“Bi çîya ketim lo apo, çîya melûlbûn rebeno
Ceh seridî lo apo, genim hûrbûn êvdalo
Qimil hatî lo apo, bi refa ye rebeno
Xwar genimî lo apo, hiştî qâye rebeno…”
“Dağa tırmandım amca, zavallı dağ mahzunlaştı
Arpa olgunlaştı amca, buğday un ufak oldu biçare
Kımıl geldi amca, kafile halen de zavallı
Buğdayı yedi, geride samanı bıraktı zavallı…”
Modern Kürt hareketinin tarihi, “sol” veya “milliyetçilik” kisvesi altında ama daima Türkiye tarihinin siyasal dönüşümleri içinden okunmuştur. Ne var ki topyekûn hareketin incelenmesini amaçlayan veya bu düzlemde okuma yapan akademisyenler için Modern Kürt hareketini okumanın en doğru yolu, hareketi; aktivistlerinin siyasal çabalarını, konjonktürel değişimleri ve bu doğrultuda da Kürt sorununun resmedilme biçimleri arasındaki dönüşümleri göz önünde bulundurarak incelemekten geçer. Bu eksende, temel kırılma noktaları baz alınarak üç döneme ayrılan Kürt hareketinin ilk ayağını 1959-1974 arası Kürt-Etno Bölgesel Hareketi teşkil eder.
1908-1918 arasında modern manâdaki fikri ve siyasi yapılanmasını temellendiren Kürt hareketi; 1921-1938 yıllarını kapsayan başkaldırılar döneminde ise bu yapının yetişmiş ve siyasallaşmış temel taşlarının idam veya sürgününe tanıklık etmiştir. Bu sessiz tanıklığı bozan ise başlangıcını 1959’dan alan, Kürt entellektüel sınıfının yeniden yaratımıdır.
[box_dark] Dicle-Fırat Talebe Yurdu [/box_dark]
M.Remzi Bucak, Yusuf Azizioğlu, Ziya Şerefhanoğlu, Faik Bucak ve Musa Anter’in başını çektiği bir komite tarafından Musa Anter’in ifadelediği haliyle “ Kürdistan’dan gelen fakir talebelere” yardım amaçlı açılmıştı Dicle öğrenci yurdu.(1940) Öğrencilere düşük ücretle barınma temin eden yurdun bir başka maddi desteği de düzenlenen Dicle Folklor gecesi gibi etkinlikleriydi. 1943’te adını Fırat Talebe Yurdu olarak değiştiren yurdun İstanbul’daki Kürtleri bir araya getiren etkinlikleri, 1948’de çıkarılan Dicle Haftalık Dergisi ve yurdun genel atmosferi sebebi ile Kürt aydın zümresinin oluşumundaki rolü büyüktür. Özellikle 58 kuşağının kaldığı bu yurdu Anter’in tarif ettiği noktadan uzaklaştıran şey ise, sosyoekonomik açıdan perişan olmayan ya da politik anlamda Kürdistani bir siyaset yolu izlememiş isimlerin de yolunun buraya düşmesidir: Tarık Ziya Ekinci, Ali Karahan, Edip Karahan, Ziya Şerefhanoğlu, Edip Altınakar, Necat Cemiloğlu, Enver Aytekin…
58’ler olarak anılan bu dönemin entellektüellerinin en belirgin özelliği basın ve yayına verdikleri önem ve ciddi bir kitlesel hareket ortaya koymamış olmamalarıdır -Doğu Mitingleri hariç-. Her ne kadar Musa Anter, Şeyh Said isyanına tanıklık etmiş çocukların yükselteceği sesi belirtse de, bu ses yükseltiş -iktisadi gelişmecilik ekseninde- Kürdistan illerinin fakirliğine vurgu yapacaktır.
Bu genel tavrının yanında bir de Kürt halkının ve dilinin reddine varan inkâra odaklanır aydınlar. Pek çok Kürd’ün varlığından bîhaber olduğu eski Kürtçe metinleri derleyerek ve büyük ölçüde bu metinleri kullanarak sağladıkları güçlü dil çalışmaları gerçekleştirmiştir bu dönemin aydınları.Özellikle 1959 yılı boyunca İleri yurt gazetesinde yazdığı yazılarla Musa Anter, Kürtçe’nin yazınsal düzlemde üretimine ciddi katkılar yapmıştır. Etnik ve kültürel bazda inkâra eleştiri ve dil çalışmasını çoğunluğun nezdinde aşamayan aydınlar, ancak 1960’ların sonunda ulusların kendi kaderini tayin hakkını tartışmaya başlamıştır.
Ne var ki 1940-58 arasında bilinçlenmekte olan Kürt gençlerine tepkiler, Sovyetlerden Irak’a dönen Molla Mustafa Barzani ve otonomi talebiyle sertleşecektir. Ümit Fırat’ın “Türkiye’nin dış düşman paranoyası” doğrultusunda açıkladığı baskıları ve yayın yasaklarını tutuklamalar takip edecektir.
