Daha önce bahsettiğimiz Sinema Öncesi Dönem ve 1920 arasında olan süreçte sinemanın hızlı ve etkili bir gelişim geçirdiğini görmüş, ve o zamana kadar çekilmiş en uzun metrajlı film olan The Story of Kelly Gang olduğunu söyleyerek ve bu dönemin sonlarına doğru çekilen filmlerin konu bakımdan önem kazandığı bilgisini vererek dönemi kapatmıştık. 1920 itibari ile başlayan ve 1929 ile kapanan döneme ise şimdi değineceğiz. Ancak, bu dönemin genel detaylarından ziyade en çok dikkat çeken iki konuya değinmek istiyorum çünkü bu dönem bir takım akımların gelişmesine de sahne olmuştur ve bunları ülkeler sinemasını kapsamında değerlendirilip ülkelerin o tarih sürecinde yaşadıklarıyla beraber anlatılmasını daha anlaşılır olarak görüyorum.
1920 öncesinde gerek Amerika’da gerekse de Avrupa’da stüdyolar kurulmuş ve sinemanın göze batan bazı oyuncuları ön plana çıkmaya başlamıştır. Her oyuncunun belirli bir tür ile özdeşleşmesi ya da her bir stüdyonun genel anlamda belirli tür filmlere yer vermesi tür (genre) sinemasının doğuşuna sebep olmuştur. Bu dönemde ön plana çıkan iki tür vardır; Western ve Amerikan Komedisi (Slapstick).
Western türünün özellikleri belirlidir; atlar, iyi ve kötünün savaşı, ıssız bir yaşam mekanı ve zaman zaman psikolojik gerilimler… Western filmleri 1920’lerden önce de çekilmiş olmasına rağmen, tür kavramının gelmesiyle yerini sağlamlaştırmış ve kendisine sabit bir izleyici kitlesi bulmuştur. Bu dönemde başarı kazanan Western filmlerine bakıldığında “James Cruze’un Batı Kervanı (The Covered Wagon, 1923) ve John Ford’un Demir At (The Iron Horse, 1924) epik ve sanatsal özellikleriyle tarz örneği gösteriyordu” (Bergan, 21).
Gelişen ve tutulan tek tür Western değildi elbette. Amerikan Komedi filmleri de önemli bir yer ve izleyici edinmiş; Charlie Chaplin, Oliver Hardy ve Harry Langdon gibi önemli isimler bu süreçte komedi filmlerinin vazgeçilmez aktörleri olmuş ve insanlar tarafından oldukça sevilmişlerdi. Amerikan Komedileri, Fiziksel Komediler olarak da adlandırılmıştır çünkü bu filmlerde genel olarak yapılan küçük hareketlerin büyük sonuçlar doğurduğu görülmektedir yani film ve komedi harekete dayanmaktadır.
Bu dönemde tür sinemasının gelişimi dışında yaşanan çok önemli bir gelişim daha bulunmaktadır. “1929 Ağustos’unda, finansal zorluklar yaşamakta olan Warner Bros Vitaphone adındaki, disk üzerine kaydedilebilen ses sistemini kullanan ilk senkronize programı tanıttı. Warner Bros’un asıl amacı sinema sahiplerine; sanatçıların canlı performanslar sırasında özellikle de sinema orkestrası ve sahne şovlarında kullanabilecekleri bir destek sunmaktı” (Bergan, 24-25). Bu çerçevede çekilen ilk uzun metrajlı sesli film Don Juan olmuştur. Ancak onun gösteremediği gişe başarısını, 1927 yılında gösterime giren ve yine uzun ve sesli bir film olan The Jazz Singer yakalamıştır. Jazz Singer o kadar büyük bir başarı yakalamıştır ki, sinema salonları ve prodüksiyon şirketleri kendilerini ses konusunda da geliştirmeye başlamıştır. Bu gelişmelerden en çok kullanılan ve tercih edileni, Western Electrics tarafından üretilen sistem olmuştur. Bunun dışında pek tercih edilmese de daha önceden çekilen bazı sessiz filmlere de ses eklenmiştir.
Daha önce söylediğimiz gibi bu süreç iki önemli şeyi geliştirmiştir; tür ve ses. Bu iki durumun birleşimden yepyeni bir şey daha ortaya çıkmıştır; müzikal. 1928 yılında RKO’nun (Radio-Keith-Orpheum) açılmasıyla müzikal türü kendisini insanlara tanıtmış ve bir bakıma gelişim sürecine girmiştir. Aslında bu durum ile beraber yeniden tek bir şey açığa çıkıyor, sinema her yeni bulunan gelişme ile kendisini hep bir adım öteye taşıyan, on senelik bir süreçte bile çok fazla gelişmeye tanık olan bir sanat dalı olmuştur ve olmaktadır.
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
- Bergan, Roland. “Film”. İnkılap Kitapevi, 2008.
- Daniel Borden, Florian Duijsens, Thomas Gilbert ve Adele Smith. “Film”. NTV Yayınları.
- <<www.shortfilmfestival.com>>
- http://en.wikipedia.org/wiki/File:Iron_Horse_Poster.jpg
Müslüm
Merhaba…
sinema belgeseli hazırlıyorum bu konuda bana kaynak göndermek gibi bir durumunuz var mı?