Malumumuz ülkemizde bir seçim dönemi daha kapıda. Cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında şimdiye kadar cumhurbaşkanının kazanacağı yeni yetkilerden tutun diğer ülkelerdeki benzer sistemlere kadar birçok tartışma oldu. Peki ya ülkemizde demokrasi kavramı altında ilk kez halkın cumhurbaşkanını seçeceği bu seçimlerin kökeni nedir? Demokratik seçimler nasıl ortaya çıkmıştır? Eski demokratik sistemlerin günümüzden bir farkı var mıdır? İşte tüm bunların cevabı yeni yazımızda.
Antik Yunan’da, “demos”(halk) ve “kratos”(iktidar) sözcüklerinden gelen ve halkın iktidarı anlamını taşıyan demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamına gelmektedir. Demokrasi olan ülkelerde, vatandaşların kendilerine ait olan egemenliklerini pratikte kullanmalarının zor olması sebebiyle, genellikle vatandaşların kendi seçtikleri temsilciler onların adına bu yetkiyi kullanırlar. Bu sistem temsili demokrasi adıyla adlandırılmaktadır. Günümüz Türkiyesi’nde de uygulanmakta olan temsili demokrasilerde, iktidar bireylerin kullandıkları oylar sonucu belirlenmekte, halkın iradesinin etkili olduğu şüpheye mahal vermeyecek bir seçimle de geçerlilik kazanmaktadır. Peki günümüzde İsviçre’deki birkaç küçük kanton hariç demokratik ülkelerin hepsinde görülen temsili demokrasinin, daha da önemlisi demokrasinin gereği olarak ortaya çıkan seçim kavramının orijini nedir? Seçim sistemlerinin ilk örnekleri olan Antik Yunan seçimleriyle günümüz modern seçimlerinin farkları nelerdir?
İlk defa Antik Yunanlarda ortaya çıkan demokrasiyi, o zamana kadar ki diğer siyasi sistemlerden ayıran en temel özellik, kadınlar, yabancılar ve köleler gibi halkın bir kesimi istisna olmak üzere, toplum içinde yer alan bireylerin yönetimde doğrudan doğruya söz sahibi olabilmesiydi. Halkın ikamet ettiği yerler olan Polislerde doğrudan demokrasi sisteminin uygulanması söz konusuydu. Bu sisteme göre temsili demokrasiden farklı olarak gerekli niteliklere sahip olan vatandaşların hepsi halk meclislerinde toplanıp yasama, yürütme ve yargı konularında kararları araya aracı koymadan oylayarak vermekteydiler. Daha sonraları bu sistem ülke sınırlarının büyümesi ve nüfusun artması gibi etkenler sonucu yerini günümüzdeki temsili demokrasi sistemine bırakacaktı. Buraya bir paragraf açacak olursak, aslında daha demokrasinin ilk dönemlerinde bile, demokratik sistemi barındıran toplumlar için büyük bir ideal olan, doğrudan demokrasi sisteminin tam olarak gerçekleştirilebildiğini söylemek pek doğru olmayacaktır. Öyle ki, seçimlere kadınlar ve köleler gibi bireylerin katılamamaları bir yana, katılmak için gerekli niteliklere sahip olan insanlar bile doğru düzgün seçimlere katılmamışlardır. Örneğin; yaklaşık 400.000 nüfuslu Atina’da meclislerde genelde 6.000 civarında katılımcı bulunmaktaydı. Ancak buna rağmen Antik Yunan toplumunun günümüze göre siyasette daha çok yer aldığı da tartışılmaz bir gerçektir.
Bu aşamada demokrasinin beşiği olarak isimlendirebileceğimiz Atina üzerinden konuyu örneklendirerek anlatmaya devam edebiliriz. Atina’da halk meclisi yılda kırk kez toplanmaktaydı ve meclis etkinliklerinde görev alan memurlarda yine oy sahiplerinden oluşuyordu. Ancak kurayla seçilen memurlar sadece yaklaşık bir yıl görevde kalmakla birlikte aynı göreve bir daha seçilemiyorlardı. Bu da bir manada haksızlıkların önlenmesi için bir tedbir olarak görülmekteydi. Dahası memurların kurayla iş başına geliyor olması, neredeyse her vatandaşın hayatında en az bir kez memur olmasına izin vermekteydi. Atinalılar için siyaset bu gibi nedenlerle adeta yaşamın bir parçası haline gelmişti. Neredeyse her sorunu meclise taşıyabiliyor olmaları da onları siyasete atılmada belki de teşvik eden en önemli nedendi. Bu nedenle de bir Atina vatandaşının siyasete katılmaması neredeyse imkansız hale gelmekteydi.
Günümüze baktığımızda ise Atina’daki bu durumla pek de uyuşmayan bir sistemle karşılaşılmakta. Antik Atina kültürünün aksine, modern toplumlarda vatandaşların çoğu sadece seçimlerde siyasete katılmakta bunun dışında siyasete genelde ilgisiz kalmaktadırlar. Hatta siyasete olan ilgisizliği nedeniyle seçim dönemlerinde bile siyasete katılmayan vatandaş sayısı günden güne artmaktadır. Bu nedenledir ki modern toplumlarda siyaset; genellikle halkın seçmiş olduğu temsilcilerin ilgilendiği bir konu haline gelmiştir denilebilir. Ancak bu durumdan hayıflanmak çok da doğru değildir; çünkü Atinalıların sahip olduğu siyasi yaşama, günümüzde geçmişe göre daha yoğun ve hızlı bir hayatla meşgul olan insanların aynı derecede muktedir olmasını beklemek hayalden öteye geçmeyecektir.
Sonuç olarak Antik Yunan ve günümüz modern demokrasisi ve seçimleri arasındaki farkın zaman geçtikçe tamamen arttığı ortadadır. Az nüfuslu, az topraklı, büyük sınıfsal ayrımların olduğu ve dolayısıyla vatandaşların doğrudan siyasete katılımının çok daha kolay olduğu klasik demokrasi dönemiyle halkın büyük bölümünün siyasete doğrudan katılmadığı, temsilciler atadığı günümüz modern demokrasisi artık tamamen farklı iki uç haline gelmiştir. Her ne kadar demokrasinin temel amaçlarından biri toplumda yer alan her bir bireyin siyasete olabildiğince katılımının sağlanması ise de, değişen hayat şartları nedeniyle geçmişteki bu demokratik düzeni günümüze empoze etmeye çalışmak hem mümkün değil hem de doğru değildir. Bu amaca ulaşmak adına günümüz toplumlarında referandum ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yerinde olacaktır.