[box_dark]Bir Dış Tehdit: Barzani[/box_dark]
Aşiretlerin Kürt hareketindeki pozisyonu ve Barzan aşiretinin Irak’ta yürüttüğü çalışmalar bu yazının konusu olmadığı için açıklanmayacak olsa da “Avusturya arşidükünün öldürülüşü” açılması gereken bir parantezdir. Zira Musul’da Abdülkerim Kasım’a karşı başlatılan ayaklanmayı peşmergeleriyle kanlı bir biçimde bastıran Barzani’nin Türkmenleri ve Arapları öldürmesi üzerine, Türkiye’den de sınırlarındaki Kürtleri öldürmeye yönelik sesler yükselmiştir. Lakâbı Alman General Rommel olan CHP Niğde Milletvekili Asım Eren’in bu ısrarcı tavsiyesine, Fatin Rüştü Zorlu’dan makul bir yanıt gelmiş (!) ve farklı bir strateji izlenmiştir: “Türkiye’nin itibarı Ermeni meselesi ve 6-7 Eylül olayları ile sarsılmıştır, buna bir de Kürtleri eklemeyelim.”
Ne var ki Barzani de Asım’ın ısrarını uluslararası arenaya taşımakta gecikmemiş ve ABD, İngiltere, Almanya, İtalya gibi devletlerin elçilikleri yanı sıra TBMM’ye, başbakana ve cumhurbaşkanına kınama telgrafları çekmiştir. Bu telgrafların altına, öldürülmesi planlanan Kürtlerin “Türkiye Kürtleri” adı altında imza atması ise 15 Nisan 1959 Akşam gazetesinden şöyle kınanmıştır: “102 üniversiteli Kürt, Kürtlük iddiasında bulundu!”
[box_dark]Qimil(Kımıl)[/box_dark]
31 Ağustos 1959’da, Diyarbakır’da çıkarılan İleri Yurt gazetesinin “Amma Ne İleri Yurt” isimli köşesinde, qimil isimli Kürtçe bir şiir yayınlayan Anter ise ikinci büyük krizidir dönemin. Yazının girişinde verilen şiir anlaşılacağı üzere, kımıl zararlısı yüzünden samana dönmüş buğdayını çerçiye götüren bir kızın hikayesine dairdir. Şiirin sonunda ise kahraman, “Üzülme bacım, seni kımıl, süne ve sömürenlerin zararından kurtaracak kardeşlerin yetişiyor artık” diyerek şiirin politik yanını imlemektedir. Kürdistan illerinin ekonomik ve sosyal anlamda geri kalmışlığına odaklanan 58’lilerin bir bildirisi kabul edilen şiir, beklenmedik nitelikteki Kürtçesi ile de Kürt Edebiyatına bir katkıdır.
İlerleyen süreçte şiir, hızla Ulus ve Cumhuriyet Gazetelerinden tepki almış, İleri Yurt Gazetesi ve Musa Anter aleyhinde dava açılmıştır. Falih Rıfkı Atay’ın “kafasını kopartalım” söylemine rağmen yargıya taşınmış ve mahkeme alanının miting alanı halini alışı, 17 Aralık 1959 günü başlayan tutuklamalarla yanıtlanmıştır.
[box_dark]49’Lar ve 23’ler Hadiseleri[/box_dark]
Musa Anter’in Kımıl’da belirttiği bu kurtarıcı kardeşlerin tutuklanışı olarak özetlenen olay; 1959-1962 yılları arasında 49 Kürt entelletüelinin hapiste birbirleriyle siyasi fikri düzlemde tanışması tartışması ve hatta ayrışması yönünden önem taşımaktadır. Bu ayrışma ideolojilerin Kürt hareketine müdahil olmasına da işarettir. 1960 darbesinin, DP dönemi siyasi tutuklularına tanıdığı affa nail olamayan Kürt hareketi, yine de 1961 anayasasıyla umutludur. Barış Dünyası, Yön ve Dicle-Fırat gazetelerinde yazım çabalarına devam eden Kürt aydınlarının bir başka tartışma alanları ise Doğu Mitingleri ve DDKO ile daha da konuşulur kılınacak olan asimilasyona karşı tavır meselesidir. 1962’de serbest bırakılan mahkumlar, 1963 yılında bu kez 23 kişilik bir listeyle devletin bütünlüğünü tehditten dolayı içeri alınır. Her iki tutuklamada da herhangi bir yapılanma ya da örgütlülük olmayışı da Kürt siyasi tarih analizlerinde değinilen bir başka noktadır.
[box_light]NOT: Yazı, Sivas Kampı, Doğu Mitingleri ve DDKO ile devam edecektir.[/box_light]
KAYNAKÇA
ANTER, M. (2011). Hatıralarım I-II. Aram Yayınları
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/ofkesiz_kurt_ape_musa_anter-1151956
http://bianet.org/bianet/toplum/100522-30-yil-once-kurtler-sol-ve-ddko