Mart 2011’de Dera’da 15 yaşında birkaç gencin Beşar Esad’ı kastederek bir okul duvarına “Sıra sende doktor!” yazması ve devamında tutuklanmalarıyla barışçıl gösteriler olarak başlayan ve Nisan 2011’de ordunun görevlendirilmesiyle silahlı mücadeleye dönüşen Suriye İç Savaşı 3 yaşında. Bir Suriye jetinin vurulması ve internete düşen tape ile seçimle meşgul gündemimizde kendisine yer edinen Suriye’de Baas ve Esad hala direnmekte. Eski mesut günlerini mumla arayan Baas rejimine bir mum da biz yakalım ve Baas’ın Suriye’deki kanlı mazisine ışık tutalım.
Arap ulusunun rönesansını gerçekleştirmeyi amaçlayan Baas Partisinin temelleri, 21 Temmuz 1943’te küçük bir öğrenci grubunun, üniversitedeki öğrencilere yönelik propaganda faaliyetleri yürüten Mişel Eflak ve Salah Bitar isimlerinde iki ağabeylerinin etrafında örgütlenmesi sonucu atıldı. Arapça’da ‘diriliş’ manasına gelen Baas bir siyasi parti haline geldiğinde ise takvimlerde yıl hanesinde 1947 sayısı vardı. Sloganı “Ebedi misyonu olan tek Arap ulusu”, Genel Sekreteri ve ideologu ise Mişel Eflak’tı. “Birlik, özgürlük, sosyalizm”i kendisine şiar edinen Baas, milliyetçilik ve sosyalizm pınarlarından beslenen yepyeni bir ideoloji olarak gürül gürül olmasa da akmaya başladığında Suriye bağımsızlığını henüz kazanmıştı.
Baas’ın vizyonundaki sosyalizm, bilinenden farklı olarak eşitlikçilik, Doğu siyasal geleneği, modern sosyal demokrasi ve anti kolonyalizmin bir karışımı durumundaydı. Eflak’a göre Arap sosyalizmi “ … halklarımızı ve milliyetçiliğimizi yeniden yaşatmak için bir vasıta ve Arap milletinin tarihe yeniden girdiği bir kapı gibi” idi. Baas ideolojisinde sosyalizm, zenginliğin topluma eşit ve adil dağıtıldığı bir ekonomik organizasyondan ibaretti. Arap milliyetçiliği ise kaynağını anti emperyalizmden almakta, Batının arzu edilmeyen yanlarını sürekli olarak reddederken modern teknoloji ve ekonomik refah gibi cazip yanlarını kabul etmekteydi. O dönemde hayli popüler olan Arap milliyetçiliği, Arap ülkelerinin bağımsızlık kazanmış olmasına karşın İsrail devletinin kurulması, kurulan Arap devletlerinin yapay sınırlarla birbirinden ayrılmış olması gibi sebeplerle tavan yapmıştı. Baas ise sözde milliyetçi değil; “…tek bir ulus olan Arap ulusunun birleşik bir devlet içinde yaşama hakkını…” gerçekleştirecek, özde milliyetçiydi.
“Baas’ın ideolojisi, Toroslardan Sahra’ya, Atlantik’ten Basra körfezine kadar olan alanda, sadece siyasal sınırların sona erdirilmesi değil, Arap karakterinde ve toplumunda dönüşüm yapılmasını da amaçlamaktaydı. Bu dönüşüm ise bir Rönesans sonucunda olacak, Birlik, Özgürlük ve Sosyalizm gerçekleşecekti” (Mişel Eflak, Uyanış İçin, Fi Sabil al Ba’as).
Muhalif bir siyasi grup olarak Baas toplumdan beklediği ilgiyi göremese de, bize de tanıdık gelecek şekilde, Orta Doğu coğrafyasında toplumda yeterli desteği bulamayan pek çok siyasi oluşum gibi iktidar ümidini siyaset dışı unsurlara, orduya yöneltti. Baas’ın kuruluşunda parti üyelerinin çoğu, Şam’a eğitim amacıyla köylerden gelen göçmenlerdendi. Daha geniş kitlelere yayılması ise dini azınlıklar; Alevi, Dürzi, İsmaililer sayesinde oldu. Nikolaos Van Dam’a göre Baas’ın laik Arap milliyetçiliği dini azınlıklara daha cazip gelerek, Baas Partisinin kendilerini azınlık durumundan kurtaracağına inanmaktaydılar. Dini azınlık mensupları, Baas’ın laik ve sosyalist bir sistem kurup, Sünni şehirli kesimin siyasal egemenliğini kırarak, Sünni olmayanlara siyasal, sosyal ve ekonomik ayrıcalık oluşturacağına inanmaktaydı.
1949 yılına gelindiğinde ise Baas haksız çıkmayacak, Suriye’de birbirini kovalarcasına 1 yıl içerisinde 3 darbe yaşanacaktı. Hesaplanamayan tek unsur ise darbeyi yapanların Baas sempatizanları olmaması idi. Buna rağmen boş durmayan Baas, 1950 yılında Arap Sosyalist Partisi ile birleşti, Irak’ta üniversite öğrencileri eliyle örgütlendi. Mısır’da Cemal Abdulnasır’ın panarabist bir politika izlemesi, Baas partisi ile Nasır’ı birbirine yaklaştırdı. Suriye’de komünistlerin iktidara gelme olasılığı Baas’ı Mısır ile Suriye’nin birleşmesi konusunda Nasır’ı ve mevcut hükümeti desteklemeye itti ve Mısır ile Suriye, tarihte eşine rastlanmaz bir şekilde komşu olmayan iki ülke olarak birleşti, Nasır’ın liderliğindeki Birleşik Arap Cumhuriyeti 1 Şubat 1958’de ilan edildi.
