Fütürizm, diğer adıyla gelecekçilik, edebiyat derslerinde öğrendiğimiz, genel hatlarıyla anlamına dair pek zorluk çekmediğimiz bir konu, fakat derinliğinin anlaşılması tarihsel bağlamında incelenmesiyle mümkün. Bu anlamda 2000’li yıllarda aldığımız edebiyat dersleri kendini ancak 1900’lü yıllara bıraktığında, fütürizm gerçek anlamını bulabilir.

1900’lü yılların başında Avrupa’da başlayan ve İtalyan şairi Marinetti’nin öncülük ettiği akım, teknolojik gelişmelerin, ulaşım ve iletişim araçlarının değiştirdiği yaşamları ve sokağın sesini şiirlere taşımayı hedefliyordu. 1909 yılında Filippo Tommasso Marinetti’nin, Le Figaro gazetesinde yayımladığı manifesto (Fütürizm Bildirisi), fütürizmin temel ilkelerini ortaya koyuyordu.  Marinetti’nin, bizler müzeleri, kütüphaneleri yerle bir edip ahlakçılık, feminizm ve bütün yararcı korkaklıklarla savaşacağız söylemi aynı zamanda geçmişin de reddini taşıyordu. Hızın üstünlüğünü ortaya koyan Marinetti, Avrupa’da bir çok yazarı etkiledi. İtalyan fütüristlerinin akımdan etkilenmesi zamanla kendi eserlerinde savaş ve faşizm yanlısı bir tutum olarak sürecekken, Rusya’da kendine özgü bir çizgi yakaladı, ülkenin nesnel koşulları fütürizm akımını beslemeye başladı. Velemir Hlebinikov ve Mayakovski, gelecekçiliğe yöneldi, kendi bildirilerini yayınladılar; Puşkin, Tolstoy ve Dostoyevski ise reddedildi. Şiir artık daha fazla sokağa iniyor, 1917 Ekim Devrimi’nin etkisiyle de gelecekçi akım güçleniyordu. Sınırsız hız yükseliyor, zaman ve mekan kavramı ölüyor, yansımaları mavi gözlü dev Nazım Hikmet Ran’ın bir dönem eserlerinde kendine yer buluyordu.

Marinetti'nin fütüristik akımla yazdığı şiir kitabı

Marinetti’nin fütüristik akımla yazdığı şiir kitabı

Nazım Hikmet Ran,  Nedim Gürsel’in ifadesiyle sürgünde uzun yolculuklar  yapmakta, bir yandan uzay çağına tanık olmanın getirdiği yeni bir hız anlayışını,  diğer yanda ölümün eşiğinde yaşamın getirdiği ölçüsüz zaman anlayışını şiir  potasında eritmeye çalışmaktadır. Zaman ve mekan kavramındaki farklılık  fütürizmin açık bir ifadesiyken, şiirlerinde betimlediği kişilerin hayat  döngüsünün sırasıyla resmedilmesi ve bu döngünün adeta bir hikaye gibi başı  sonu olmasıyla hareket kazanması sinematografik bir anlatımı tercih  ettiğinin göstergesidir. Tıpkı Kuvayı Milliye Destanı’nda tarihsel bir süreci  olay örgüsüne uygun anlatması gibi.

Nazım Hikmet kısa bir dönem fütürist akımla şiirler yazsa da  edebiyat    tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Aşağıda “Makinalaşmak” şiirinden alınan  dörtlük, fütürist akımın taşıdığı anlamın oldukça ötesindedir:

Mutlak buna bir çare bulacağım 
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün! 

Bu şiirinde, Nazım Hikmet’in teknolojinin gelişimine duyduğu hayranlık açıkça ortaya çıkıyor, fakat bu gelişimin insanlık adına gerçekleşmesi ise ancak sosyalizmle mümkün hale geliyor üstada göre;

Ve elbette ki, sevgilim, elbet, 
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet… 

15 Ocak, Nazım Hikmet’in doğum günü…

Nazım Hikmet 112 yaşında, hala…

[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]

  • http://www.fkf.org.tr/yuvarlak-masa-nazim-hikmetin-saman-sarisi-uzerine/
  • http://www.insanokur.org/?p=436

Leave a Reply