyan Malakanlar, domuz eti yememeleri, gizli ibadeti benimsemeleri, kilise veya haç gibi dinsel simgeleri kullanmamaları sayesinde yerel halka itici gelmemiş ve onlar ile uyum içinde yaşamaya başlamışlardır. Ekim Devrimi sonrası yeni bir döneme girilen Kafkasya ve Doğu Anadolu’da Rusların bölgeden çekilmesi ve savaş döneminde aldığı Kars, Ardahan ve Batum’u Türk hükümetine bırakması, Malakanlar açısından yeni bir sayfanın açıldığının habercisidir. Ancak değişen siyasi dengeler bu sayfanın da kısa zamanda kararmasına yol açacaktır. Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu’da başlayan anti-emperyalist mücadele Malakanlar’ı da etkilemiştir. Milli Mücadele için savaşa çağrılan Malakanlar, inandıkları dinsel düşünenin etkisiyle savaşa katılmak istememişlerdir. Hatta Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir anılarında şöyle ifade ediyor: “Malakanlar Ruslar zamanında bile askere gitmezlermiş, kan dökmek en büyük günah imiş, harpte dahi olsa. Ben onları yalnız nakliyede kullanıyordum. Buna dahi itiraz ediyorlardı” Savaşa çağrılmaları ise onları zorla ülkeden uzaklaştırmak için bir bahaneydi. Milli Mücadele döneminde Ortodoks Ruslar çağrılmazken Malakanların çağrılmasının amacı ise gerçekte onların savaşa karşı olmaları ve bu duruma dayanamayarak ülkeyi terk etmelerini sağlamaktır. Nitekim 20 Ocak 1921 tarihine dek ülkeyi terk etmeyenlerin askere alınacağı mecliste karar kılınmıştır. Askerliği insanların barbarlığı olarak tanımlayan Malakanlar, geride çok az bir grup bırakarak ana vatanları olan Sovyet Rusya’ya geri dönmüşlerdir.
Onların Kars’a geliş nedeni dönüş nedeni olmuştur. Genç hükümetin Molokanları ülkeden göndermesinin amacı ise Ekim Devrim’inin getirdiği savaş karşıtlığı ve eşitlikçilik gibi ilkelerin bu topluluk arasında yayılması ve Bolşevik akımın bu sayede önemli ölçüde yandaş bulmasıdır. Malakanların bu siyasi eğilimi, Sovyet Rus elçisinin bu topluluğa sahip çıkarak onlarla yakın ilişkiler kurması, ayrıca bu topluluğun gerek Sovyet Rusya gerek Türkiye Komünist Partisi’ne yakın ilgi göstermesi ve bu ilginin zamanla Bolşevik ve Sovyet yanlısı gösterilere dönüşmesi ihtimali meclisi harekete geçirmiş ve böyle bir karar çıkarmıştır. Zorunlu askerliği kabul ederek Türk vatandaşı olmaya karar veren Molokan topluluğu ise 1962 yılında siyasal olmayan nedenlerden ötürü ülkeden ayrılmıştır. Bu 2.göçün sebebi ise inandıkları felsefe olan Malakanizmin giderek bozulması, dış müdahalelere açık hale gelmesi ve yok olacağı korkusudur. Nitekim aynı nedenden ötürü 93 Harbi’nden sonra bazı grupların gittiği Amerika’dan da Yeni Zelanda’ya göçler olmuştur. Bir diğer sebep ise Malakan erkeklerinin evlenememesidir. Malakanlar evlenme çağına gelmiş kızlarını akrabalık kurmak amacıyla Kafkasya’daki etnik boylardan bir tanesi olan Terekemelere vermişlerdir ama genç ve bekar Malakan erkekleri diğer topluluklardan kız alamıyor ve inançları gereği dokuz göbeğe evlenme yasağı nedeniyle evlilik yapamıyorlardı. Bu iki nedenden ötürü 1962 yılında son kalan 1500 kadar Malakan, arkalarında Türkler ile evlendirdikleri kızlarını torunları, geri dönme umuduyla Türklere emanet ettikleri evlerini bağlarını, değirmenlerini, sıcak dostluklarını ve barış severliklerini arkalarında bırakarak Sovyet Rusya’ya geri döndüler.
Not: 2009 yılında Tarık Akan ve Şerif Sezer’in başrollerini paylaştığı Deli Deli Olma adlı film sözü geçen Malakanlar’ı konu edinmiştir.