Bu yeni cumhuriyet, Suriye toplumu için bekleneni veremedi. Birleşik Cumhuriyet’in küçük ortağı olan Suriye toplumunda huzursuzluklar sürüyordu ve nitekim 1961 yılındaki bir diğer darbeyle, Birleşik Arap Cumhuriyeti tarihin tozlu raflarındaki yerini aldı. Darbe sonrası yeniden kurulan Suriye hükümeti de 1963’te geldiği gibi giderken bu sefer çorbayı içme sırası yıllardır tekkeyi bekleyen Baas’taydı.
İktidarın Baas’a getirdiği ise huzur değil, ayrılık oldu. Baas’ın iktidarda kaldığı süreçte sivil kanat ile askeri kanat arasında ayrışmalar yaşandı. 1967 yılında 6 gün savaşlarındaki yenilgi, Baas içindeki ayrışmada önemli rol oynadı. Askeri kanat, Hafız Esad liderliğinde gerçekleşen darbe ile 1970 yılında iktidarı ele geçirdi. Darbeyle iktidar olmayı içine sindirememiş Esad ise, 1971’de tek aday olarak girdiği devlet başkanlığı seçimini halkın büyük teveccühüyle, %99.9 oy oranı ile kazandı.
Hafız Esad iktidarında Baas’ta Aleviler ağırlık kazandı. Toplumsal meşruiyeti sağlamak için devlet yönetiminde tüm toplumsal tabakalara yer verilse de rejimin güvenliği için başta ordu ve istihbarat teşkilatı olmak üzere stratejik önemi olduğu düşünülen devlet kurumlarına Nusayriler getirildi.
Hafız Esad 30 yıllık iktidarı boyunca Suriye’de muhalifleri bastırdı. Tüm siyasi partiler kontrolü Esad’da olan Gelişmeci Ulusal Cephe çatısı altında birleştirildi. Muhalif gruplardan Müslüman Kardeşler‘in yürüttüğü silahlı muhalefet sonucu Esad, İhvan üyeliğinin cezasının idam olmasına kadar giden önlemler aldı. 25 bin kişinin öldürüldüğü Hama katliamı ise oğlu Beşar Esad tarafından yıllar sonra kırılana kadar Hafız Esad’a Suriye’de tek seferde en çok muhalifi bastırma rekoru getirdi.
Hafız Esad döneminde demokratik özgürlükler; ulusal güvenlik, Arap sosyalizmi, İsrail’e karşı verilen mücadele ve Arap birliğini kurma gibi amaçlar bahane gösterilerek göz ardı edildi. Okullar, yargı ve dini kurumlar üzerinde devlet kontrolü kurularak bunların rejimin amaçlarına hizmet etmeleri sağlanırken, eğitim sistemi, dini kurumlar, basın, radyo ve televizyon üzerindeki devlet kontrolü rejime ideolojik hegemonya kurma olanağı sağladı.
İngiltere’de tıp eğitimi almış Beşar Esad’ın devlet başkanı olmasıyla birlikte demokratik reformlar konusunda umutlar yaşansa ve küçük adımlar atılsa da Beşar Esad, Batının ilmini almış fakat demokrasisinden nasiplenmemiş bir lider oğlu lider olarak umutları sinelerde bıraktı. Beşar Esad’ın artık tarih sahnesinden çekilmekte olan Baas’a piyesin son sahnesinde biçtiği rol ise, seyircilerin alkışları arasında değil kanlı ve gümbürtülü bir veda oldu. 3 yıllık savaşın sonunda ölü sayısı 125 bini, evsiz sayısı 6 milyonu aşmış durumda.
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
- http://www.ydh.com.tr/HD12481_suriye-ic-savasinin-33-aylik-bilancosu.html
- http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ceren-kenar/578712.aspx
- http://file.setav.org/Files/Pdf/20140128150206_suriye%E2%80%99deki-katliam-ve-bosna-deneyimi-pdf.pdf
- Ortadoğu’da İdeolojik Bunalım; Suriye Baas Partisi ve İdeolojisi, Sabahattin Şen
Selahattin ŞEN
Sevgili Hayri yazını okudum çok beğendim.Kalemine sağlık başarılı makalelerini bekliyor başarılar diliyorum.
Mustafa Ömer TANRIVERDİ
Kaleminize sağlık.
Nazmi AKIN
insan haklarının Avrupa da yerleşik olan ve tarihleri vandalizm ve vahşet olan kültürlerden alınabileceğini beklemek pek saflık olur.
hele orta doğuya iyilik hiç düşünülmez.
gönül aydınlığı dileğiyle.
Resadonya
Yazınız gerçekten çok güzel olmuş. Kaleminize sağlık.
gerçek malatyalı
güzel yazı.tebrikler.
ali kelemli
yazılarınızın devamını beklerken, hayatınızın düşündüklerinizle tezat olmadan devam etmeden devam etmesini dilerim.
yani düşündükleriniz gibi yaşayın ya da yaşadığınız gibi düşünün. ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol